Tülin Şahin, Türkiye’nin yeni yüzü olarak lanse edildi.
Hatta Bakan Ertuğrul Günay’ın Tülin Şahin ve Tuba Büyüküstün arasında seçim yapacağı yazıldı günlerce, sonra da kararını Tülin’den yana verdiği.
Bu yanlış bilgide hálá ısrar ediliyor. Oysa gördük ki Türkiye’nin yeni yüzü tek başına Tülin değil, Tuba da afişlerde kullanılıyor.
Tuba’nın afişleri Ihlamurlar Altında dizisiyle popüler olduğu Arap ülkelerine, Tülin’in afişleri Avrupa ülkelerine gönderilecek.
Yani Bakan Günay, birine değil ikisine birden onay vermiş.
Peki yeni afişler nasıl?
Bana kalırsa Tülin’in güzelliği, Türkiye’nin güzelliğinden daha çok öne çıkmış.
Biz afişlerde Tülin’in güzelliğini mi göstermeye çalışıyoruz, Türkiye’nin mi? Tülin Şahin’in kahve içtiği, simit yediği fotoğraflar, Türkiye tanıtım fotoğraflarından çok Tülin’in moda çekim çalışmasına benziyor. Al bir kadın dergisine kapak yap.
Hadi Türk kahvesi neyse de simidi ne bilir elin Amerikalısı, İngiliz’i...
Bu kızın eline niye halka tutuşturmuşlar diye bön bön bakacaklar fotoğrafa. Hayır Tülin’in güzelliğini madem bu kadar öne çıkaracaktınız, modacıların en beğendiği yerini bacaklarını niye kestiniz...
Tuba’nın fotoğraflarda öne çıkmasına itirazım yok, Arap dünyasında hayli popüler çünkü ve Tuba’yı afişlerde abartılı kullanmak da akıllıca. Ancak Tülin’in batıda böyle bir efekti yok, sadece güzel bir model olarak bakılacak...
Tabii bütün fotoğraflarda kocaman kocaman kullanmamışlar Tülin’i... Hatta Tülin’in ve Tuba’nın hiç yer almadığı çalışmalar da var ve onlarda da Türkiye’nin doğal ve tarihi güzellikleri gösterilmiş.
Bir-iki çalışma Simit Dünyası reklamı gibi de olsa, ben insanların kargacık burgacık halde T şeklini aldığı önceki reklam kampanyasından daha çok beğendim bunu.
Yemek sonrası çay ikram eden esnaflık da öldü
Bir bardak çayın maliyeti ne olacak, üç kuruş para... 8 liraya satan restoran da var İstanbul’da 10 liraya satan da.
Bu kadarına da ’gözünüz doysun’ diyesi geliyor insanın. Geçenlerde arkadaşlarım grup olarak İstinye Park’ta Masa’ya gitmişler.
Yemek yemişler hesabı ödemişler, tam kalkacaklar son birer çay daha içelim demişler.
Dört bardak küçük çay gelmiş, hesap istemişler, 24 lira...
"Ne bu ya" demiş bir arkadaşım, "Yemek kadar çay parası ödeyeceğiz neredeyse"...
İtiraz etmiş. "Biz bundan sonra personel çayı istiyoruz, hani o eski İstanbul esnafının yemek sonrası ikram ettiği çaydan" demiş. Ne güzel söylemiş.
İstinye-Etiler-Bebek-Cihangir hattından çıktığınızda hálá öyle İstanbul’da. Lokantacı, restoran sahibi yemekten sonra sormaz bile, çayı getirir masana koyar...
"İkramımız abi" demesine bile gerek yoktur, bilirsin ki "çaylar şirketten"dir. Çayla kalkıp çayla yatan Türk’ün geleneğidir bu...
Cafe kültürü bunu da bitirdi. Bırak ikram etmeyi büyük karlarla satıyorlar artık çayı. Tamam bir çay içip saatlerce masa işgal eden müşteriye önlem olarak, mönüde çayın fiyatını yüksek tutmasını anlarım mekanın. Ama bu her zaman uygulanmaz, 100-150 lira hesap ödeyen adamdan da bazen alınmaz çay parası canım...