Paylaş
“Tanınmış kişiler hakkında ‘evde kal uyarılarına uymadı’ haberi yapan gazeteciler, o fotoğrafları evlerinden çekmiyorlar diye düşünüyorum. Yanılıyor muyum” dedi...
Yani ünlüleri evde kalmadığı için eleştiren gazetecilerin kendisi de dışarıda demeye getiriyor...
Gazetecilerin evde kal çağrılarına uymadığını söylüyor.
Ama Berrak’ın anlamadığı bir şey var...
Gazeteciler savaş döneminde de, salgın döneminde de, refah-mutluluk döneminde de hep sokaktadır...
Her zaman haberin peşindedirler...
Bugün o gazeteciler sokakta olmasa koronovirüsten ülkede her gün kaç kişi öldüğünü de, kaç kişinin hastalandığını da...
Virüsten nasıl korunmak gerektiğini öğrenemeyeceksin...
O gazeteciler uzmanları ekrana getiriyor, o gazeteciler sokaktaki vatandaşa, bilim kurulu üyelerine
mikrofon uzatıyor...
Kuralları ihlal eden vatandaşı da, ünlüleri de o gazeteciler kameramanlar kaydediyor...
Gazetecilik kamu yararına görev icra eden meslektir...
Tıpkı binlerce sağlık personelimiz, polisimiz, bankada PTT’de çalışan insanımız, şehri süpüren temizlik görevlilerimiz gibi gazeteciler de sağlıklarını riske atarak görevlerini yapmaya devam ediyorlar...
“Ben o gazetecileri değil, magazincileri kastetmiştim” de deme sakın...
Gazeteci, gazetecidir...
Ve hepsi kamu yararına toplumu bilgilendirmek için çalışır.
Bugün gazetecilerin hepsinin kendini eve kapattığı bir dünyayı düşün...
İnan gerçeğe ulaşmakta çok zorlanır, o çok sevdiğin sosyal medyanın bilgi kirliliğinde boğulursun...
AB’nin ruhuna fatiha
İtalya’da perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.
Geç alınan önlemler, insanların uyarıları dikkate almaması korkunç bir tablo ortaya çıkardı. 60 milyonluk ülkede her 740 kişiden biri virüsü kapmış durumda...
Vaka sayısı 80.589, ölüm sayısı 82.15...
Dün akşam açıklanan rakamlarla bu veriler daha da yukarı çıktı...
İtalya kendi tedbir almamasını tartışıyor ama şimdi de AB’yi suçlamaya başladılar.
Bu konuda yerden göğe kadar haklılar...
Oysa AB’nin yapması gereken İtalya’ya doktorlarını, sağlık personellerini yığmak, Çin’de olduğu gibi hızla hastaneler inşa etmek, tıbbi cihaz desteği vermek ve virüsün yayılmasını engellemekti...
Milano’da daha geçen hafta sahra hastaneleri yeni kuruldu. AB sınırlarını kaldırdı, parasını pulunu birleştirdi ama bu olayda ruhunu birleştiremediğini gördük...
Vaka ve ölümlerde İtalya’nın yolunda hızla ilerleyen İspanya’nın NATO’dan yardım istemesi boşuna mı?
Sıkılmaya vakit yok
Şu virüs karantinasında çocuklu bir aileyseniz lütfen bunun kıymetini bilin.
Açıkçası ben böyle bir karantinayı bekar, evde tek başına yaşamak istemezdim...
Sıkıntıdan patlar insan...
Benimse sıkılmaya vaktim yok...
Tabii gazeteye yazı yazmak, radyoya kayıt yapmak gibi evden sürdürdüğüm işlerim olduğu için uğraşacak meşgalem de var...
Evde 3 yetişkin, iki çocuk 5 kişiyiz...
Geçen cuma TV’deki son programı yaptığımdan bu yana hep beraber evdeyiz...
8’nci gün oldu...
Çocuklarla uğraşmak, çalışmak, oyun oynamak derken gün bitiyor...
O yüzden çocuklu bir aileyseniz kıymetini bilin...
Tabii en başta evde huzurun olması kaydıyla...
Bakın benim bir günüm nasıl geçiyor...
07.00 Uyanma, gazeteleri okuma...
09.00 Çocuklarla kahvaltı...
10.00 Market alışverişi
11.00 Köşe yazısını yazma
12.00 Kafa dinleme, kitap okuma...
13.00 Çocuklarla öğle yemeği...
14.00 Show Radyo programı evden kayıt...
15.00 Pera’yla ders çalışma...
16.00 Çocuklarla oyun oynama...
17.00 Yarım saat uyku
18.00 Akşam yemeği
19.00 Çocuklar için film, bizim için haber saati
20.00 Üzüm suyu denemeleri
21.00 Çocukların uyku saati...
22.00 Bizim için film saati...
24.00 Uyku
Mahallede son durum
Yasaklara ilk günden itibaren tam anlamıyla riayet eden esnafın başında Cihangir esnafı geliyor...
İlk gün yasakların açıklanmasıyla birlikte kafelerin, restoranların, dükkanların çoğu kepenk indirmişti...
Günün her saati cıvıl cıvıl, kalabalık olan Akarsu Caddesi’nde, Firuzağa’da in cin top oynuyor artık...
Bu cadde üzerindeki Symrna, Geyik, Rose Marine, Mellow, Kahvedan, Hazine, Journey, 21’in önünde oturan tek bir kişi yok...
Biraz ileride Susam, Emily’s Garden, Kaktüs, Jash, 22 kapı duvar...
Sokakların enerjisi gidince nasıl manasızlaşıyormuş semtler, şehirler onu gördük, görüyoruz...
Ceren de böyle öldürülmüştü
Düzce’de jandarma ekipleri yol kontrolü yaparken bir aracı çeviriyorlar.
Sürücü dur ihtarını dinlemiyor, bir jandarmaya çarparak kontrol noktasından kaçıyor.
Takip sonrasında yakalanıyor...
Aracın içinde Emre Aşık’ın kavga dövüş boşanma aşamasında olduğu eski eşi Yağmur Aşık çıkıyor...
Bundan dolayı magazin haberi gibi görülebilir ama asıl sonrası önemli...
Yağmur Aşık’ın yanında aracı kullanan kişi, uyuşturucu suçundan sabıkası bulunan ve yarı açık cezaevinden firar etmiş biri...
Firar etmiş ve Yağmur Aşık’la buluşmuş...
Bu yarı açık cezaevlerinden mahkumların firar etmesi yüzünden yakın geçmişte canımız çok yandı.
Ordu’da Ceren Özdemir aynı böyle bir yarı açık firarisi tarafından bıçaklanarak öldürüldü...
Merak ediyorum bu firari hakkında anında güvenlik güçlerine bilgi verildi mi, anında yakalama kararı çıkartıldı mı?
Adalet Bakanlığı bununla ilgili çok ciddi soruşturma yürütmeli...
Unutmayalım bunlar yapılmadığı için bugün Ceren aramızda değil ama cezaevi yönetimleri hâlâ ders almamış gözüküyor...
Paylaş