Dün Ali Özgentürk’ün açıklamasını verirken önemli bir noktayı bugüne bıraktım. Özgentürk, ‘Benim Hülya Avşar’a tek sitemim Kalbin Zamanı tanıtımına etkin bir şekilde katılmayışı nedeniyledir’ diyordu.
İşte bu noktada Özgentürk yerden göğe kadar haklı.
Çünkü bizde oyuncular rol aldıkları filmin daha fazla izlenmesi için en ufak bir çaba göstermezler. Filmin çekimleri bittikten sonra dönüp arkalarına bile bakmazlar.
Özgentürk de Avşar’a aynı şeyi yaptığı için sitem ediyor.
Aynı günlerde benzer bir sitem Hababam Sınıfı Askerde oyuncularından da geldi. Halit Akçatepe filmin basın toplantısına gelmeyen Mehmet Ali Erbil ve Hülya Avşar’ı kastederek, ‘Sadece afişte yer almakla star olunmuyor’ dedi.
Tesadüfe bakın ki, dünkü Milliyet’te Tuba Akyol’un ‘Hırsız Var çekildi, bitti. Ne çıktı ortaya?’ sorusuna Haluk Bilginer de benzer bir umursamazlıkla yanıt veriyordu:
‘İzlemedim daha. Bana da sürpriz olacak. Biz işimizi yaptık. Gerisini bilmiyorum artık’...
Evet bizim oyucularımız oynadıkları filmler konusunda fazlasıyla umursamaz.
Haluk Bilginer, Mehmet Ali Erbil ve Hülya Avşar... Türk sinema ve dizi sektörünü sürükleyen isimlerin başında geliyorlar.
Bu isimler oynadıkları filmlerin daha çok seyirciye ulaşması için çalışmazsa, başka kim ne yapabilir?
Oysa Amerika’da, dünyanın en tanınmış oyuncuları sabah programlarına bile canlı yayına çıkıyorlar fimlerini tanıtmak için.
Bizde bırakın 08.00’de kalkıp bir programa katılmayı, basın toplantısına bile gitmiyorlar.
Oyuncuların yaptıkları işe sahip çıkmaması bana bile dokunuyor. Yönetmen ve oyuncu arkadaşlarının tepki göstermesine şaşmamak lazım.
Ocak ayı tekrar ayı
Büyük şirketlerin reklam harcamalarını kısmasından dolayı her yıl olduğu gibi bu ocakta da tekrarlarla sıkça karşılaşıyoruz.
Reklam geliri düşen kanallar, dizilerin yeni bölümlerini yayınlamak yerine tekrarı deniyorlar ya da bir-iki hafta diziyi pas geçiyorlar.
Bu dönemde ekranda sıkça karşılaştığımız yayın akışı karışıklığının nedeni bu.
Cuma günü Telsim’in Pazarlama ve Tanıtım Koordinatörü Fethiye Tanat’la biraraya gelmişken bu konuyu da sordum.
‘Yıl sonu bilançoları yapılıyor, 2005 bütçeleri ayarlanıyor. Bu rakamlar çıkmadan da herhangi bir kampanyaya başlayamıyoruz’ dedi.
Bu arada televizyonun en çok izlendiği dönem olan ocak ayı boşa gidiyor, izleyici olarak biz de tekrarlara mahkûm oluyoruz.
Büyük şirketlerin bir formülünü bulup bu geleneği değiştirmesinin zamanı gelmedi mi?
Haftanın diyaloğu
Bazı konuklar canlı yayında sunucuya zor anlar yaşatır. Pazar gecesi hakem Mutlu Çelik de, Telegol’ün sunucusu Serhat Ulueren’e canlı yayında soğuk terler döktürdü.
Hakem seminerinde Merkez Hakem Komitesi’ni eleştirerek ‘Hakemliği bırakıyorum’ diyen ve toplantıyı terk eden Mutlu Çelik sıcağı sıcağına Telegol’deydi.
Serhat Ulueren iyi bir yayıncılık yaptı ama nereden bilsin Mutlu Çelik’in her şeyi göze aldığını...
İşte haftanın diyaloğu:
M.Ç: - Benim ne b.k yiyeceğim belli değil...
S.U: - Lütfen doğru konuşun.
M.Ç: - Ben konuşmayayım Serhat o zaman ya da masal anlatayım sana...
S.U: - Ama RTÜK falan...
M.Ç: - Bana ne Serhat RTÜK’ten, sen sordun ben anlatıyorum.