Paylaş
Oyunculuk eğitimi yaz okulu gibi bir şey değil ki...
Ama bizde giderek oraya dönüşmeye başladı.
Kimi görsem bilmem hangi oyunculuk okuluna gitmiş, bilmem hangi oyunculuk akademisini bitirmiş...
Oyuncu koçlarından eğitim almış...
Bunlar için de dünyanın parasını ödemiş.
Sonra buralardan geçen gençleri dizilerde oyuncu diye izliyoruz.
Kusura bakmayın da böyle oyunculuk okullarına mesleğin duayenlerinin, usta oyuncuların itiraz etmesi gerekiyor önce...
Bugün dizilerde izlediğimiz genç oyuncuların hangisini klasik bir tiyatro oyununda sahnede izleyebiliriz?
Kaçının sahneye çıkmaya cesareti var?..
Bu oyunculuk okullarından gerçek oyuncular yetiştiği falan yok, ‘dizi kahramanları’ çıkıyor sadece.
Kameranın karşısında dur-kalk çekim yapmak kolay, güzellikle yakışıklı olmakla işi götürmek kolay...
Bunlara da itirazım yok. Üst düzey oyunculuk istemeyen dizilerde mankenler, modeller, yakışıklı çocuklar, güzel kızlar elbette olsun...
Ama kendine oyunculuk okulu diyen kurumlar bir yandan da gerçek oyuncular yetiştirsin...
Bugün yapılmayan bu...
Sinemada promosyon devri
Dün 28 Kasım’da vizyona girecek “Figüran” adlı filmin ilanında gördüm; “Biletini atma, çekilişe katıl, Hollywood’a giden 3 şanslı seyirciden biri ol” diyordu...
Sinemada promosyon dönemi resmen başlamıştır böylece...
Seyirci çekmenin bir yolu...
Ama bir yandan da seyirciyi buna alıştırmamak gerekiyor.
Bakın pop müzik sektörü seyirciyi ücretsiz konserlere o kadar alıştırdı ki, Anadolu’da biletli konser yapılamıyor artık.
Büyük şehirlerde bir yılda yapılan biletli pop konserlerinin sayısı da iki elin parmaklarını geçmez...
Twitter’ı en çok biz manipüle ediyoruz
Twitter’da isteyenin istediği başlıkla trend topic olabileceğini dün anlattım...
Kendi adımla dünya gündeminde 1 numara olarak da bunu gösterdim.
50 liraya, 100 liraya isteyen bunu yapabilir.
Twitter’ın resmi reklamlarını satan ajans olan Genart’ın CEO’su Burak Yılmaz’a sordum durumu...
“Bundan biz de rahatsızız ve şikayetlerimizi Twitter merkeze iletiyoruz. Yazılımları güncelleyerek bunu engelliyorlar ama bir süre sonra yine aynı durumla karşılaşıyoruz” dedi Yılmaz...
Önemli markaların tercih etmediği bir yöntem bu...
Kurumsal markalar ne diye 50-100 liraya korsan olarak TT listesine girsin?
Onlar resmi ajansı Genart’a başvuruyorlar TT listesinde olabilmek için ve 24 saatliğine belli bir reklam parası ödüyorlar.
Zaten bu yöntemle TT listesinin tepesinde yer alan hashtag’lerin yanında ‘promosyon’ olduğu yazıyor...
Önemli markalar değil ama özellikle siyaset ve futbolla ilgili hashtag’lerde spam yöntemi çok kullanılan bir yol.
“Dünyada bu kadar manipülasyon yapılıyor mu?” diye sordum...
“Her yerde yapılıyor ama biz Türkler kadar Twitter’da manipülasyon yapan yok, en çok biz bayılıyoruz bu işe” yanıtını verdi Burak Yılmaz...
Özkan Uğur’un Londra’daki evi
Özkan Uğur, 1 milyon liraya Londra’nın merkezinde bir ev almış...
Şimdi tabii, “Londra’da ev aldı” deyince afili duruyor...
Ama 1 milyon TL dediğiniz, sadece 280 bin pound ediyor...
Londra’nın merkezinde 280 bin pounda ev almak da imkansız gibi bir şeydir...
Bu paraya Özkan Uğur alsa alsa, küçük bir stüdyo daire almıştır. O da Londra’nın merkezinde değildir...
Bu evi neden aldı peki Özkan Uğur? Bence asıl haber orada...
Özkan Uğur ve koreograf-yönetmen Aysun Aslan’ın oğulları Alişan Uğur, 13 yaşından beri Londra’da okuyor...
Dünyanın en ünlü sanat okullarından Arts Educational Schools London’a kabul edilen ilk Türk ve AB dışından ilk öğrenci Alişan Uğur...
Bugün 18 yaşında olan Alişan drama, müzik teknolojisi ve medya eğitimi görüyor.
Kısa filmler yazıp yönetiyor, müzikallerde oynuyor...
Londra’da yıllardır annesiyle birlikte yaşıyor.
Özkan Uğur’un yaptığı da oğlu ve eşine orada küçük bir daire almak olmuş...
Burada alınan daireden daha önemlisi, o dairede yetişen sanatçı genç olacak...
Babası Özkan Uğur’dan daha yetenekli bir ismin geldiğini söylemeliyim...
Erden Kıral pişman mı?
Geçen gün, “Vizyona girecek filmleri ilk önce sinema eleştirmenlerine izletmek intihardır” dedim...
İşte iki gün sonra doğru çıktı söylediğim.
Nurgül Yeşilçay ve Mert Fırat’ın oynadığı “Gece” filmini ilk olarak sinema eleştirmenleri izledi...
Ve filmi doğradılar...
“Erden Kıral bu işleri bıraksın”...
“Politik hikaye hiç olmamış”...
“Keşke sadece Nurgül’le Mert’in hikayesini çekseymiş”...
Filmle ilgili demediklerini bırakmadılar.
Dün sinema eleştirmenlerinin yerden yere vurduğu film bu hafta sonu vizyona girecek...
Bu kadar negatif bir başlangıç yapan filmin gişeyi pozitife çevirmesi mümkün mü?..
Erden Kıral da öğrenmiştir artık filmini önce sinema eleştirmenlerine izletmemesi gerektiğini...
Paylaş