Paylaş
Pek çok kişi, özellikle de yetişkinler bilgisayar oyunlarının zaman kaybı olduğunu düşünebilir. Ancak yapılan bazı araştırmalar, ölçülü olmak kaydıyla oyun oynamanın insanı özgürleştirdiğini, üretken olma imkanı sağladığını, gelişimine olumlu katkıda bulunduğunu gösteriyor. Burada üretkenlikten kastedilen, klasik anlamıyla ‘somut bir şey ortaya çıkartmak’ değil elbette. Söylenmek istenen şey, oyunların insanda güçlü duygular uyandırmak yoluyla tatmin sağladığı, yeni ilişki biçimleri yaratarak ‘dünyayı değiştirmek adına’ adım atmaya teşvik ettiği. Nasıl mı?
HAFTADA 40 SAATLİK MESAİ
Bugün dünya genelinde, yarım milyardan fazla insan, günde en az bir saatini online oyunlar oynarak geçiriyor. Tahmin edeceğiniz üzere, yaş küçüldükçe, oyun oynama miktarı da artıyor. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre, 18 yaşın altındaki erkeklerin yüzde 97’si, kızların da yüzde 94’ü düzenli olarak bilgisayar oynuyor. Sıkı durun, 21 yaşına kadar ortalama bir Amerikan genci 10 bin saat oyun oynamış oluyor. Bütün ortaokul ve lise hayatı boyunca hiç ders kaçırmamış bir öğrencinin sınıfta geçirdiği zamana eşit bir süreden bahsediyorum. Hâlâ şaşkınlıktan ağzınız bir karış açık kalmadıysa, araştırmaya dair en çarpıcı rakamı söylemenin vakti gelmiş demektir. Amerika’da 5 milyon kişi haftada 40 saatten fazla bir zamanı oyun oynayarak geçiriyor. Bu süre, insanların sabah gidip akşam çıktıkları ve karşılığında maaş aldıkları tam zamanlı işlerinde geçirdikleri zamana eşit.
NEDEN OYNUYORUZ
Peki hiç düşündünüz mü, niye bunca insan oyun oynamayı seviyor? Galiba her gün milyonlarca insan, gerçek hayatın sınırlarla dolu dünyasından uçsuz bucaksız oyun evrenine kaçıp özür hissetmek istiyor kendini. Hayattaki başarısızlıklarını geride bırakıp, oyunda topladığı puanlarla, atladığı seviyelerle kendiyle gurur duyabileceği bir yer bulmaya çalışıyor. Çok büyük cesaret gerektiren bir görevi, hiç tanışmadan kader ortaklığı yaptığı arkadaşlarıyla birlikte hem de evde pijamalarıyla otururken tamamlamanın ‘haklı gururunu’ yaşamak istiyor belki de. Sanal da olsa bir yere ait hissetmek, ortak bir dil konuşan bir grubun parçası olmak, birilerine yardım edebilmek insana iyi geliyor çünkü. O ya da bu sebeple, bütün bu duyguları tetikleyen bilgisayar oyunları teknolojinin de yardımıyla insanların en çok sevdikleri zaman geçirme biçimlerinden biri olmuş durumda.
Yapılan araştırmalar oyun oynarken kazandığımız becerileri gerçek hayatta kullanabildiğimizi gösteriyor. Mesela görevin bir adada çevreyi temizlemek olduğu Super Mario Sunshine gibi bir oyunu 30 dakika oynayan bir çocuğun hem evde hem de okulda etrafı kirletmemeye ve çevresindeki insanlara yardım etmeye daha gönüllü olduğuna dikkat etmiş uzmanlar. Ya da Guitar Hero veya Rock Band gibi müzik oyunları oynayan çocukların bir müzik aleti çalmaya daha istekli olduklarını ve bu enstrümanları çok daha kolay öğrendiklerini görmüşler. Kendi karakterini yarattığın oyunların en popülerlerinden biri olan World of Warcraft gibi bir oyunu çok kısa bir süre oynayan bir üniversite öğrencisinin oyundan aldığı kendine güven hissiyle sınavlarda daha başarılı olduğu da araştırmanın verileri arasında.
KÜRESEL ISINMANIN ÇARESİNİ BULABİLİRSİNİZ
Uzmanlara göre, başarı peşinde koştuğumuz bu oyunların, bizi kanserin tedavisini bulmaya, Afrika’daki açlığa çareler geliştirmeye, küresel ısınmaya dur demeye çalışan bir insan haline getirme ihtimali var. Buna ne kadar inanırsınız bilmem ama benim size önerim her zaman olduğu gibi ölçülü olmanız. Uzmanlar, haftada 21 saatten daha uzun bir süre oyun oynamanın kişiyi yalnızlaştırdığını, gerçek hayattan kopardığını hatta depresyona sürüklediğini söylüyorlar. Sevdiğiniz bir oyunu günde 1 saat oynayarak hem keyifli zaman geçirebilir hem de zorlukların üstesinden gelmenin verdiği güven duygusuyla hayata karşı daha istekli olabilirsiniz. Ne demişler; azı karar çoğu zarar! Ayrıca unutmayın bizler bilgisayar başında otururken, dışarda hayat geçip gidiyor.
Paylaş