2010’da Türk filmlerini izleyenlerin sayısı 41.5 milyondu, bu rakam 2011’de 38 milyonda kalacak.
Arada 3,5 milyonluk fark var, tam bir Cem Yılmaz filmi kadar... 2011’de Cem Yılmaz filmi yoktu... Şahan Gökbakar filmi yoktu... Yılmaz Erdoğan filmi de yoktu... Bu yıl gişeyi sürükleyen Ata Demirer’in “Eyyvah Eyvah 2”si (3.9 milyon seyirci) ve “Aşk Tesadüfleri Sever” (2.4 milyon seyirci) oldu. Sinemanın dört büyüklerinden (Cem Yılmaz, Ata Demirer, Yılmaz Erdoğan, Şahan Gökbakar) üçünün film yapmadığı bir yılda Türk sinemasının 38 milyon seyirciye ulaşması başarısızlık değildir. Aksine yükseliştir. Bu dört isimden biri daha film yapmış olsa, 2010’daki 41.5 milyon seyirciye çok rahat ulaşırdı. 2010’da en çok izlenen ilk dört filmin (“New York’ta Beş Minare”, “Recep İvedik 3”, “Eyyvah Eyvah”, “Yahşi Batı”) topladığı seyirci 11 milyon 583 bindi... 2011’de en çok izlenen dört filmse 10 milyon 174 bin seyirci topladı. (“Eyyvah Eyvah 2” ve “Kurtlar Vadisi Filistin” dışındaki iki film sürprizdi; “Aşk Tesadüfleri Sever” ve “Allah’ın Sadık Kulu: Barla”...) 2010’da dev starlarla 41.5 milyon seyirci... 2011’de sürpriz filmlerle 38 milyon seyirci... Bu düşüş değil, yükseliştir ve ilerisi için ümit vericidir. Ata Demirer’in yeni filmi, “Fetih 1453” gibi dev prodüksiyonlarla 2012’de 41.5 milyon seyirci sayısını geçeceğine eminim Türk sinemasının...
İddia yığını!
400 sayfalık şike iddianamesini okudum... (400 sayfayı abartmayın su gibi okunuyor, macera filmi tadında...) Fiziki takipler, banka hesap dökümleri, telefon dinlemeleri, mahkeme sorguları sonrasında ortaya çıkan korkunç bir tablo var... Mafyayla futbol dünyası kol kola girmiş, kimin eli kimin cebinde belli değil. Herkes şike peşinde, herkes teşvik primi peşinde... Velev ki, Aziz Yıldırım’ın dediği gibi 400 sayfanın tamamı ‘iddia yığınından’ ibaret olsun... İddianameyi hazırlayan savcılar futboldan ve futbol dünyasından bihaber olsun... Fark etmez! İddiaların yarısı bile, yarısını geçtim 5’te 1’i bile gerçek olsa yeter. Türkiye’de futbolun nasıl kirlendiğini, Cumhurbaşkanı’nın cezaları düşüren şike yasasını veto etmekte ne kadar haklı olduğunu gösteriyor bu iddianame... Belki değişen şike yasasından sonra tutuklu isimler cezaevinden çıkacak... Orasını bilemem... Ama şunu biliyorum; İddianamede adı geçenlerin tamamı futboldan el çektirilmezse Türk futbolu düzlüğe çıkamayacak.
Metro güzellemesi
Ben metroyu sık kullanıyorum; özellikle Taksim-Maslak hattını... Kullanmayanlara da şaşıyorum. Hadi ismini vermeyeyim, geçenlerde bir ünlüyle Maslak’tan döneceğiz. Şoförü almaya gelmiş onu; “Ben de Taksim’e gidiyorum, bırakayım” dedi bana... “Yok ben metroyla gideceğim, daha hızlı. Hatta sen de gel, çok daha kolay gidersin” dedim. “Ya ben şimdi nasıl metroya bineyim” deyince üstelemedim. Bakın bu bir tek bizde böyledir. Bizde işadamı da binmez metroya, genel müdür de, tanınmış şarkıcı, oyuncu, gazeteci de... Taksim’den Maslak’a metroyla 20 dakikada gitmek yerine, bir saat trafikte cebelleşmeyi tercih ederler. Metroya yürümeyi, merdivenleri inip çıkmayı, kalabalığa karışmayı zul sayarlar. Oysa gelişmiş şehirlerde böyle değildir. Londra’da, New York’ta, Paris’te metro kullanan üst düzey şirket yöneticileriyle bizdekini kıyaslasak arada uçurum vardır. Bizdeki şirketlerde “minare tozu alım müdürü”nün bile şirket aracı vardır. Beyefendiler metroya binemez! Oysa bizdeki metro, sözünü ettiğim batı şehirlerindeki metrolardan çok daha yeni, güzel ve temiz... Peki durup dururken bu metro güzellemesi nereden çıktı diye soracak olursanız söyleyeyim... Keanu Reeves’i New York metrosunda bir kadına yer verirken görüntülemişler... Hem halkın arasına karışıp metroya bineceksin... Hem de centilmenlik yapıp birilerine yer vereceksin... Bu Hollywood oyuncuları starlıktan falan anlamıyor mirim!
1988’den 2011’e...
Hopa mitinginde çıkan olayları protesto ettikleri için tutuklanan 22 öğrencinin tamamı altı ay sonra çıkarıldıkları ilk duruşmada tahliye edildi. Yani bir suçları yokmuş... Boşu boşuna altı ay yattılar. Şimdi o 22 gencin devletten altışar ay alacağı var. Ama heveslenmesinler, hiçbir işe yaramıyor o alacak. Benim de 23 yıl öncesinden üç ay alacağım var! Bizimki de bir öğrenci eylemiydi... Bu 22 arkadaşın da... Bizim de cezaevinde saçlarımızı kesmeye kalktılar... Bu arkadaşların da... Ama arada ‘küçük’ bir fark var: Biz üç ay sonra ilk duruşmada serbest bırakıldık... Onlar altı ay sonra... Demek ki; 1988’de, darbe sonrası yıllarda bile bir öğrenci eyleminde tutukluluk süresinin cezaya dönüşmesi bugünkü kadar uzun değildi...