Paylaş
Poyrazoğlu’na kızacağınıza, işi kökünden çözmeye ne dersiniz?
Hatırlayın, 4-5 yıl öncesine kadar vizyona çıkan yerli filmlerin korsanları da anında piyasaya çıkardı.
O dönem bunu çok yazdık.
Emniyet isterse bu işi bitirir, yerli filmlerin korsanının çıkması sektöre büyük zarar veriyor diye...
Yapımcıların da bastırmasıyla emniyet korsan üreticilerinin üzerine kararlılıkla gitti, işi kökünden çözdü.
O günden bu yana bir tek yerli filmin korsanı çıkmıyor Türkiye’de...
Nasıl oluyor bu?
Her filme ulaşan korsan üreticileri isteseler yerli filmlerin korsanını anında piyasaya süremezler mi?
Bal gibi de sürerler...
Ama gizli bir el, korsan üreticileriyle anlaşma yapmış sanki...
“Yerli filmlere dokunma, yabancı filmleri istediğin gibi üret” denmiş sanki...
Yabancı filmler vizyona girdikleri anda, hatta haftalar öncesinden korsan tezgahlarında.
Yerli filmlerin üretilmesini engelleyen emniyet isterse yabancı filmlerin korsanını da engelleyemez mi?
ısterse bir günde halleder...
Ama dedim ya, sanki gizli bir anlaşma yapılmış gibi...
Bizim yapımcılar da itiraz etmiyor bu duruma, oyuncular da. Sektörde kimse sesini çıkarmıyor.
Nasıl olsa filmler, zarara uğrayan şirketler bizim değil, yabancıların...
Göz göre göre bir çifte standart değil mi bu?
Sektörde herkesin sessizce onay verdiği bir çifte standart?
Bu çifte standardı yok etmek de emniyete düşüyor.
Yerli film korsanında gösterdikleri hassasiyeti, yabancı filmler konusunda da göstermeliler.
Halil Ergün’ün isyanı
Cumartesi günü yazdığım yazı üzerine Halil Ergün aradı.
Alkollü araç kullandığı için kendisini eleştirmiş, belayı çağırdığını söylemiştim.
“Bu magazin kameraları yüzünden paranoyak oldum” dedi, başladı anlatmaya...
Geçen gün yolda yürürken arkasında bir ışık yanmış, “Ne yapacağımı şaşırdım” diyor.
Meğer yanan sadece bir vitrinin ışığıymış.
Psikolojisini bu derece bozmuşlar Halil Ergün’ün...
“Ama alkollü araç kullanmanın da savunulacak bir yanı yok” dedim.
“Yok tabii” dedi...
“Ben polisler neden ceza yazdı diye itiraz etmiyorum ki! Benim itirazım, kameralar tarafından taciz edilmeye...”
O gece Alman Hastanesi’nin oraya arabasını bırakıp yürüyecekmiş Halil Ergün.
Peşinde kameralar olduğu için, yürürken sürekli çekecekler diyerek arabasını bırakmaktan vazgeçmiş.
Yani alkollü araba kullanmasına magazin kameralarının neden olduğunu söylüyor.
Sonra da polise ihbar etmiş magazinciler Ergün’ü, “Trafikte tehlike yaratıyor” diye.
“Çareyi taksi durağına sığınmakta buldum. Orada da polisleri rencide etmemeye çalıştım. Derdim ehliyetimi vermemek ya da ceza yazılmamasını istemek değildi. Tek derdim kameraların uzaklaşmasıydı. Bu yüzen zaman zaman sinirlendim...”
Halil Ergün geceleri çok sık çıkmadığını, her çıktığında da magazincilerin tuzakları ve tacizleriyle karşı karşıya kaldığını da ekledi.
Haklı olduğu çok yer var...
Hiçbir sanatçıya bu kadarı yapılmadı.
Fox TV’nin “Bizden Kaçmaz” programına dava açıyormuş şimdi...
ınsan mısın sen
Muscle&Fitness dergisi Türkiye’de de yayınlanmaya başlandı.
Hiç ilgimi çeken bir konu değil kaslı vücutçular.
Sporcuların aşırı vücut çalışıp her yerinden kas fışkırtması ve görüntü itibariyle insanlıktan çıkması son derece aptalca gelir bana...
70 ülkede yayınlanan bu derginin Türkiye’de yayınlanan ilk sayısını bana da gönderdiler, fikrimi söylemem için.
Madem sordunuz söylemeyeyim, yazayım.
Dedim ya, ben bunu spordan saymıyorum. ılaçlarla, vitaminlerle şişirilmiş hormonlu vücutlar olarak görüyorum bu adamları.
Ama dünyada büyük bir sektör oluşmuş durumda.
Vücutçu sporcular için ilaç ve vitamin üreten şirketler bu işi pompaladıkça pompalıyor.
Dergiyi okurken gördüm, zamanında vücutçu olan Arnold Schwarzenegger ve 70’li yılların sporcuları çok daha doğal görünüyorlar, bugünkü vücutçular gibi sentetik değiller...
Dergiyi okuyunca Jay Cutler diye bir adamla tanıştım.
Dünya şampiyonluğu sayılan Olympia’yı üçüncü kez kazanmış.
Bu unvanı geçen yıl kaybettikten sonra bu yıl yeniden kazanarak bir ilki başarmış.
Bugüne kadar kaybettikten sonra kazanan hiçbir sporcu yokmuş.
Jay Cutler’ın ve Olympia’daki rakiplerinin fotoğraflarına baktım.
Ürkütücü! ınsan mısınız siz dedim...
Çevremdeki kadınlara sordum, “Böyle erkekleri nasıl buluyorsunuz” diye, tamamı ‘iğreeeenç’ dedi...
Yoksa bu da bir kadın yalanı mı?
Kas yığını erkekleri gizliden gizliye beğenip, sorulduğu zaman inkar mı ediyorlar?
Amerika’da dergi standlarında Cutler’ın kapak olduğu onlarca dergiye rastladım.
Biz lisede vücut çalışan arkadaşlarımızla, “vücudunuzu çalıştıracağınıza kafanızı çalıştırın” diye dalga geçerdik.
ış tersine döndü galiba...
Para değil senaryo
Kıvanç Tatlıtuğ’un reklam için görüştüğü cips firmasıyla para yüzünden değil, senaryo konusunda anlaşamadığını söyledi Gaye Sökmen Ajansı...
Cips firması da Kıvanç da birlikte çalışmaya niyetliymiş.Ancak önerilen senaryo Kıvanç Tatlıtuğ’un ‘yaşamdaki duruşuna’ ters düşmüş.
Değiştirmek istedikleri bölümler de cips firmasının stratejisine uymamış.
Bu yüzden el sıkışarak ayrılmışlar.
Demek Kıvanç’ın yaşamdaki duruşuna ters düşen şey, Beren Saat’e düşmemiş.
Bilindiği üzere cips firması Kıvanç’la anlaşamayınca, Beren’le anlaşmıştı.
Paylaş