Önceki akşam yapılan SİYAD törenini görünce sinema yazarlarının kendilerini tatmin için ödül dağıttıklarına kesin inandım.
Yumurta 8 dalda ödül almış!
Yok artık daha neler!
En iyi film, yönetmen, senaryo ödüllerini verdiler...
Yetmedi!
En iyi erkek, en iyi kadın oyuncuyu da Yumurta’dan seçtiler.
Sinema yazarlarını bu da kesmedi...
Görüntü yönetimi, sanat yönetimi, en iyi kurguyu da Yumurta’ya verdiler.
Breh, breh, breh!
Altın Portakal’da da 5 ödül birden kazanmıştı film.
Bu kadar ödül adlığını gören de Oscar’lık bir film zannedecek Yumurta’yı...
Peki Türkiye’de almadık ödül bırakmayan filmi sinemada kaç kişi izlemiş?
34.000!
Yazıyla otuzdört bin...
8 hafta vizyonda kalıp, topladığı seyirci bu.
Elbette bir filmin iyi olduğunu sadece gişedeki durumu göstermez ama bu kadar ödül alan bir filmden de biraz izlenmesi beklenir.
Sinema Yazarları Derneği neredeyse bütün ödülleri verdi Yumurta’ya, bir tek Derya Alabora (Adem’in Trenleri) ve İlyas Salman (Sis ve Gece) yardımcı oyuncu ödüllerini aldılar her nasılsa...
SİYAD’a üye 50’ye yakın sinema yazarının üyesiyle belirleniyor bu ödüller.
Ancak ben sinema yazarlarının bu kadar lobici olmasına, sadece entelektüel filmlere prim vermesine şiddetle itiraz ediyorum.
Mesela o kadar usta oyuncunun rol aldığı, geçen yılın en çok izlenen filmi Mahsun Kırmızıgül’ün Beyaz Melek’i tek bir ödülü de hak etmez mi?
Adaylar arasında bile yok Beyaz Melek.
Çünkü Mahsun yönetmen sayılmaz çünkü Mahsun türkücü değil mi?..
Poplüler sinemaya bu kadar uzak duran, kendi kapalı dünyasında ödül dağıtan sinema yazarları dünyanın başka neresinde var acaba?
Hadi Mahsun’u geçtim...
Abdullah Oğuz’da mı yönetmen değil, geçen yılın en iyi filmi Mutluluk’u resmen görmezden geldi sinema yazarları.
Ayıp olmasın diye bir müzik ödülü verdiler Mutluluk’a, Zülfü Livaneli olmasa onu bile vermeyecekler belki..
Ya Fatih Akın’ın Yaşamın Kıyısında’sı...
Hiç Alman filmi demeyin, Altın Portakal’da yarıştı.
SİYAD ödül törenine gitmedim, sırf bunların yaşanacağını, ödüllerin böyle dağıtılacağını tahmin ettiğimden...
Onlar popüler sinemaya uzak durdukça ben de bu ödül törenine uzak durmaya devam edeceğim.
Sağlık kaosu
Şu sağlık konusunda ağır bir dezenformasyon yaşanıyor.
Hangi bilgi doğru, hangi bilgi yanlış belli değil.
Son olarak E vitamininin kanser yaptığı haberi çıktı gazetelerde...
Eeeee...
Bugüne kadar E vitamini yararlıdır diye alanlar kandırıldı mı yani?
Şu son süt mevzusunda bunu daha iyi anladım.
"Süt sigaradan sonra en zararlı şey" diye yazdım (bunu ben iddia etmiyorum, doğru yalan bilmem, detoks uzmanları söylüyor) gelen mailerin haddi hesabı yok...
Bazıları sütün iyi olduğunu söylüyor.
Diğerleri "no milk" diye açılmış sitelerin linklerini gönderiyor.
Dün Osman Müftüoğlu’nun, "Süt iyidir ama yağsız olanını için" sözlerini yayınladım.
Sabah programlarında şöhret olup Posta’da günlük yazılar yazmaya başlayan Erkan Topuz’un hastalarından mail yağmuru gelmeye başladı;
"Erkan Hoca bize sütü asla tüketmemezi tavsiye etti" diyorlar. Sohbetimiz sırasında Osman Müftüoğlu da aynı şeyden yakındı.
"Bilen bilmeyen herkes konuşuyor, herkes tavsiyelerde bulunuyor, gazetelerde çeşitli haberler çıkıyor" dedi...
Sağlık konusunda tam bir dezenformasyon yaşanıyor yani... Şaşkına döndü millet!
Mesela bundan sonra E vitamini almayacak mıyız?
Bu konuyla ilgili de rica ediyorum mail atmayın, hiçbir fikrim yok..
Birleşin artık
TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’ün, müzik meslek birliklerinin eşkiyalık düzeni kurduğu iddialarına müzik birliklerinden sert yanıt geldi.
Timur Selçuk da dahil kimse eleştirmeye kalkmasın, Türkiye’de bu meslek birlikleri sayesinde telif hakları konusunda çok ciddi yol alındı.
Televizyonlardan, radyolardan alınan her kuruş sanatçılara aktarılıyor, çalınan her eserin telifi ödeniyor.
Bu sistemdeki kafa karıştıran tek şey sektörde dört meslek grubunun olması.
Biri gelir radyodan para ister, iki gün sonra diğeri gelip para ister...
Sanıyorum Ahmet Ertürk’ü de çıldırtan nokta bu.
Oysa yurtdışında olduğu gibi, bu işte bir tek muhatab olması lazım.
Dört müzik birliği tek çatı altında birleşmeli, talep ettiği parayı ona göre istemeli, sonra kendi aralarında nasıl paylaşıyorlarsa paylaşsınlar.
Mesam Başkanı Ali Rıza Binboğa, MSG Başkanı Garo Mafyan, Müyobir Başkanı Ali Kocatepe ve Müyap Başkanı Bülent Forta masaya oturup bunun çözümünü bulsunlar.
Yoksa "Bu paralar nereye gidiyor" sorusuyla daha çok karşılaşırlar...