Paylaş
Sevilay Yükselir de Sabah’ta “O adama çanak tutmakla günaha girdiğimi” söyledi.
Yılmaz Vural’a tepki göstermediğim, tavır koymadığım için eleştirdi...
Öyleyse buradan başka bir tartışmaya yürüyelim...
Hani her türlü yaşam tarzına saygı duyacaktık?
Türbanlısına, mini eteklisine, sevgilisiyle aynı evde yaşayana, nikâhlı yaşayana, nikâhsız yaşayana... Peki Yılmaz Vural’ın iki eşli yaşam tarzı buna dahil değil mi?
Amerika’da çok eşli Mormonlar’ın kimsenin karışmadığı kendi hayat tarzları var, hatta “Big Love” adında dizileri bile çekildi...
Bizde üç eşli birinin hayatı dizi olabilir mi?
Ya da bir tarikatın hikâyesi?
Yılmaz Vural bu durumdan şikayetçi değilse, Almanya’daki eşi itiraz etmiyorsa, İstanbul’daki yeni eşi durumdan memnunsa ne yapacağız?
Bu tarz bir ilişkiyi onayladığım için söylemiyorum, sadece cinsiyetinden dolayı erkeğin yüceltildiği, kadının itibarsızlaştırıldığı her duruma karşıyım...
Kara çarşaflar içindeki kadının erkeğinin iki adım gerisinden yürümesine de karşıyım...
Her türlü yaşam tarzına saygı duyalım derken, sınırlar nerede başlıyor nerede bitiyor?
Bu sınırları kim koyuyor?
Sınırsız özgürlük derken Yılmaz Vural’ları ya da iki sevgilisi olan kadınları da bunun dışında mı tutacağız?
Ne dersin Sevilay?
Tüneller ne işe yarar
Dolmabahçe’den Kağıthane’ye uzanan iki tünelin akşam trafik saatlerinde hiçbir işe yaramadığını yazdım geçenlerde...
Bu yazıyı yazan ben değilmişim gibi bir gün sonra akşamüzeri yine Bomonti-Dolmabahçe tüneline girdim. 20 dakikada çıktım.
Öyleyse bu tüneller ne işe yarıyor? Bu soruya daha önce tünelde hapsolmuş pek çok okurdan “Hiçbir işe yaramıyor” yanıtı geldi.
İTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Ergun Gedizoğlu da diyor ki;
“Bu tüneller İstanbul’un hiçbir planında, Ulaştırma Anaplanı’nda olmamasına karşın birden gündeme gelmiştir. Bu tünellerin bazılarında anlattığınız durumun ortaya çıkacağı, işin uzmanlarınca ve meslek odalarınca dile getirilmişti. Ancak dinlenmedi. Şimdi bu tünellerden edinilen deneyimle, yapılacak yeni tünelleri gözden geçirip doğru güzergâhlar bulunmalıdır...”
Katılıyorum... Beş tünel daha yapılıyor İstanbul’a...
Bunların da akşam trafiğinde içinde kalacağımız hapishanelere dönüşmemesi tek dileğimiz.
Datça’da badem yasak!
Datça’nın nesi meşhurdur? Üç ‘b’si; bal, badem, balık...
En çok da bademi...
Datça Belediyesi, bu gözde turizm beldesinin en bilinen özelliğini destekleyeceğine, öne çıkaracağınız, yerli yabancı turistin gözüne sokacağına yasaklıyor.
Evet Datça’da badem satışı yasak!
Buzlu badem satanlara yasak getirmiş belediye...
Gerekçesi de ilginç; seyyar satıcılar işgaliye ödemedikleri için badem satışı yasaklanmış Datça’da...
Açtım, Datça Belediyesi Zabıta Müdürü’ne sordum...
“İşgaliye ödemiyor seyyar satıcılar” dedi...
“Ama mısır ya da incir satıyor satıcılar” dedim...
İncir yetiştiricileri Başkan’la görüşüp izin almış, bu yüzden satabiliyorlarmış...
İyi de badem niye satılmıyor?
Vallahi ben anlamadım, zabıta müdürünün de bu yasağı anladığını sanmıyorum zaten...
Buzlu taze bademi seyyar satıcılardan işgaliye alamıyor diye yasaklayan belediye!
O badem ki Datça’nın sembolü.
Belediyenin yapması gereken badem satışını yasaklamak değil, seyyar satıcılara çekidüzen vermek...
Hep kulağımızı böyle tersten gösteririz işte!
Paylaş