THY’nin etek boyu

THY dünyanın en iyi havayollarından biri, AKP iktidarı döneminde de iyi işletildi ancak yapılan ufak tefek hatalar tüm bu başarıların üzerine tüy dikiyor.

THY’nin başına Temel Kotil atandığı zaman herkes önyargılı şekilde yaklaşmıştı yeni genel müdüre, oysa Kotil ve ekibi icraatlarıyla THY’i daha ileriye taşıdı, uluslararası alanda çok daha güçlü bir hale getirdi.

Ama her şey güzel giderken illa bir yerlerden kaçak veriyor AKP kadroları.

Tıpkı apronda deve kesmek gibi.

THY’nin imajını yerle bir eden densiz bir uygulamaydı, yankısı olması gerektiği kadar büyük oldu.

Tam deve olayı unutulmuş, THY Star Alliance’a üye olmuş, 2008’in ilk üç ayında transit ve business yolcu sayısını yüzde 50 artırmış, her şey yolunda giderken bu kez de 75’inci yıl bahane edilerek hosteslerin etek boyları uzatıldı.

Dünyada hosteslerinin kıyafetleriyle bu kadar oynayan başka bir havayolu şirketi daha var mı merak ediyorum...

Daha Cemil İpekçi’nin tasarladığı kıyafetler üç yılını tamamlamadı.

1 Ağustos 2005’te kullanılmaya başlanmıştı İpekçi’nin kıyafetleri, hoş ben onları da beğenmemiştim ama en azından onay veriliyorsa bir 5 yıl kullanılsaydı hiç değilse. 75’inci yıl bahanesiyle yeniden tasarlandı kıyafetler. Erkeklerin beğenmediği pembe kravat yerine lacivert desenli kravat geldi, kadınların etek boyu diz altına indi.

Hostesler biraz daha evde koca bekleyen Hüsniye abla modeline döndü.

Bu kez kreasyona imza atan Vakko.

Peki şimdi ne gerek vardı durup dururken etek boyuyla oynayıp gereksiz bir tartışma çıkartmaya?..

THY yönetimi için bu kadar mı önemliydi dört parmak kumaş parçası?

Neden?

Neden bütün reklam cıngıllarında Müslüm Gürses sesi ve şarkılarıyla yer almaya başladı?

Neden reklamlardaki tüm mikropları ve ecüş bücüş yaratıkları sürekli Okan Bayülgen seslendiriyor?

Neden Güneri Cıvaoğlu’nun kırmızı renkli gözlüğü Miss Sixty markadır?

Neden Ruslana’yı bir türlü unutamıyoruz, ne yapmıştır bize?..

Neden Fatih Terim saatini sağ koluna takıyor, üstelik solak da değil?..

Neden Kitchenette’te büyük şarap kadehi yok? Reha Muhtar’ın deyimiyle neden hepsi Gölbaşı’ndaki lokantalardaki şarap kadehleri gibi küçük?

Sıcakta sinema

Geçen gün Ali Sunal’ı gördüm Mayadrom’da, sinemaya girmeye hazırlanıyordu. Tek başına sinemaya gitmeyi severmiş ve vizyondaki bütün filmleri izlermiş.

"Seyirci olmadığı için 16.00 seansını iptal etmişler ama tek seyirci olsa bile açıyorlar, şimdi koca salonda tek başıma film izleyeceğim" dedi.

Gayriihtiyari, "Bu sıcakta sinemaya mı gidilir" deyiverdim.

Hiç birşey söylemeden Ali’yle birbirimize baktık, başladık gülmeye.

Başladık, "sıcakta sinemaya gidilmez" lafının neden hala dilimize takılı kaldığı üzerine geyik çevirmeye.

"Bu kadar güzel, klimalı salonlar varken deli oluyorum bu lafa" dedi Ali Sunal...

"Biz bu lafı kullanan son kuşak olacağız herhalde" dedim.

Sonra kalktı püfür püfür salona film izlemeye gitti, biz öğle güneşinin altında terlerken.

Sıcakta sinema yapılacak en güzel işlerden biridir.

30 aslan fil avında

Amerika dönüşü Barnes and Noble’dan bir BBC belgesel seti aldım, şu sıralar televizyon karşısına geçip saatlerce onu izliyorum.

5 CD Planet Earth, 5 CD The Blue Planet...

Biri yer üstündeki vahşi yaşamı anlatıyor, diğeri deniz altındaki hayatı.

Çekimler, müzikler inanılır gibi değil.

Belgesel sesi denilince dünyada akla ilk gelen isim olan 80’lik çınar David Attenborough’un anlatımını üstlendiği belgeselin her birinin yapım aşaması 5 yıl sürmüş.

İki yıl önce Planet Earth serisini NTV’nin 5 bölüm halinde gösterdiğini öğrendim ama bu DVD’lerde kamera arkası çekimler de var ki, belgesel çekmenin ne zor olduğunu öğreniyorsunuz.

22 gün boyunca bir fil ve aslan sürüsünü takip etmişler mesela.

22 gün sonunda da bir gece 30 aslanın bir file saldırdığı anı görüntülüyorlar, gece olduğu için çok iyi çekim yapamıyorlar.

Ama inanılmaz sahneler, inanılmaz görüntüler var belgeselde, izlerken başka bir dünyaya geçiyorum.

Geçen gün D&R’ı gezerken The Blue Planet’i rafta gördüm, eminim BBC’nin bu belgeselden önce çektiği Planet Earth de vardır.

Ayrıca National Geographic’in de çeşit çeşit belgesel DVD’leri satılıyor.

Yaklaşan Babalar Günü için en iyi hediyelerden biri bu çok özel belgesel setleri olabilir...
Yazarın Tüm Yazıları