Paylaş
Bizimkilerin tutuştuğu çirkin para kavgaları da cabası...
Hadi bu turnuva da geçti gitti...
Önümüzde 2018 Dünya Kupası elemeleri var...
Finlandiya, Hırvatistan, İzlanda, Kosova ve Ukrayna ile mücadele edeceğiz...
Çok değil 54 gün sonra, 5 Eylül’de grupta ilk maçımızı Hırvatistan’la oynayacağız...
Merak ediyorum Hırvatistan’ı yenersek hiçbir şey olmamış gibi aynı primleri almaya devam edecek mi A Milli Futbol Takımı?
Alırlarsa ben kendi adıma hakkımı helal etmiyorum...
Yeter artık...
Milli Futbol Takımı’ndaki bu fahiş prim sistemi değişmeli...
Yeri geldiğinde milli forma kutsaldır...
Milli görevden kaçılmaz diye yangında kül bırakmazlar...
Ama parasız adım atmazlar, dünyanın en çok prim alan futbolcuları olurlar, hiçbir başarı elde etmedikleri halde...
Hadi gösterin milli formaya sadakatinizi...
Dünya Kupası grup maçlarından prim istemiyoruz deyin...
Euro 2016’da fazlasıyla kırdığınız bu milletin kalbini yeniden kazanın...
Bu primle altyapıya sahalar yapın, eğitime, çocuklara harcayın...
Haydi Fatih Hocam ve Arda, bu işin başını çekin...
55 gün sonra hiçbir şey olmamış gibi aynı primlerle yola devam edemezsiniz...
Boğa mı matador mu
En kısa sürede İspanya’da bir arenaya gidip canlı boğa güreşi izleyeceğim...
Bunu söyleyince Ömür Gedik kızıyor bana, “Asla affetmem seni” diyerek...
Ben de ona, gazeteci olarak merak ettiğimi ve boğa güreşi izlenimi yazmak istediğimi söylüyorum...
Yapacağım bunu...
Çünkü İspanya’da barlara oturup birkaç kez televizyondan canlı boğa güreşi izlemişliğim var...
Yerel halkın sadistçe aldığı zevke tanık oldum...
Olayın turist eğlencesine dönüşmesi de cabası...
Boğayla matador arasındaki haksız ve adaletsiz bir savaş bu...
Matadorun karşısına çıkmadan önce defalarca bıçaklandığı, kan kaybettiği ve yorulduğu için hep kaybeden boğa oluyor zaten...
Kazandığı zaman da durum değişmiyor; yine öldürülüyor üstelik bu kez sadece kendi değil tüm ailesi öldürülüyor, soyu kurutuluyor...
Bu yüzden hepimiz boğadan yanayız...
Ama en çok da bu kanlı ve acımasız oyunun yasaklanmasından yanayız...
Devşirme atletler...
Devşirme sporculara hiçbir itirazım yok...
Kübalı, Kenyalı atletleri Türk vatandaşı yapıp, pekala şampiyonalarda madalyaları toplayabilirsiniz...
Kaldı ki bunu tek yapan biz değiliz...
Son Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda bizim 15 devşirme sporcumuz vardı, İtalya’nın 16...
Bizim kazandığımız 12 madalyanın 9’u devşirme sporculardan geldi...
İtirazımız olan şey, atletizm adına yapılan tek şeyin sporcu devşirmek olması...
Kulüplerin Türkiye’nin genç atletlerini yetiştirmek yerine, işin kolayına kaçıp sadece sporcu devşirmesi...
Hem devşirmeyi hem genç atlet yetiştirmeyi bir arada yapabilirsek bu iş Türk atletizmine yarar...
Son şampiyonaya, bir öncekine göre iki katı atletle katılmamız da (49 sporcu, 15’i devşirme) bu yönde adımlar atıldığını gösteriyor ki, sevindirici bir durum...
Üç yangın söndürme uçağı yetmez...
Bodrum’da pazar günü saat 13.00 civarında yangın çıktı...
Piknikçilerin ateşinden çıktığı söyleniyor yangının...
Yangın söndürme uçakları üzerimizden geçip, Ortakent açıklarından denizden su aldıkları için gün boyu tanık olduk söndürme ve soğutma çalışmalarına...
İki yangın söndürme uçağı görev yaptı, bir de helikopter...
1- Olaya geç müdahale ettiler... Yangın çıktıktan, dumanlar yükseldikten yaklaşık 1 saat sonra yangın söndürme uçakları devreye girdi...
Oysa Orman ve Su İşleri Bakanlığı yangın söndürme uçaklarının müdahale süresinin Bodrum için ortalama 14 dakika olduğunu açıklamıştı...
2- Yangın söndürme uçaklarının sayısı azdı... Bu yüzden 1-2 saat sonra kontrol altına alındığı zannedilirken yangın yeniden büyüyerek devam etti...
Yine Orman ve Su İşleri Bakanlığı geçen yıl Türkiye’nin elinde bulunan yangın söndürme uçağı sayısını 13, helikopteri ise 24 olarak açıklamıştı... (Kiralananlar hariç)...
Sonuç:
Pazar günü 35 hektar makilik, 20 hektar zeytinlik alan yandı Bodrum’da...
100-150 yıllık zeytin ağaçları vardı yanan arazide...
Neden çok daha fazla uçakla müdahale edilmedi, böyle büyük bir yangına neden iki uçak ve bir helikopter yeterli görüldü, bilinmiyor...
Olan Bodrum’un zeytinliklerine oldu...
Bodrum notları...
* Geçen yaz her akşam koylardan botlarla kaçan Suriyelileri izlerken, bu yıl tek bir kaçışa tanık olmadık...
* Bitez’deki ilk Bitez Dondurmacısı’nın haklı bir şöhreti var... Yakın olduğumuz için hayatımda yemediğim kadar dondurma yedim...
* Bizim otelde dün bir İngiliz aile gördük uzaylı görmüş gibi şaşırdık... Geçen yıla kadar İngilizlerden geçilmiyordu kaldığımız yer...
* Önce yan tarafımızdaki beach yandı, sonra Bodrum’un zeytinlikleri, dün sabah da Cihangir’de Mustafa Uğurlu’nun evi... Bu aralar gündemimiz hep yangın...
* Hayatımda ilk kez Aktur’a gittim, 1980’lerin gözde tatil sitesi...
Bu kadar evi yan yana yapıp, sonra bu kadar evin mimarisini bozmayı nasıl başarmışlar, şaşırtıcı...
Paylaş