Türkiye’de Gypset var mı?..

Gypset dünya sosyetesinde son dönemde yükselen yeni bir trend, gypsy (çingene) ve jet set’in birleşmesinden oluşmuş bir kavram.

Haberin Devamı

Bir yaşam tarzı bu...

Adından da anlaşılacağı üzere hem zengin olup hem de zenginliğin nimetlerinden abartılı şekilde faydalanmayanlar için kullanılıyor.
Mesela Gypset’ler markanın göründüğü bir ürün kullanmayı reddediyorlar.

Tatilde ultra lüks bir otelde kalmak yerine başkalarının yaşadığı bir evi/villayı kiralıyorlar.

Dünyanın keşfedilmemiş yerlerini tercih ediyorlar. Kendi son model özel jetlerine binmek yerine Cesna kiralayıp uçuyorlar.
Geçenlerde Turkishtime dergisinden arayarak bu konuda görüşümü sordular; “Türkiye’deki zenginler arasında Gypset hayat tarzını benimseyen birileri olabilir mi” diye...

Bana kalırsa zor...

Çünkü zengin-fakir fark etmez bir defa Türk insanı markaya meraklıdır.

Giydiğini göstermeye, hava atmaya, olduğundan büyük görünmeye, caka satmaya düşkündür.

Louis Vuitton, Gucci son model çanta alıp da bunu milletin gözüne sokmayacak bir kadın tanımıyorum ben.

Bizim zenginlerin başkasının evini kiralayıp kalacağı bir tatil yaptıklarını düşünüyor musunuz?..

Yine de hayat tarzını kendi isteğiyle değiştirenler var.

Mesela villalarda, yalılarda oturmak yerine Galata’da şehrin merkezinde yaşamayı tercih eden Faruk Eczacıbaşı bir Gypset sayılabilir mi?..
Her şeyden elini ayağını şekip kendini Bozcaada’da şarap üretimine adayan Reşit Soley bir Gypset olabilir mi?..

Keza Akın Öngör de öyle...

Peki kitaplara pek çok şeyden daha fazla değer veren Ömer Koç?..

Belki de bu tanıma en çok uyacak isimlerden biri Osman Kavala olabilir.

Genç kuşak için de ise bana biraz Elif Boyner’in böyle bir tarzı varmış gibi geliyor.

Gypset olmanın zengin olmaktan daha zor olduğunu da belirteyim...

Paranın dışında belli bir birikime, zengin bir kültüre sahip olmak gerekiyor.

Gazetelere tavsiye; iPad versiyonlarınızı hazırlayın...

Haberin Devamı

Geçen ay Radikal’in sanal alem ve teknoloji uzmanı Serdar Kuzuloğlu sayesinde tanıştım iPad’le...

“Hayatımı değiştirdi bu alet” diyecek kadar iddialı konuşuyordu...

Sipariş ettim ve geçen hafta benim ki de geldi. Bir haftadır elimden düşürmüyorum aleti...

Öncelikle çok eğlenceli ve oyuncaklı...

İnternette sörf yapmak oyun oynamak dışında belki de en vurucu yanı pek çok etkinliğin, gazetenin, derginin iPad’e özel programlar üretmesi...

Bu programlar sayesinde internetten gazete, dergi okuma alışkanlıkları hızla değişecek.

Gazeteleri birebir aynı kopyalarıyla okuyorsunuz.

Mesela en başarılarından biri The Sun, ayda 7,99 dolar ödüyorsunuz ve her sabah iPad’inize yükleniyor.

Ücretsiz versiyonları da var dergilerin, gazetelerin ancak onlar birebir gazete görüntüsünde değiller ve tüm haberleri kapsamıyor. Sadece gazeteler değil...

Mesela BBC ve Eurosport’un iPad uygulamaları çok başarılı.

Roland Garros Turnuvası’nın iPad uygulaması da öyleydi ama buna karşılık Wimbledon’ın henüz iPad versiyonu yok.

Pek çok medya kuruluşu da henüz tamamlamış değil iPad uygulamalarını.

Tamamlandığında ise bambaşka bir dünyaya yelken açacağımız kesin.

Bizim medya kuruluşlarına tavsiye edeyim. Şimdiden iPad versiyonlarınızı hazırlayın.

Tıpkı The Sun gibi belli bir ücret koyarak iPad üzerinden gazetenin aynı kopyasının okunmasına izin verin.

Bu eğlence gazete okuma alışkanlıklarımızı da değiştirecek çünkü...

Haberin Devamı

Sona kalan dona kalmaz...

Pasaport için ödenen fiyatların yarı yarıya düşmesi yerinde bir karar.

Peki zamlı fiyattan alanlar ne olacak?

Muharrem Akduman diyor ki:  

“Uzun uğraşlardan sonra nihayet çipli pasaportumu aldım ve 5 yıllık cüzdan bedeli dahil tam 754 lira ödedim.

Önceki gün çıkan yasa ile bu rakam 360 liraya düşürüldü.

Peki bizim suçumuz ne? Bu yasanın çipli pasaport müracatının başladığı tarih olan 01 Haziran 2010’dan itibaren geçerli olması gerekmez mi?”

Tebrikler İş Bankası

Televizyonlarda bir reklam dönüyor, herkesin alçak sesle konuştuğu, gol sevincinin bile sessizce yapıldığı bir reklam.

Reklamın sonunda öğreniyoruz ki bu özen, kitap okuyan çocukları rahatsız etmemek içinmiş.

Türkiye İş Bankası’nın üç yıldır sürdürdüğü “Karneni göster kitabını al” kampanyasının reklamı bu.

Bir milyon ilköğretim öğrencisine karne armağanı olarak kitap veriyor İş Bankası.

Bu yıl Yazarlarımızdan Öyküler adlı bir seçme hazırlamışlar.

İçinde Sait Faik Abasıyanık, Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz, Adalet Ağaoğlu, Aziz Nesin’den öyküler var.

Aynı kitabı Braille alfabesiyle basıp, görme engelli çocukların eğitim aldığı kurumlara da bağışlıyorlar.

İş Bankası Kültür Yayınları’yla edebiyat dünyamıza katkısını biliyoruz bu bankanın.

Ama bu kampanyaları hepsinden büyük alkışı hak ediyor...

Yazarın Tüm Yazıları