Buyrun size kızacağınız bir haber daha; Dünya Basketbol Şampiyonası için İstanbul’da bulunan Amerika Milli Takımı’nın 10 numarası Danny Granger Twitter’daki hesabına “Turk are smelling as dead donkey” (Türkler ölü eşek gibi kokuyor) yazdı.
Gelen tepkiler üzerine Granger bu mesajı hemen sildi, ardından da Türkiye’yi çok sevdiğine dair mesajlar yazdı. Eminim Türkiye’yi çok sevdiğini inanarak söylemiştir. Yine adım gibi eminim mesajını geri çekmiş olsa da, bizim ölü eşek gibi koktuğumuza inancı değişmemiştir. Hatırlarsınız, haziran sonunda İnönü Stadı’nda konser veren Alice in Chains grubu da internette benzer izlenimler yazmıştı hakkımızda. Leş gibi ter koktuğumuzu, asansörde kötü koku yüzünden kusmak üzere olduklarını söylemişlerdi. Gördükleri tepki üzerine de Türkiye’yi ne kadar çok sevdiklerini anlatmaya başlamışlardı. Tamam bunlara tepki gösterelim, hakkımızda yazdıkları hakarete varan yorumları sildirelim sildirmesine de, biraz da kendimizi yenilemeye ne dersiniz... Evimize her misafirliğe gelen ne kadar kötü koktuğumuzu söylüyor ama biz gidip yıkanmak, deodorant kullanmak yerine misafire kızıyoruz. Dikkatinizi çekerim ABD Basketbol Milli Takımı, Alice in Chains gibi gruplar İstanbul’a gelip üç yıldızlı otelde de kalmıyorlar. Kaldıkları yerler ultra lüks oteller, gezdikleri yerler de salı pazarı değil. İstanbul’da bu kadar steril yaşamalarına rağmen ter kokumuzdan bu kadar rahatsız olduklarına göre halkın arasına karışsalar neler yazaacaklar kimbilir... “Türkler ölü eşek gibi kokuyor” lafı ağır olmasına ağır ama bizim kötü kokumuzun da hafif olmadığı bir gerçek artık. Bunu kabullenerek ve yıkanarak başlayabiliriz işe...
Bakan teşekkür etmek yerine Tarkan’a kızıyor...
Sanatçıların çevreye karşı duyarlı olmalarına, doğa dostu olmalarına, her fırsatta çevreyle ilgili mesajlar vermesine en çok Çevre Bakanı sevinmesi gerekirken Veysel Eroğlu çıkmış “Tarkan bu işe burnunu sokmasın” diyor... Toplumda çevre bilincinin gelişmesine sanatçıların rolü büyüktür. Dünyanın her yerinde de böyledir. Tarkan da hayranlarının çevre konusunda duyarlı olması için elinden geldiğince çalışıyor. Çevre Bakanı bu çabalarından dolayı Tarkan’a plaket vermesi gerekirken fırça atıyor. “Sanatçılar sanatıyla ilgilensin” diyor. Sayın Bakan kusura bakmayın da çevre ne sizin tekelinizde ne de hükümetin. Çevreye duyarlı herkes gibi sanatçıların da bu konuda söyleyecek sözü vardır. Tarkan ne diyor; “Allianoi sular altında kalmasın”... Kalsın diyen Bakan’ın görevi bu konuda Tarkan ve kamuoyunu ikna etmektir, burnunuzu sokmayın diyerek işi kestirip atmak değil.
Eskilerden bir kare
Bu fotoğraf karesi 1 Ocak 2010’da Kelebek’in manşetinde yayınlandı. Boşanan Emine Ün ve Emre Kınay, şu an boşanmak üzere olan aile dostları Tolga ve İlkim Karakaş’la aynı masada. Tolga Karakaş ve Emine Ün’ün arasında o dönem çıkan aşk dedikoduları üzerine çok ilginç bir fotoğraftı. O dönem Emine Ün, “Yok öyle bir şey diye” ısrarla inkar etti olayı. Geçenlerde İlkim Karakaş boşanma davasında Tolga Karakaş ve Emine Ün arasındaki mesajlaşmaları verdi mahkemeye... Yani Emine Ün’ün inkar ettiği, 9 ay sonra ilk ağızdan doğrulandı. Demem o ki, magazin işte böyledir; Gazeteler yazar ünlüler inkar eder, zaman her şeyin turnusol kağıdı olarak gün gelir bir fotoğrafı önünüze koyar.
Konuğu kovacağına genel müdürü kov
İbrahim Tatlıses kendi kanalının canlı yayınını basıp, konuğu kovmuş. Tam İbo’luk hareket... Yayını kesip, reklam arasında çaktırmadan konuğu göndermek yerine böyle patronun stüdyo bastığı çirkin bir manzara yaratıyor. “Seni kapıdan kovuyoruz bacadan giriyorsun” diyerek çıkışmış kovduğu konuğa. Ben İbo’ya bir sır vereyim; Canlı yayına kimin çıkıp kimin çıkmayacağının bile denetlenemediği bir kanalda kabahati konukta arama, stüdyoyu değil yönetici katını bas...