Paylaş
Gazeteden Milli Piyango sonuçlarına bakılır.
Zaten gazetelerin 1 Ocak sayıları bu yüzden çok satar, tirajlarda patlama yaşanır.
Herkes, bir umut elinde tuttuğu bilete ikramiye isabet edip etmediğine bakar.
Yeni yıla zengin mi gireceğiz, yoksa aynı tas aynı hamam mı devam edeceğiz...
İtiraf edeyim, bu yıl 30 tane Milli Piyango bileti aldım.
Bu yıl iddialıyım yani...
Bir arkadaşımın kardeşi seyyar bayilik yapmasa bu kadar bilet almazdım ama aldıktan sonra da fena olmadı dedim.
Ancak ben Milli Piyango’nun bu ödül sistemine karşıyım.
Bu sabah 1 kişinin (ya da en fazla 4 kişinin) büyük ikramiye kazanmasındansa, binlerce kişinin küçük ikramiye kazanmasını tercih ederdim.
İspanya’da 1812’den bu yana çekilen El Gordo (Şişman) adlı piyangonun mantığı tam da böyle işte.
Daha geçen ay 2,3 milyar euro’luk ikramiyeyi binlerce kişiye dağıttılar.
El Gordo’nun mantığı, büyük ödülü mümkün olduğunca fazla kişiye dağıtmak.
Son çekilişte büyük ikramiye kazanan kişi sayısı tam 1950...
Bizdeki gibi adam başı 35 milyonun yanında çok komik bir ikramiye kazanıyorlar ama binlerce kişi yeni yıla sevinçle giriyor.
Bizde ise 35 milyonu, 3 milyonu ve 2 milyonu sadece birer kişiye veriyor Milli Piyango.
1 milyonu ve 500 bini ise sadece 5’er kişi kazanabiliyor.
Belki yılbaşı için bu sistemi değiştirmeye yanaşmazlar ama bana kalırsa Milli Piyango, çok kişinin az ikramiye kazandığı El Gordo gibi bir sistemi arada bir uygulayacak çekilişler yapmalı.
Adım gibi eminim... Bu sabah Milli Piyango biletinizi yırtıp atanlardansınız.
Benim 30 tane biletten kaçına amorti çıktı acaba?
Ama birimize 35 milyon çıkacağı yerde, çoğumuza 500’er lira, 1000’er lira çıksaydı, yeni yıla çok daha keyifli başlamaz mıydık?
Korkutan rakamlar
Medyada 2010, tablet bilgisayarların gazeteciliğin rotasını değiştireceğinin sıkça konuşulduğu bir yıl oldu.
Ben de buna inananlardanım.
Uzun süredir iPad üzerinden dergi, gazete, televizyon olmak üzere pek çok yayın organını takip ediyorum.
Ancak gelen son sonuçlar, okurun, dergilerin iPad versiyonlarına ilgisinin saman alevi olduğunu gösteriyor.
Mesela bu işi en iyi yapanlardan biri olan Wired dergisi, iPad üzerinden sattığı ilk sayıda 100 bin rakamına ulaştı.
Şimdi aylık 31 bin satıyor iPad üzerinden. 100 bin rakamını bir daha yakalamasının imkansız olduğu söyleniyor.
Vanity Fair’in aylık 8700’lük satışı, 3500’lere düşmüş durumda.
Glamour eylülde 4301 dijital dergi satmış, kasımda 2775.
GQ’nun iPad satışı 13 binden, 11 bine düştü.
Kendimden biliyorum.
iPad’i ilk aldığımda bu dergilerin tamamını indiriyordum, sonra ilgim yavaş yavaş azaldı.
Şimdi haklı olarak “Tablet bilgisayarların yayıncılık anlayışını değiştireceği kocaman bir aldatmacadan mı ibaret” sorusu soruluyor.
Türkiye’de bu yayıncılık türünü denemek isteyen gazeteciler de var.
Ama bu sonuç karşısında, Vanity Fair’in bile 3500 sattığı bir mecrada biz kaç satarız diye kara kara düşünmeye başladılar.
Belki de biz de kural tersine işleyecek.
Basılı dergicilik can çekişirken, peş peşe dergiler kapanırken, elektronik dergicilik çok daha fazla ilgi görecek.
Kadın olmak zordur
Hürriyet’in 1 Ocak sayıları klasiktir.
Koleksiyon erlerin sakladığı, arşive kaldırılacak sayılardır.
Çünkü yeni yılın ilk günü için hazırlanan özel dergi her sene çok konuşulur.
Bu sene de İskender ve ekibi “Zordur kadın olmak” temasını ele aldılar.
Birbirinden ünlü erkekler, kadın olmanın zorluğunu anlatmak için objektif karşısına geçip ilginç pozlar verdiler.
Bugün o eke mutlaka bakmanızı, hatta saklamanızı öneririm.
Bence seçilen tema çok doğru, çünkü 2010 Türkiye’de en çok kadınlar için zor geçti.
Tecavüze uğradılar, dayak yediler, intihara sürüklendiler, öldürüldüler...
2011, Türkiye’de kadınların çok daha özgür ve rahat olduğu bir yıl olsun.
Paylaş