Paylaş
Bosnalı kadınlar güzel ölmek için ruj istediler
*Kadınlar için çalışmaya ne zaman karar verdin? Herhangi bir spesifik olay var mı?
- Üniversiteye girdiğimde soykırımlar hakkında çok şey öğrendim. Bize Irak’ta hiç kimse soykırımla ilgili bir şey anlatmadı. Soykırımları öğrendiğim hafta Newsweek dergisinin kapağı Bosna’ydı. Tecavüze uğrayan Bosnalı kadınların kaldıkları toplama kampları konu edilmişti. Orada bir soykırım yapılıyordu. Ve ben Amerika’da normal bir hayat sürüyordum. Bir şeyler yapmak zorunda olduğumu hissettim.
*Kaç yaşındaydın o zaman?
- 23 yaşındaydım ve herhangi bir iş deneyimim yoktu. Ve Yugoslavya hakkında hiçbir fikrim yoktu. İnançlarını, dillerini bile bilmiyordum. Bildiğim tek şey orada soykırım olduğu ve kamplarda korkunç şeylerin yaşandığıydı. Oraya gitmek ve insanlara yardım etmek zorundaydım. Bunu sorumluluk olarak gördüm. Hatta bu fikri söylediğimde insanlar daha çocuk olduğumu ve hiçbir şey bilmediğimi söylüyordu. Bosna’ya gittim. Ve orada kamplarda yaşayan kadınlarla çalıştım. Sonrasında Kosova, Kongo, Ruanda, Sudan, Irak ve tüm dünyada Women for Women ile 30 bin kadına ulaştık. 100 milyon dolar civarında fon dağıttık.
*Tanık olduğun ve seni en çok etkileyen olay neydi?
- O bölgelerde çok şey öğrendim. Örneğin bir dahaki sefere Bosna’ya ne getirmem gerektiğini sorduğumda kadınlardan ruj yanıtını aldım. Hatta bunu önce anlamadım ve ne demek istiyorsunuz dedim. Hiçbir şeyleri yoktu. Ölmeyi bekliyorlardı... Ruj sürüp çok güzel bir kadın olarak ölmek istediklerini düşünüyorlardı.
Oğlu, annesine tecavüz etmeyince öldürüldü...
*Angelina Jolie’yle tanışıyor musunuz? O da Bosna’yla ilgili bir film çekti...
- Tabii ki birçok kez bir araya geldik. Filmini de izledim, etkileyiciydi...
*Kongo nasıldı?
- İnsanlar çok fakirdi. Kongo’da 52 yaşındaki evsiz bir kadın hayatımı değiştirdi. Ve iki kızıyla birlikte aynı anda birçok adam tarafından tecavüze uğramışlardı. Tecavüzcüler oğlunun da annesine tecavüz etmesini istemişler. Ardından oğlu bunu kabul etmediği için onu vurmuşlar. Sonrasında her şeyi yakmışlar. O kadın bana bu hikayeyi anlattığında 5 saat boyunca ağladım. Ve fark ettim ki eğer bunu tüm dünyaya anlatırsak ve sessizliği bozarsak bu korkunç olaylar bitebilir.
Bill Clinton beni çok destekledi
*Clinton ailesiyle nasıl tanıştın? Nasıl bir ilişkiniz var?
- İlk kez Bosna’daki çalışmalarımın sonucunda Bill Clinton tarafından ödül almak üzere Beyaz Saray’a davet edilmemle tanıştım. O zaman 25 yaşındaydım. Oval ofise gittiğimde Bill Clinton’ın ofisinin ne kadar güzel olduğunu söyledim. Clinton ailesine minnettarım. Bill Clinton ile ailesi beni ve kariyerimi her zaman çok desteklediler. Çok güzel bir dostluğumuz var.
*Hillary Clinton’ın başkan adayı olacağını ve seçimi kazanabileceğini düşünüyor musun?
- Umarım kazanır. Çok isterim. Onu destekliyorum.
*Belki de Donald Trump’ı desteklemek istersin!
- (Gülüyor) Donald Trump’la röportaj yapmak istiyorum. Müslüman olduğum, kadın olduğum ve göçmen olduğum için Donald Trump’ın nefret edeceği bir insan tipolojisindeyim.
*Daha önce tanıştınız mı?
- Yok hiç tanışmadım.
*Donald Trump’ın Müslümanlarla ve göçmenlerle ilgili söylediği sözleri nasıl yorumluyorsun? Sence neden ona destek her geçen gün artıyor?
- Bence bu Saddam’la ilgili söylediklerimle benzer. Liderler insanların korkularına oynuyor. Ve insanlar bunu benimsiyor. Amerika için de bu böyle Avrupalı için de. Müslümanlardan endişe ediyorlar. IŞİD gibi bir şey söz konusu ve bu sadece Suriye’de değil. Bu doğru bir korku. Meksikalı insanlar için de kültürümüzü değiştiriyorlar, işimizi elimizden alıyorlar diyor Amerikalılar. Fakat şunu görmemiz gerekiyor. Korkularımızın üzerine gitmezsek daha büyük tehlikelerle karşı karşıya kalırız.
