Paylaş
Mesela Mehmet Barlas...
Mesela Ayşe Arman...
Tam tersini söyleyenler de var tabii, Hıncal Uluç gibi...
“Su testisi su yolunda kırılır. Tek gecelik ilişki yaşayan insana öldü diye saygı duymamı kimse beklemesin benden” diyecek kadar hoyratlaştı Hıncal Abi...
Ben “Sana ne” çağrısı yaparken tam da bunu kastetmiştim.
Kenan Erçetingöz’ün bana itiraz ettiği gibi “Gazetecilik yapmayalım” demedim.
Gazetecinin işi bu...
Bunların hepsini haber yapacak. Defne’nin evli olmasını da, alkol kullanmasını da, o gece evde yaşadıklarını da...
Bu işin detaylarını biz de aktardık, aktaracağız...
Benim itirazım bunların haber yapılmasına değil, bunlardan hareketle Defne’nin yaşam tarzının yargılanmasına.
Haber yapın ama yargılamayın.
Eğer yaşanan hayatlar üzerinden yargısız infaz yapmaya kalkarsak, hepimiz idamlık mahkûmlarız.
Başta da Hıncal Uluç...
“1,5 yaşında çocuğu olan ve tek gecelik ilişki yaşayan insana öldü diye saygı duymam” diyor...
Eğer beğenmediğimiz, tasvip etmediğimiz hayatlara saygı duymayacaksak, nasıl beraber yaşayacağız?
Türbanlı hayat tarzını beğenmeyen de var...
Geceleri kulüplerde coşanların hayat tarzını beğenmeyen de...
Bu sözü söyleyen Hıncal Uluç’un yaşam tarzı da bu ülke insanının yüzde 80’ine göre pekala saygı duyulmayacak bir yaşam tarzı olabilir.
Çoluk çocuğa karışmamış, bu yaşında tek başına yaşayan...
Genç mankenlerle konserlere, yemeğe giden bir gazeteci...
Türkiye’den çok batı tipi bir hayat tarzı.
Ortaköy’den çıkıp, biraz daha şehrin kenar mahallelerine gidip soralım mı Hıncal Abi?
10 kişiden 8’i “70 yaşına gelmiş hâlâ bekar hayatı yaşayan, mankenlerle gezen, fotoğraflar çektiren birine saygı duymam” derse ne yapacağız?
Kimse kimsenin yaşadığı hayatı beğenmek, onaylamak zorunda değil. Defne’nin hayatını beğenmeyebilirsiniz...
Kimisi Hıncal’ın hayatını beğenmez, kimisi Cengiz’in...
Kimisi de Ahmet Efendi’nin...
Kimisi sahillerin hayatını beğenmez, kimisi Anadolu’nun...
Ama hepsinin ortak paydası, yaşam tarzlarına saygı olmalı.
Yargısız infaz ve saygısızlık değil.
Haksız kazanç
Arnavutköy’de Bodrum Mantı ve Bahar Pastanesi’nin önündeki alanın İspark tarafından taşerona verilmesini eleştirmiştim.
Gündüz vakti bile burada 10 lira park ücreti alınıyordu.
İspark adına Büyükşehir Belediyesi bir açıklama gönderdi.
İspark, bazı park noktalarını, esnaf mağdur olmasın diye düşük bir aylık karşılığında oranın esnafına kiralıyormuş.
Ancak esnafla yaptığı sözleşmede “Kesinlikle müşteriden ücret alamazsın” ibaresini koyuyormuş.
Yani esnaf, “Benim dükkanın önünde çok park trafiği oluyor burayı bana bırak” diyerek İspark’tan o alanı kiralayabiliyormuş.Ama müşterisinden otopark parası almamak koşuluyla.
Arnavutköy’de bu kuralın ihlal edildiğini yazdım, hem de müşteriden 10 lira alınarak...
İspark konuyu araştırıyor, muhtemelen de sözleşmeyi iptal edecek, Arnavutköy’deki noktayı yeniden kendisi işletmeye başlayacak.
İstanbul’da değnekçiliği bitiren İspark yönetimi bu konuda çok duyarlı, böyle haksız kazanç edinen esnaf varsa hemen bildirin, ilgileniyorlar...
Natalie...
Siyah Kuğu’yu izleme fırsatım oldu, Natalie Portman dendiği kadar varmış...
Son dönemde izlediğim en etkili oyunculuklardan birini çıkarıyor.
Geleneksel Oscar tahminlerimizi önümüzdeki günlerde açıklarız ama Portman’ın kadın oyuncu olarak neden en güçlü favori olduğunu “Siyah Kuğu”yu izleyince anlıyor insan.
Film, bu ay sonunda vizyona girecek.
“Korsanını mı izledin” diye atlayacaklara şimdiden söyleyeyim; korsan filmi izlemiyoruz, onaylamıyoruz!
Paylaş