Paylaş
Çok doğru ve yerinde bir uygulama bu.
Ben çoktandır dışarıda alkol alacaksam kendi aracımla gitmiyorum mekâna, taksiyi tercih ediyorum.
Neden?
Trafik kontrolleri arttığı için...
Alkollü sürücülerin gözünün yaşına bakılmadığı için...
Anında ehliyete altı ay el konulduğu için...
‘Gazeteciyim, televizyoncuyum’ dediğinde bırakan, ünlü gördüğünde işlem yapmayan o eski trafik polislerinden eser kalmadığı için...
Doğrusu da bu. Alkollü araç KUL-LA-NA-MAZ-SIN!
Öncelikle bu gerçeği hükümetin alkol politikalarından, farklı hayat tarzlarımızdan bağımsız olarak kafamıza çakmamız gerekiyor.
Yurtdışında çok fazla araç kullanan biriyim.
Acı bir itirafta bulunayım mı; Avrupa’da hele Amerika’da dikkat ettiğim kadar burada dikkat edemiyorum trafik kurallarına.
Çünkü orada yaptırım var, caydırıcı kurallar var...
Burada ise ‘nasıl olursa hallederiz’ zihniyeti.
Hepimiz öyle değil miyiz?
İşte hapis cezaları (hâlâ artması gereken para cezaları) bu zihniyeti değiştirecek, Batı standartlarını bize getirecek cezalardır.
Hiç unutmuyorum, bir keresinde Los Angeles’ta gece 02.00 gibi alkollü şekilde bardan çıktık.
Otel üç-dört blok ileride, barın kapısında da benim kullandığım kiralık araç var.
“Yaaa ne olacak atlayın arabaya, otel şurası ben kullanırım” dedim.
“Bu halde polis senin canına okur” diyerek hemen uzaklaştılar yanımdan Amerikalılar.
Asla binmeye yanaşmadılar arabaya.
Aracı barın parkına bırakıp taksiyle döndük otele.
Orada neden alkollü araç kullanamıyoruz da burada kullanalım?
Onların canı bizden kıymetli mi?
Onlar trafikte diğer insanların hayatını tehlikeye atmıyorlar da, biz niye atıyoruz?
Hükümetin alkolle ilgili hayat tarzımıza direkt müdahalesi varsa itiraz edelim, sesimizi yükseltelim.
Ama doğru uygulamalara da lütfen, “hükümet alkolü yasaklamak için yapıyor” diye yanlış yere bağlayıp itiraz etmeyelim.
Eskiye dönüş yok
Bakın sigara yasağına da çok itiraz edildi, “Hükümetin derdi alkollü mekanları bitirmek, sigara yasağını bu yüzden yapıyorlar” diyenler bile çıktı...
Hafta sonu Bakü’deydim, bizim Çetin Kırışgil ve ortağı Göksel Sunter’in By Tike adlı restoranlarının açılışında.
Her yerde sigara içiliyor Azerbaycan’da.
Restoranda, barda, havaalanında, hatta mağazalarda bile...
Nasıl korkunç bir şey anlatamam.
Şık restoranda, bembeyaz masa örtüleri üzerinde sigaraları, puroları çıkardık bir yandan tüttürüp bir yandan “İyi ki bizde sigara yasağı var” dedik durduk.
Halen bazı mekanlarda delinse de önünde sonunda bizde kapalı yerde sigara içmek tamamen tarih olacak.
Eskiye dönüş yok artık.
Bakın şimdiden şaşırıyoruz, “Biz restoranlarda nasıl sigara içiyorduk” diye...
Trafikte alkollü araç kullanmak da aynen öyle olacak.
Gün gelecek, “Biz hangi cesaretle yapıyorduk bunu” diyerek alkollü araç kullandığımız günlere de şaşıracağız.
Rakı mı, ayran mı?
THY’nin yurtdışı uçuşlarında ayran servisi yok.
Mesela İstanbul’dan Kars’a uçarken ayran içebilirsiniz ama 30 dakika daha ileriye Bakü’ye uçarsanız, THY’de ayran bulamazsınız.
Oysa THY’nin yemek firması DO&CO uçuşlarda Türk mutfağından lezzetleri sunmayı tercih ediyor. Patlıcan musakkadan baklavaya, beğendili kebaptan sütlaca ne ararsanız var...
Peki ayran niye yok?
Diğer taraftan rakı servisi var ama...
Ben uçuşlarda rakı tercih eden yolcuya çok az rastladım.
Çünkü rakı; şarap, viski ya da bira gibi değil, ritüeli olan bir içki...
Bir gündüz uçuşunda şarap ya da bira içilir ama rakı içen kaç yolcu vardır? Uçaklarda az tüketilmesine rağmen rakı servisi yapıyor THY.
Milli içkimiz olduğu için. Yapması da doğru.
Peki ayran bizim milli içeceğimiz değil mi? Üstelik rakıya oranla çok daha fazla yolcu tarafından tercih edilebilecek bir içecek...
Ben rakı olmamalı demiyorum. Milli içkimiz olmalı ama milli içeceğimiz ayran da yurtdışı uçuşlarında olmalı.
Paylaş