Street view programı bizde olsa neler görürdük neler

Geçen akşam Barcelona’da yaşayan bir arkadaşımla msn’de yazışıyoruz...

Haberin Devamı

“Google’a girsene” dedi...

“Street view’ı aç”...

Hani şu caddeleri 360 derece fotoğraflarla gösteren Google’ın son programı...

Hani güvenlik açısından tartışmalar yaratan, Londra’da seks shop’tan çıkarken görüntüsü olan bir adamı boşanmanın eşiğine getiren program.

Açtım programı.

“Sant Lluis sokağını bul”...

“Buldum, aaa senin evinin sokağı değil mi bu”...

“Evet sağa dönüp biraz zoom yap şimdi, buldun mu bizim binayı”...

“Buldum, buldum, birinci kat değil miydi”...

“Bingo! Bak bakalım balkondaki çiçekler güzel olmuş mu”...

Şaka gibi değil mi...

Ben gitmeyeli balkonuna koyduğu çiçekleri Google’dan gösteriyor bana...

Teknoloji her dakika şaşırtmaya devam diyor biz zavallı fanileri.

George Orwell’ın 1984’te anlattığı gözetleme makinesi bu olmalı herhalde...

Sonra oturdum street view programıyla uzun uzun Barcelona sokaklarını gezdim, sevdiğim kafelere, beğendiğim meydanlara baktım.

Aynen duruyorlar.

Street view yoğun olarak Amerika, Avustralya ve ıngiltere şehirlerinde Google’ın çalıştırdığı bir program.

Avrupa’da bile henüz ıtalya, Fransa, ıspanya gibi üç-beş ülkede var...

Yaygınlaşıp ıstanbul da kapsama alanına girdiğinde street view’ın karelerine mutlaka şu sahneler takılacaktır:

* Bebek’e zoom yaptığımızda kucağında bebeği, yanında köpeğiyle Pınar Altuğ...

* Nişantaşı’na zoom yaptığımızda Salomanje’nin kapısından çıkan Ahmet Hakan...

* Ali Sami Yen’de birbirlerine kardeş kardeş yumruk atan Arda’yla Semih...

* Beyoğlu Beldiyesi önünde hâlâ sonuçlara itiraz eden Mustafa Dolu...

* İstinye Park’ta kahvaltı masasında Eda Taşpınar...

* Cihangir’de bir emlakçıyla pazarlık yaparken Sinan Çetin...

* Arnavutköy’de kalabalıklar önünde hasta yatağından kalkıp dimdik duran yaşlı bir kadın...

Haberin Devamı

Tarık Akan, NTV’ye haksızlık yapıyor

Tarık Akan, dört kadına konuk olduğunda sarf ettiği askeri öven sözlerinin, programın tekrarında kesildiğini söylüyor.
NTV’yi sansürcülükle suçluyor.

Oysa bir parça TV’lerdeki işleyişi bilse böyle bir iddiada bulunmayacak.

Canlı yayınlanan programların tekrarları yayın akışına göre kısaltılır.

Bu kısaltmaları da prodüktörler yapar, içeriğe de bakmazlar, yayın kasetinin durumuna göre en kolay yerleri keserler.

Kaldı ki Tarık Akan’ın katıldığı bölüm gece aynen tekrarlandı, söz konusu kısaltma sadece pazar sabahı yayınlan bölümde var.

Hâlâ da ‘sansürsüz’ NTV’nin sitesinde duruyor. Kaldı ki iki gece sonra aynı kanalda başka bir canlı yayına yine çıktı.

Görüşlerini söylemek yerine, hâlâ NTV’de kendisine sansür yapıldığını söylüyordu...

Böyle sansür ben hiçbir yerde görmedim.

Haberin Devamı

Apricobama

Son dönemde gördüğüm en yaratıcı isimlerden biri oldu.

Türkiye ziyareti sırasında Obama’nın konuşmasında kayısıdan bahsetmesi üzerine, Malatyalı öğrenciler 40 yıllık kayısının adını
‘apricobama’ olarak değiştirdiler. Kayısının ıngilizce adı apricot’la Obama’yı miksleyip ‘apricobama’ ismini yarattılar.

Güneşte kurutulmuş, yani esmer renkli kayısıya bu adı vermeleri de ince bir mizah... Kuru kayısıya ‘dried apricot’, taze kayısıya ‘fresh apricot’, günkurusu kayısıya da ‘apricobama’ diyor artık Malatyalılar.

Malatya’da “91 bin dev öğrenci” projesini yürütenler bunu kartpostal olarak bastırmışlar. Kartpostal gelirleri de şehirdeki okul yapma kampanyasına gidecek. Obama imajından neredeyse Amerikalılar’dan bile fazla yararlanan Türkler olacak galiba.

Yazarın Tüm Yazıları