Sosyal medya fenomenleri nereye koşuyor?

Kerimcan Durmaz’la çok fazla öne çıkan bir, “sosyal medya fenomenleri” gerçeği var önümüzde.

Haberin Devamı

Yine aynı kontenjandan bilinen Caner Çalışır hafta içinde organ yetmezliği gerekçesiyle yoğun bakıma kaldırıldı...
Ama sağlık sorunlarıyla değil daha çok ünlülerle çektirdikleri fotoğraflar, şarkıcılarla paylaştıkları videolar, partiler, pahalı kıyafetler ve çantalarıyla gündemde bu sosyal medya fenomenleri...
Ne meziyetleri var bu çocukların?
Hiçbir şey...
Sadece ve sadece cinsel tercihlerini karikatürize ederek, ‘ablalıklarına’ vurgu yaparak popüler olan isimler bunlar.
Sadece Kerimcan Durmaz da değil, sosyal medyada Kerimcan Durmaz gibi yüzlerce genç erkek var...
Çoğu yaptıklarıyla, tavırlarıyla acınacak durumda.
Kerimcan Durmaz gibi olup yırtmanın yolunu, daha fazla feminen olmaktan, daha fazla bel altı espri yapmaktan geçtiğini düşünen, cinsel tercihlerini ayaklar altına alacak kadar ucuzlatan tipler bunlar.
Ve sayıları her geçen gün çoğalıyor...
Çoğaldıkça da seviye daha aşağılara düşüyor.
Peki ünlülerin, futbolcu eşlerinin ‘sosyal medya fenomenlerinin’ bu kadar peşinden koşmasına ne demeli?..
Fatih Ürek mi ünlü, Kerimcan Durmaz mı belli değil...
Demet Akalın mı popüler, Kerimcan Durmaz mı karıştı artık...
Çünkü Kerimcan haber oluyor, gazeteler, magazin programları onu haber yapıyor...
Futbolcu eşleri de onunla kanka oluyor, ünlüler de onunla gezip tozuyor.
“Ablan star bebeğim” bir cinsel kimliğin üzerinde yükselip, medyayı, ünlüleri, köşe yazarlarını bile etkisi altına alıyor.
Eşcinsel kimliğin sadece ünlüler masasında, zenginler sofrasında bu tür eğlence unsuru olarak kodlanmasına şiddetle itiraz ediyorum...
Eşcinsel bir edebiyatçı...
Eşcinsel bir sinemacı...
Eşcinsel bir modacı olmak...
Bir eşcinsel olarak bir şey üretip, ortaya bir şey koymak ‘out’, sosyal medyada ‘star olmak’ in...
Bu mudur?
En başta cinsel tercihleri böyle olanların itiraz etmesi gerekirken, bizim ünlüler sosyal medya fenomenlerini alkışlıyor.
Demet Akalın’ın albüm tanıtımı bile Kerimcan’sız yapılamıyor.
Medya bu sosyal medya fenomenlerinin peşine takılıyor.
Hayatım boyunca homofobik biri olmadım...
İnsanları cinsel tercihleriyle değil, yaptıkları işlerle değerlendirdim.
Bu sosyal medya fenomenlerinin yaptıkları hiçbir iş olmadığı için de ilk taşı ben attım.

Haberin Devamı

İlker’le tavla maçı...

Haberin Devamı

Geçen hafta İlker Kaleli’yle Maçka’daki St. Regis Otel’in Bentley Suiti’nde buluştuk...
Daha dizinin yeni sezon ikinci bölümü henüz yayınlanmıştı...
Oturduk uzun uzun sohbet ettik.
Teybi kapatıp, hayattan siyasetten, oradan buradan konuştuk.
Tahminimden çok daha samimi, çok daha sahici bir genç oyuncuyla tanıştım ve sevindim...
Sonra baktık odada çok şık deri kaplama bir tavla var...
Çat çut ses çıkarmadan tavla oynamak tavlanın şanına aykırıdır
dedik ama yine de oturduk başına...
İki ters bir düz yaparım ben bu Poyraz’ı dedim ama o da ne...
Bir dişli çıktı ki İlker, sormayın...
3-0 öne geçmişken, Yılmaz Erdoğan’la röportaja gideceğimi bahane ederek havlu attım...
Ha 5-3 yapar mıydım maçı, yapardım orası ayrı.
En kısa sürede buluşup gerçek bir tavlayla maçı bitirdiğimizde öğreneceksiniz sonucu.
Kimselere röportaj vermeyen İlker Kaleli’yle sohbetimiz bugün Kelebek’te, bu genç oyuncuyu daha iyi tanımak için okuyun derim...

Haberin Devamı

Bu nasıl adalet...

Şortlu kadına tekme atan saldırgan önce gözaltına alındı, kısa sürede serbest bırakıldı...
“Nasıl serbest bırakılır” diye herkes ayaklanınca, bir savcı çıkıp karara itiraz etti...
Saldırgan yeniden yakalanıp, tutuklandı.
Ardından ilk duruşmada serbest bırakıldı.
Millet yeniden ayağa kalktı, “Nasıl serbest bırakılır” diye...
Tepkiler çığ gibi büyüyünce yeniden bir başka savcı çıkıp karara itiraz etti...
Şimdi saldırgan hakkında yeniden tutuklanması için yakalama kararı çıkartıldı.
Hep diyorum ya, Türkiye’de adalet sistemi tepkiler, öfkeler ve kızgınlıklar üzerine kuruludur diye...
Buyrun bu örnekte de gördük işte...
Ne kadar tepki o kadar fazla ceza...
Aç kapa... Artema...

Haberin Devamı

Büyük bir film: Ekşi Elmalar

Yılmaz Erdoğan’ın kendisine de söyledim, “Bu izlediğim en iyi Yılmaz Erdoğan filmi” diye...
“Ekşi Elmalar” duygusuyla, rejisiyle, hikayesiyle, oyunculuklarıyla Yılmaz Erdoğan’ın gerçekten de en iyi filmi...
Kimine göre çok eğlenceli...
Kimine göre ağlatan bir film...
Nuri Bilge Ceylan filmleri güzelliğinde Hakkari’nin, Cilo Dağı’nın tablo gibi fotoğrafları da var...
Yılmaz Erdoğan’ın kızlarına “Dünyanın sonu gelmiş siz niye babanıza söylemiyorsunuz” dediği, mizahi kalemi de...
Reis’in göz yaşartan hikayesi de...
Herkesin oyunculuğunu çok sevdiği farklı bir isim çıkacak bu filmden...
Ben bir numaraya Fatih Artman’ı koydum...
“Ekşi Elmalar”, 1970’li yılların sonunda başlayıp, 90’lı yıllarda Antalya’da biten dokunaklı bir hikaye anlatıyor.
Aynı zamanda Türkiye’nin yakın siyasi tarihini fon yapıyor.
Yarın yayınlanacak röportajda Yılmaz’la da konuştum tüm bunları.
Önce onu okuyun sonra “Ekşi Elmalar”ı tartışmaya devam edeceğiz...
Çünkü ortaya her anlamıyla büyük bir film çıkmış.

Yazarın Tüm Yazıları