Paylaş
İyi ki de gitmemişim. Televizyonları açınca selin Silivri’den ıkitelli’ye gazeteye kadar ulaştığını gördüm.
Bu bir felaket mi altyapı eksikliği mi?
“Altyapımız harika” diyecek hali yok kimsenin ama diğer yandan bu kadar yağmur nereye yağsa sel baskınlarına neden olur.
İklim değişikliklerinin bu kadar çok yağmura neden olduğunu söyleyen uzmanlar da çıktı televizyona...
İyi de ben aynı seli aynı yerde 1996 yılında da gördüm...
Ayamama Deresi aynı şekilde taşmış, o zaman ıkitelli’de olan Sabah-atv binası sular altında kalmıştı.
Atv arşivinin önemli bir bölümü o selle yok oldu gitti.
Sabah’ın da matbaası sular altında kalınca Hürriyet yardıma koşmuş, Sabah’ın bir gün sonra çıkabilmesi için kapılarını açmıştı.
Demek 13-15 yılda bir sel götürüyor bizim semti...
Ancak bu kez daha büyük bir felaketti...
Uzmanlar, valilik günler öncesinden sel felaketi olacağının uyarısını yapmıştı...
Ne var ki “Ben uyarıyı yaptım” diyerek bitmiyor artık bu işler.
Uyarıyı yapmak olması gereken ilk adım...
İkinci adımsa tehlike altındaki bölgeleri önceden tahliye etmek...
Amerika’da hortumlarda, sel felaketlerinde yerleşim yerlerini anında boşaltıyorlar...
Bugüne kadar bizde örneğini görmediğimiz bir uygulama bu...
Selimpaşa-Silivri bölgesi sel felaketinden bir gün önce boşaltılsa bu kadar can ve mal kaybı olur muydu?..
Hadi tehlike altındaki bölgeler boşaltılmadı. Peki dün sabah özel araçların, servislerin, belediye otobüslerinin felaketin üzerine üzerine gitmesine nasıl göz yumuldu?..
İkitelli’yi sel götürüyor servisler, insanlar ölüme doğru gidiyor...
Sadece bir servisin içinde 10 kadın öldü işte.
İstanbul’un göbeğinde ölenlerin sayısı 20’ye ulaştı...
Bir gün önce Silivri-Selimpaşa seller altında kalmış, üzerine ıstanbul’da gece boyu yağmur yağmış, sabah belli ki olağanüstü bir durum olacak...
Sabahın erken saatinde polis yolları kesip araçlara sel tehlikesi altındaki yerlere gidiş izni vermese bu kadar can kaybı olmazdı...
Önlemi alması gereken belediyenin bile otobüsü suların arasında kayboldu.
Herhalde o kadar erken saatte Belediye Başkanı ve Vali’yle birlikte Afet Yönetim Merkezi’ndekiler de uyuyordu...
Topbaş, Bosna’da mı?
Dün ıstanbul’da sel felaketi yaşanırken Kadir Topbaş’ın milli maç için Bosna’ya gittiği iddiası ortaya atıldı.
Topbaş canlı yayınlara telefonla bağlanmıştı. Ama canlı görüntüsünü izleyen olmamıştı.
Sel felaketinde 20’ye yakın ölü olması üzerine Topbaş’ın gizlice Bosna’dan dönmeye çalıştığı da dün öğleden sonraya kadar kulislerde konuşuldu durdu...
Doğruysa da felaket değilse de...
Doğruysa, sel alarmı verilmesine rağmen “Neden Bosna’ya gittin” diye sorulacak...
Değilse, “Madem ıstanbul’daydın neden çıkıp felaketle ilgili bilgileri ilk ağızdan vermedin” diye...
Bu kızların ailesi yok mu
Polis istediği kadar önlem alsın, eğitmenler-uzmanlar istediği kadar uyarsın önce aileler çocuklarına sahip çıkmadıkları zaman gerisi hikâye...
Biri Bizi Gözetliyor çekeceğiz diye 9 genç kızı bir eve kapatıyorlar ve 2 ay boyunca görüntülerini çekip internette yayınlıyorlar.
2 ay, koskoca 60 gün...
Bu 60 gün boyunca aileler kızlarını hiç mi merak etmez? Evde porno mu çekiyorlar, kızımızı pazarlıyorlar mı, çekilen görüntüler neden televizyonda yayınlanmıyor diye hiç mi akıllarına gelmez?..
9 kızdan biri olaydan şüphelenip dışarıya haber uçuruncaya kadar neden kızlarının peşine düşmez bu aileler?
9 kızdan ikisi 18 yaşın altında üstelik, biri 15 yaşında...
Diğerleri de 22-25...
Bu yaşta kızları 60 gün boyunca ailesi arayıp sormazsa polis ne yapsın, okuldaki öğretmeni nasıl zapt etsin?
Yağmurda izlenmeyen televizyon...
Evde Digiturk, D-Smart, kısa bir süre öncesine kadar bunların üzerine bir de normal uydu anten vardı...
Çok televizyon seyrediyormuşum gibi...
Dünkü sel hadi ekstraydı da.. Normal bir yağmur, kar yağdığı anda bile çanak antenle izlenen yayınların tamamı, gözüne far tutulmuş tavşan gibi donup kalıyor.
Teknoloji bu işi çözmeyecek mi yoksa biz kışın televizyon izlememeye devam mı edeceğiz acaba?..
Paylaş