Önceki gün İstanbul’da bir mankene fuhuş baskını düzenlendi, önce internet sitelerine, sonra haber bültenlerine, dün de gazetelere yansıdı haberi...
Sayın Çapkın izlemediyseniz, rica ediyorum görüntüleri buldurup izleyin. Emniyet görevlileri, müşteri kılığında pazarlık yapıyorlar mankenle, 1000 dolara anlaşıyorlar. Sonra da gidip baskın düzenliyorlar. Manken kapıyı açtığında karşısında fotoğrafçılar, kameramanlardan oluşan bir basın ordusu... Bu ülkede özel hayatı, mahremiyeti tartışıyorsak buyrun size en güzel örnek. Kapının önünden hastane kapısına, emniyet müdürlüğüne kadar tek bir mankene yapılan baskının her adımı basına takip ettirildi. Kadın sinir krizleri geçiyor, bayılıyor kameralar kayıtta... Gören de zannedecek ki büyük bir fuhuş operasyonu, emniyet büyük başarıya imza attı. Alt tarafı bir manken fuhuş iddiasıyla gözaltına alınıyor. Mankeni savcılık serbest bıraktı zaten, peki (fuhuş yapsın ya da yapmasın önemli değil) bir insanın itibarını böyle ayaklar altına almaya, onu teşhir etmeye polisin ne hakkı var. İzlerken inanamadım... O manken ‘polis bana tuzak kurdu’ diye dava açsa, konuyu AİHM’ne götürse haklı çıkacağını garanti ederim. Çünkü böyle küçük, önemsiz bir baskını polis basına haber vermese, basının nereden haberi olacak. Basının önünde yapılan operasyon mankeni gözaltına almaktan çok onu küçük düşürmek, teşhir etmek anlamını taşır... Böyle baskınlar polisin halkın gözündeki itibarını zedelemekten başka bir işe yaramaz. Mankeni gözaltına alacaksan, sessiz sedasız gidersin halledersin. Ama kamerayı peşine taktığın anda, vatandaşın kafasına da ‘polisin bu mankenle ne derdi var’ diye başlayan bin türlü soruyu takarsın... Sayın Çapkın, lütfen emniyetin 20 yıl öncesinin yöntemlerini kullanmasına izin vermeyin. Bu operasyonu yapan memurlar hakkında gerekli incelemeleri yaptırın... Yaptırın ki, 2010 Türkiye’sinde özel hayata, mahremiyete öncelikle emniyetin sahip çıktığına olan inancımız artsın. Not 1: Konuyu bir tek Uğur Dündar Star Haber’de bu yanıyla ele aldı. Emniyete çağrıda bulunarak, sorumlular hakkında gerekenin yapılmasını istedi. Kendisini tebrik ediyorum. Not 2: Bir tebrik de yazılı medyaya. Gazeteler mankenin adını açık açık yazmadı, fotoğrafını buzlayarak yayınladı ve teşhir oyununun parçası olmadı.
Boynuzlu Cem Yılmaz...
Cem Yılmaz’ın son Telekom reklamında bir sahneye takıldım. Emlakçı Cem Yılmaz, Hollywood yıldızlarının evlerine düzenlenen turlar gibi bir tur düzenliyor gerçek Cem Yılmaz’ın evine. Gece gizlice eve girdikleri sırada Cem Yılmaz uyanıp yakalıyor bunları. Tam o sırada, tura katılanlardan birinin elindeki boynuzlu asa emlakçı Cem’in kafasının üzerine denk geliyor. Böylece boynuzlu bir Cem Yılmaz fotoğrafı çıkıyor ortaya. Güzel espri... Güzel ama ben bu sahneyi nereden hatırlıyorum diye günlerdir kafayı yiyorum. Bir animasyon filminde bu sahne vardı diyorum... Evde indirdim arşivdeki animasyon filmlerini, aradım taradım... Sonunda buldum. Bayıldığım bir animasyon serisi olan Wallace&Gromit’in The Curse of The Were-Rabbit filminde bu sahne var. Wallace’ın dev bir tavşana dönüştüğü, Gromit’in de onu kurtarmaya çalıştığı bu filmde tavşanı öldürmek isteyen avcı elinde tüfeğiyle kiliseye girer. Tam o sırada bir çiftçinin elindeki iki uçlu demir çubuk avcının kafasının üzerine denk düşer ve ortaya şeytan boynuzlu bir adam görüntüsü çıkar. Yani Cem Yılmaz’ın kullandığı esprinin aynısı... Cem’in bir animasyon düşkünü olduğu biliniyor. Bu sahneyi izleyip mi etkilendi bilemem ama Wallace&Gromit’i bilmemesi imkansız.
Volkan’ın Tom Ford çamaşırı...
Açıkhava’da Volkan Konak konserini en önden izleyen bir arkadaşım dedi ki; “Konser boyunca Volkan Konak ona buna salladı ama kendisi de Tom Ford iç çamaşırı giyiyor”... Meğer konser sırasında bir ara elini havaya kaldırınca iç çamaşırının kenarında Tom Ford imzası gözükmüş. “Yahu size ne” dedim... “İster Tom Ford giyer Volkan Konak, ister benim gibi Calvin Klein, isterse de Dolce Gabbana”... Tabii bu arada Volkan Konak’ın da şunu bilmesi gerekiyor... İsteyen viski ister kulisine, isteyen bira... İsteyen bornozuyla çıkar açıkhavadan, isteyen swarovski taşlı elbisesiyle... Ne zaman öğreneceğiz başkasının giydiğini-içtiğini eleştirmek yerine sadece kendi işimizle ilgilenmeyi...