Ben konu hakkında "Daha fazla yazmayacağım" dedim ama Eylem Şenkal’ın beni yalancı ilan etmesini de beklemiyordum.
Madem öyle durumu özetlemek durumundayım...
"Eylem Şenkal, Hasan Hüseyin Korkmazgil’in kızıdır" yazısını yazmadan önce Eylem’e yakın iki-üç kişiden haberi doğrulattım.
Hepsi de, "Çok yakın çevresi dışında bunu kimse bilmez, nasıl öğrendin" dedi bana...
Bunun üzerine pazar günü oturup yazıyı yazdım.
Yazıyı göndermeden önce, son olarak bir de Eylem’e sorayım dedim.
İlk tepkisi, "Bunu nereden öğrendin" oldun. Sonra da yazıyı yazmamamı rica etti benden... "Cengiz sen benim yakın arkadaşımsın, bu yazıyı yazarsan ülkeyi terk etmek zorunda kalırım" dedi...
Neden oladuğunu anlamadım.
Babasının (Hasan Hüseyin Korkmazgil’in) kendisini nüfusa kayıt ettirmediğini, çocukluğunda yaşadığı sıkıntıları ve evlerinin yakılması gibi zorlukları anlattı bana.
"Onlar 80’lerdeydi, 25 yıl sonra korkulacak bir şey yok, çık ve gururla bunu açıkla" dedim.
Ben yazının basıldığını söyleyince de aynen şunları ekledi; "Eğer bunları yazarsan inkar ederim. Hasan Hüseyin’lerin karıştığını, bir yanlış anlaşılma olduğunu söylerim ve seni yalanlamak zorunda kalırım".
Dediğini de dün yaptı!
İnternet sitesinde, Kelebek’ten Dilek Dallıağ ile konuştuğunu ama kulağının ağır işittiğini, Hasan Hüseyin’lerin karıştığını, yanlış anlaşılma olduğunu yazdı.
Yani, "Cengiz, tüm bunların hepsini uydurdu" demeye getirdi.
Tabii ben manyağım, sabah kalkıp "Bugün hangi manken hangi şairin kızı olsun bakayım" diye güne başlıyorum.
Yarın da Deniz Akkaya’nın ünlü edebiyatçı babasını açıklayacağım, haberiniz olsun!
Eylem’in bugüne kadar konuyla ilgili yaptığı tek açıklama bizim Dilek Dallıağ’a...
Pazartesi benim ilk yazı yayınlanmamışken, daha bu olaydan kimsenin haberi yokken Dilek’i Eylem’le konuşturduk.
Bana söylediklerinin benzerini söyledi, röportajı salı günü yayınladık, ses kaydı Kelebek’in sitesinde...
Sonra büyük bir inkara girişti Eylem. Madem "Basit bir yanlış anlaşılmaydı" neden üç gün boyunca Eylem’e kimse ulaşamadı. Neden herkesten kaçtı. Neden çıkıp işin doğrusunu anlatmadı.
Belki annesinin İspanyol kökenli olduğundan da bahseder...
Türbükü’ne dokunmayın!
Türkbükü sahili düzenleme projesi çerçevesinde, yaz boyu sosyetenin akın ettiği 30 iskele yıkılacakmış!
Belediye Başkanı Halil İbrahim Kaynar, "Sahiller halka açılacak. İşletmeler kahveyi 10 YTL’den satamayacak" demiş.
Bravo halkçı başkan!
Çayı 5 lira ucuza satarken, koya 50 milyon dolarlık zarar vereceğinizin farkında mısınız?
Nedir bu zengin düşmanlığını körükleyen yaklaşımınız?..
Türkbükü’nü Türkbükü yapan, evlerin fiyatlarını 10 kat değerlendiren, başkanı olduğunuz beldenin kıymetini artıran o iskeleler değil mi?
O iskeleler var diye o en lüks yatlar o koya demir atıyor.
Yıldızlar, yerli yabancı zenginler o yüzden oraya akın ediyor.
Türkbükü’nün her yaz gazetelerde milyon dalarlık bedava reklamları o iskeleler sayesinde yapılıyor.
Ayrıca isteyen çaya 10 lira verir, isteyen 100 lira...
Size ne?
Serbest ekonomi değil midir oradaki çayın fiyatını belirleyen...
O iskeleler kalktıktan sonra oraya hálá lüks teknelerin geleceğini, ünlülerin halk plajını dolduracağını, gazetelerin beldeyi haber yapacağını mı zannediyorsunuz?
Emin olun kendilerine yeni bir Türkbükü bulacaklardır.
O yüzden bırakın Türkbükü, Bodrum’un en zengin yeri olsun, bırakın sadece Türkiye’nin değil dünyanın zenginleri de oraya akın etsin.
"Halk plajı yapacağım, çayı da 1 liradan satacağım" demek, çok ucuz bir popülistliğin dışında Türkbükü’ne yapılmış en büyük kötülük olur.