Cumartesi günü Demet Cengiz Bilgin’in Hürriyet’te Türk sineması üzerine güzel bir araştırması vardı.
Yerli film pazar payında Avrupa’nın birincisi olmuşuz.
Geçen yıl sinemaya giden seyircinin yüzde 38’i Türk filmleri izlemiş.
Bu oran Fransızlar’ın Fransız filmi izlemesinden de, İtalyanlar’ın İtalyan filmi izlemesinden de fazla.
Ancak Türk sinemasındaki tüm olumlu gelişmelere, bu kadar çok film çekilmesine rağmen seyirci sayısında düşüş var.
2004-2005 arasında vizyona giren film sayısı yüzde 6 artmasına rağmen, seyirci sayısında yüzde 10’luk bir düşüş yaşandı.
Bu aslında Avrupa ortalaması.
Avrupa sineması bir süredir, her yıl düzenli düşen seyirci sayısını ciddi olarak tartışıyor.
European Cinema Journal’ın araştırmasına göre, 19 Avrupa ülkesinde seyirci sayısı bir önceki yıla göre yüzde 10.6 azalmış.
En büyük düşüş ise Orta Avrupa ve Akdeniz ülkelerinde.
Buralardaki oran yüzde 17.7’ye kadar yükseliyor.
Almanya ve Avusturya’daki seyirci kaybı yüzde 20.
Bu oran Fransa’da 10.8, İtalya’da 9.3...
En az zarar gören ülke ise yüzde 3.3 seyirci kaybıyla İngiltere.
2004’te Avrupa’da toplam 195 milyon olan sinema izleyicisi, 2005’te 174 milyona düşmüş.
Uzmanlar bu düşüşü gelişen ev teknolojilerine bağlıyorlar.
LCD televizyonlar, DVD’ler, home theatre sistemler, sinema izleyicisini eve kapatıyor.
Bizde buna bir de çok güçlü olan korsan DVD sektörünü eklemek lazım.
Avrupa sineması bu düşüşün önünü nasıl keseceğini düşünüyor, aynı oranda seyirci kaybeden Türk sineması ise yerli film pazar payı arttı diye seviniyor.
Düşen uçağın içinde hangimizin daha yükseğe sıçradığının ne önemi olabilir ki...
Cem Ceminay’ın telefon şakası
Son dönemde sanal ortamda iki olay çok konuşuluyor.Biri Bülent Ersoy’un Popstar’daki canlı yayın kazasıydı ki; bunun bir mikrofon azizliği olduğu bizzat Ersoy tarafından açıklandı.
Son günlerde ise N101’de Cem Ceminay’ın bir izleyicisiyle yaptığı telefon şakası herkesin dilinde.
Herkes internette bu şakayı birbirine gönderiyor, herkes bu şakayı konuşuyor.
4-5 dakikalık telefon şakasında Cem Ceminay, Galatasaray maçı öncesinde küfürbaz bir Fenerbahçe taraftarının kombine biletini iptal etmeye çalışıyor.
Fenerbahçe kulübünden aradığını söyleyen Ceminay, "Aziz Başkan’ın çok küfür edenleri tespit edin ve stada almayın" dediğini belirtiyor ve "Siz de çok küfür ediyormuşsunuz bu yüzden kombinenizi iptal edeceğiz" diyor.
Küfürbaz Fenerbahçeli de, "Ne küfür edeceğim a...." diye başlıyor ve binbir çeşit küfürün uçuştuğu diyalog dakikalarca sürüyor.
Ancak çok konuşulan bu telefon şakasının kurmaca olduğu bilgisi geldi dün bana...
Meğer Cem Ceminay’la telefon konuşması yapan gerçek bir Fenerbahçe taraftarı değil, Ceminay’ın radyo programında da taklitler yapan yardımcısı Uğur’muş...
Ve bu küfürlü diyalog da baştan sona senaryoymuş!
Kara çarşaflı sürücü
Danıştay cinayetinden bir kaç gün sonraydı, şehrin merkez semtlerinden birinde trafikte ilginç bir olaya rastladım.
Kara çarşaflı bir kadın sürücü, yan yoldan ana yola çıkmaya çalışıyor.
Arabanın burnunu çıkarmış ama tampon tampona giden trafikte kimse yol vermiyor.
Belli ki hem kadın hem de erkek sürücüler, bu kara çarşaflı sürücünün trafikte olmasından rahatsız.
Sadece yol vermemekle kalmıyorlar, özellikle kadın sürücüler kornaya basarak, söylenerek kara çarşaflı sürücüye tepki gösteriyorlar.
İşte toplumsal gerilimlerimizin, gündelik hayatımıza nasıl çarpık bir şekilde yansıdığını gösteren güzel bir örnek!
Durdum, uzun uzun izledim.
Kara çarşaflı sürücü de acemi olmalı ki, ana yola çıkmak için uzun süre uğraştı.
Başı açık kadın sürücülerin, kravatlı-ceketli centilmen beyefendilerin yol vermemek için gösterdikleri özel çaba çok ilginçti.
Tabii bu arada merak ettiğim noktalar da oldu.
Mesela kara çarşaflı kadın sürücülerin ehliyet almasında yasal bir engel var mı? Ehliyetlerinde başı açık fotoğraf mı yer alıyor, kara çarşaflı halleri mi?
Trafik polisleri, sadece gözü ve ağzı gözüken bir sürücüyü nasıl tanıyıp, ehliyet kontrolü yapıyorlar?..
BARIŞ DUVARI
Dün Ortaköy’deki Atatürk resimleriyle ilgili bir yazı yazmıştım. Ortaköy’den Beşiktaş’a giderken, sağdaki duvar yıllar önce Sana’nın sponsorluğunda Sevgi Duvarı olarak tasarlanmıştı.
Son iki yıldır ise aynı duvar üzerinde ressam İhsan Ardal’ın Barış Duvarı çalışması vardı.
Bu çalışma yenileniyormuş.
İnsanların brandalarını yırttığı Coca Cola’da bu işin sponsorluğunu üstleniyormuş.
Duvarda restorasyon bittikten sonra yine Ardal’ın Barış Duvarı çalışması olacak.
Atatürk resimleri ise bu duvardan sonra başlıyor ve Dolmabahçe’ye kadar uzanıyor.
Bu çalışma nedeniyle herhangi bir Atatürk resmi kaldırılmış değil!