Demokrasi sadece oy demek değil
*Ortadoğu’da yıllar süren bir savaş var ve hâlâ devam ediyor. Sence bunun nedeni ne?
- 2003 yılında Amerika neden Ortadoğu’ya girdi? Demokrasi için olduğunu söyledi George Bush. Demokrasiyi çok limitli bir şekilde tanımladılar. Sadece seçimden ve oy kullanmaktan ibaret tanımladılar. Ama insanlar, örneğin Iraklılar kendi hayatlarında özgür olmak istediler. Elektrik, iş, iyi okullar, iyi yollar istediler. Evet oy kullandılar ama istedikleri olsun diye. Ortadoğu’daki demokrasi yapay bir şekilde biçimlendi. Ben Müslümanların bunu yapamayacağına inanmıyorum. Demokrasi sadece oy demek değil. Farklı düşüncelere öldürmeden kulak vermek gerekiyor. Tolerans göstermek gerekli. Toplumlar için sağlıklı olan bu. Eğer gerçek bir demokrasiniz olursa özgürlüğünüz de olur.
*Suudi kadınlar da geçtiğimiz ay ilk kez oy kullandı. Sence bu demokrasi mi?
- Kesinlikle değil... Oy kullandılar ama hâlâ otomobil kullanamıyorlar.
Türkiye sekülerlik ve muhafazkarlık arasına sıkıştı
*Türkiye hakkında ne düşünüyorsun?
- Türkiye’yi anlamaya çalışıyorum. Sekülerlik ve muhafazakarlık arasında sıkıştığını düşünüyorum. İki taraftan da arkadaşlarım var. Seküler arkadaşlarım da diğerleri gibi inançlı ama bunu özel yaşamayı tercih ediyorlar. İslam ve gelenekler onların hayatlarının da bir parçası. Ben Allah’ı çok çok çok seviyorum. Bu benim içimden gelen bir şey. Eğer biri bana zorla şunu yapacaksın derse o zaman işler değişir. Önemli olan baskıyla değil içimizden geldiği gibi yaşamak inancımızı. Nasıl istiyorsak... Türkiye diğer Müslüman ülkelere göre çok şanlı bir ülke. Türkiye ile ilgili çok iyimser düşünüyorum.
*TLC’de yayınlanan Nida Show adlı büyük bir talk-show programı yaptın Arap kadınları için. Buna nasıl karar verdin?
- İnsanları yargılamadan, hayatlarına değer vererek ve onların farkındalığı artırmak için bu programı yapmaya karar verdim. Everest’e tırmanan Suudi bir kadın da geldi programıma, Filistinli bir baba da, cinsiyet değiştiren Ürdünlü bir kadın da... İnsanları yargılamadan onlarla hayatlarını konuştuk. İnsanları muhafazakar, seküler, gay, heteroseksüel, kapalı ya da açık olarak kategorize etmek çok yanlış. Hepimizin kalbi var değil mi? Hepimiz insanız.
*Oprah Winfrey, Daniel Craig, Donna Karan gibi çok sayıda ünlü isim katıldı programına. Türkiye’den de Tuba Büyüküstün ve Songül Öden... Onlarla nasıl buluştun?
- Programımın farklı dünyalar arasında bir köprü olmasını istedim. Araplar Oprah’ı gerçekten çok seviyor. Ben Women for Women’ı yönetirken 10 kere Oprah’ın programına konuk oldum. Oprah röportajıma başlarken Müslümanlara olan saygısından ve onları onore etmek için “Bismillahirrahmanirrahim” dedi.
Dizilerin gücü yüksek
*Türkiyeli ünlü isimler nasıldı? Neden Tuba ve Songül’ü tercih ettin?
- Araplar gerçekten Türk dizilerine özellikle de Tuba ve Songül’e bayılıyorlar. Tuba’nın bir mülteci kampında Arap çocuklarla Arapça konuştuğu bir görüntü vardı. Çocuklar Tuba’ya Arapça öğretiyorlardı. Bu çok değerliydi.
*Sence Türk dizileri neden çok seviliyor?
- Çünkü Türk dizileri günlük gerçekliklerden bahsediyor. Evlilik, boşanma, şiddet, aşk, nefret gibi... İnsanlar kendi hayatlarından bir parça buldu dizilerde. Ve Türklerle Araplar birbirlerine çok benziyor. Kendi ülkelerinde rahatça konuşamadıkları şeyleri dizilerde gördüler. Irak’ta bir kadınla tanışmıştım. Çok muhafazakar bir aileden geliyordu. Türk dizilerine baktığında şiddet karşısında boyun eğmeyen kadınları, rahatlıkla boşanabilen kadınları gördüğünü ve o kadınların da Müslüman olduklarını söyledi. Boşanmak için gizlice bir sivil toplum kuruluşuna gitmiş. Kendine bir iş bulmuş ve bir yer kiralamış. Ve boşanmış. Bunu gerçekten aşırı tutucu bir yerde yapmak çok zor. Medya sayesinde insanlara çok yararlı mesajlar
verebilirsiniz.
Paylaş