Paylaş
Oysa ilk yenilendiği zaman yazmıştım, çok güzel bir havalimanı oldu burası. Geçen ay Diyarbakır’daydım, yeni yapılan stadında numunelik konulan bir prizin başında şarj kuyruğuna girdim...
Diyarbakır Havalimanı da öyle, Van, Kars
havalimanları da...
Günümüz dünyasında dışarıda en çok aranan şey priz ve şarj aleti.
Yıllardır kafelere, mekanlara bu konuda yazılar yazıyoruz, neyse ki seyyar şarj aletlerinin çoğalmasıyla bu sorun büyük ölçüde giderildi...
Ama hâlâ havalimanları, terminaller, statlar, konser salonları gibi insanların kalabalık bulunduğu yerlerde bu sıkıntı var.
Açılmadan önce iki kez ziyaret ettiğim İstanbul Havalimanı’nda en beğendiğim şeylerden biri bu sıkıntının düşünülmüş olmasıydı.
Nere-deyse her yere priz yerleş-tirmişler...
Bekleme salonlarında, koltukların yanında, çantanızı koyacağınız taburelerin yanında... Mümkün olan her yerde priz var.
Sadece priz değil, yanında da USB girişi...
Atatürk Havalimanı’nda yolcuların kullanacağı 500’ü dış hatlarda olmak üzere 850 priz bulunuyor...
Londra Heathrow’da bu sayı 3050, Münih’te 1064, Barcelona’da 1040...
29 Ekim’de uçuşların başladığı İstanbul Havalimanı’nda koltukların arasındaki priz sistemini beğenince, toplam kaç priz var diye sordum...
Kontuarların ve personelin kullandığı da dahil olmak üzere 45.918 priz varmış binada... Ofisler ve otel bölümünde bulunan prizler bu rakama dahil değil.
Benim sorum üzerine 45.918 prizden yolcuların kullanımında olanlar için sayım yapıyordu dün arkadaşlar...
Ve 4780 adet priz olduğu bilgisi geldi.
Zaten gittiğinizde bunu gözle görüyorsunuz.
İstanbul Havalimanı’ndan uçarken priz sıkıntısı yaşamayacağımız açık...
Sıla Hanım hitabı yeni değil...
Ertuğrul Özkök, Ahmet Kural’ın ifadesinde 11 kez Sıla Hanım ifadesini kullandığını yazdı dün...
“Genç kuşak sanatçılardan pek kullandığı bir ifade değil bu” diyerek, Ahmet Kural’ın muhafazakâr bir savunma hattı kurduğunu belirtti...
Bir düzeltme yapayım...
Bu ilişkinin başından beri Ahmet Kural, Sıla Hanım diye hitap ediyor...
2017 Temmuz’unda ilk kez el ele görüntülendikleri zaman “İlişkiniz nasıl gidiyor” sorusuna kameralar önünde “Sıla Hanım ne derse odur” yanıtını vermişti...
Hatta ben de o dönem Ertuğrul Özkök gibi olayı yadırgayıp, “Sıla Hanım ne Ahmet, 70’lerde Yeşilçam filminde miyiz” diye yazmıştım.
Yani Ahmet başından beri bu hitap tarzını kullanıyor.
Ama keşke Sıla Hanım diye hitap edip döveceğine, Sıla deyip kadına el kalkmayacağını öğrenseydi.
Önce keyfini sür sonra şiddet uygula
Ahmet Kural’dan sonra şimdi de Neco...
Biri 70 yaşında, diğeri 35...
Biri Türkiye’nin sevdiği bir müzisyen, diğeri Türkiye’nin sevdiği bir oyuncu...
Bir kez daha görüyoruz ki, kadına şiddet meselesinin eğitimle, popülerlikle, toplumsal statüyle falan hiçbir ilgisi yok...
Neyle ilgisi var?
Vicdanla, öfke kontrolüyle, duygularımızı kontrol altında tutabilmekle, kısacası insan olmakla ilgisi var...
Merak ediyorum,
kızlarına düşkün bir baba
olarak bildiğim Neco, Allah muhafaza kızlarından biri şiddet görse ne hisseder, ne yapar acaba?
O fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığın eşinin de bir babası var Neco...
Onun da bir kadınlık gururu... Onun da bir insanlık onuru var...
Tıpkı kızlarının olduğu gibi...
Tıpkı senin, benim, hepimizin olduğu gibi...
Biri 35 yaşında, diğeri 70...
Demek ki 35 yıldır bir arpa boyu yol alamamışız...
60’ında evlenirken
kendisini tepki gösterenlere, “Daha kaç yıl yaşayacağım bilmiyorum. Bu yaşımda bir sevgi yakalamışım keyfini süreceğim” demişti Neco...
Önce keyfini sür, sonra şiddet uygula...
35’indeki Ahmet Kural da aynısını yapıyor, 70’ndeki
Neco da...
Ne yiyoruz, ne içiyoruz, ne soluyoruz bu topraklarda?
Paylaş