Okan’ın saçlarındaki aklar

Kelliğe itirazım var, saçlarım biraz daha seyrekleşirse ektirebilirim ama beyazlarımla barışık olacağıma yıllar önce söz vermiştim.

Haberin Devamı

Şimdi saçlarımın yanlarında beyazlar var.

Kuaförüm her seferinde saçlarımı boyamak için beni kandırmaya çalışıyor (onun işi bu, beni boyasın ki para kazansın), her seferinde de fena tersliyorum onu...

Çünkü her beyaz saçı deneyimlerin, yılların, acıların, yaşadıklarımızın tümünün saçlarımıza düşmüş hali olarak görürüm ben...

Bu yüzden Okan Bayülgen’in saçlarını boyatmaktan vazgeçmesine o kadar çok sevindim ki...

Yıllarca kömür karası saçlarla karşımıza çıktı, gençliğini, zıpkınlığını ispat etmeye çalışırcasına...

Oysa bu bir halüsinasyondu... Yıllardır Erol Evgin’in saçının bir rüzgarla uçacağını bildiğimiz gibi, Okan’ın saçlarının da kömür karası olamayacağını biliyorduk.
Evlilik ve babalık iyi geldi Okan’a, bakın yıllar sonra saçlarındaki beyazlarla barışmayı da öğrendi...

Tıpkı Mehmet Ali Erbil gibi...

O da boyalı saçlarıyla karşımızdaydı hep, evlenip yeniden baba oluncaya kadar...

Okan saçlarını kısacık kestirdi, beyazları ortaya çıktı çok da yakıştı, kömür karası saçlardan çok daha iyi oldu.

Saçlarını boyatan erkekleri hiç anlamadım, Okan’ı da yıllardır anlamıyordum...

Bundan sonra iki beyaz saçlı olarak daha iyi anlaşacağız galiba...

Darısı Teoman’ın başına.

İbrahim Tatlıses ve Orhan Gencebay da diyeceğim ama onları gerçekten beyaz saçlı hayal edemiyorum, bakmak lazım belki de onlar aynen bu şekilde; bıyıkları ve saçları kapkara doğmuş bile olabilirler.

Haberin Devamı

Cruise gemilerinin gürültüsü ne olacak?

Çevre Bakanı Veysel Eroğlu’nun Boğaz’daki gece kulüplerinin gürültüsü konusunda ne kadar hassas olduğunu biliyoruz.

Sık sık gazetecileri yanına alıp bizzat ses denetimi yapıyor Boğaz’da...

Peki Cruise diye tabir edilen büyük turistik yolcu gemilerinde yapılan partiler ne olacak?

Onlara ceza kesmek niye kimsenin aklına gelmiyor?

Yolcularıyla birlikte limandan limana gezen bu dev gemilerden her gün bir ya da ikisi Karaköy’de Fındıklı’da demirli duruyor.

Gece de başlıyorlar partiye, ışıklar yanıp sönüyor, müzikler yükseliyor kimse de bir şey demiyor. Barcelona limanına gitiğinde, Atina’ya demirlediğinde böyle mi yapıyor bunlar?

Yoksa bizde gürültü yasağı turist gemileri değil, sadece yerli işletmeciler için mi geçerli?

Boğaz’da tur yapan günübirlik tekneleri saymıyorum bile... Onların müzikli eğlencesi, yılların bitmeyen çilesi...

Haberin Devamı

Yapımcının işgal parası ödemesi doğrudur

İstanbul’un dizi ve film setlerinden en çok çekmiş iki semti Kuzguncuk ve Cihangir’dir.

İzlediğiniz yapımların yarısından çoğunda bu iki semtte çekilmiş en az bir sahne mutlaka vardır. Her kafasına esenin gece yarısı set kuramayacağını, sabahlara
kadar çekim yapamayacağını, gün boyu istediği sokağı kapatamayacağını geçmiş yıllarda çok yazdım.

Bunun üzerine Kuzguncuk sakinleri eylem bile yaptılar; “Semtimizi geri istiyoruz” diye...

Neyse ki kazandık.

Şimdi herkes istediği yerde istediği gibi çekim yapamıyor.

Çekim yapacağı yeri, sokağı kaç saat işgal edeceğini önceden belediyeye bildirmek zorunda.

Hatta bunun için yapımcılar belediyeye para ödüyorlar artık.

Doğrusu da bu. Hollywood stüdyolarının bulunduğu Los Angeles’ta da her gün bir sokakta çekime rastlarsınız. Ancak yapımcılar nerede ne kadar çekim yapacağını yerel yönetime bildirir ve bunun bedelini öder.

Geçenlerde Gani Müjde bu uygulamaya isyan ediyordu.

İstiklal Caddesi’nde havaalanında çekim yapmak için para ödemek zorunda olduklarını söylüyordu.

“Bu yüzden dizilerde havaalanı sahnesi göremezsiniz” diyordu.

Anlaşıldı, Gani’yi kablolardan, ışıklardan, kameralardan geçilemeyen Cihangir’e bir gün davet etmem gerekiyor.

Beyoğlu Belediyesi, İstiklal Caddesi’nde dizi ya da film çekecek yapımcılardan saat başı 500 lira ücret alıyor, günlüğüne 5 bin lira...

Beyoğlu’nun arka sokakları için bu rakam günlük 4 bin lira...

Bu uygulamanın doğruluğuna inanmakla birlikte tek bir itirazım var; sinema filmleri için henüz erken.

TV dizileri, reklamcılık oturmuş bir sektör ancak Türk Sineması yeni yeni ayağa kalkıyor.

Yeşilçam Ödülleri dağıtan ve sinemayı destekleyen Beyoğlu Belediyesi, bu alanda da sinemacılara kolaylık sağlamalı.

Sinema filmleri üç-beş yıl daha belediyelerin “işgal vergisinden” muaf tutulabilir.

Belediyeler önce sinema sektörünü desteklemeli, sonra pay almayı düşünmeli...
 
Dizi ve reklam filmleri içinse bu uygulama doğrudur ve devam etmelidir.

Yazarın Tüm Yazıları