Roma’da evlenen Okan Bayülgen ve eşi Şirin Ediger’in İstanbul dönüşlerinde havaalanında küçük çaplı bir skandal yaşandı.
Okan ve Şirin, havaalanında pasaport kontrolünden geçtikten sonra karşılarında gazetecileri görüyorlar. “Offf yine mi bunlar, yeter artık” diyerek polislerin yanına gişdiyor ve yardım istiyor. Bunun üzerine Pasaport Büro Amiri Semih Çınar, pasaport kontrolün hemen yanında bulunan polislere ait dinlenme yerinde 1 saat misafir ediyor Okan ve eşini... Buraya kadar bir problem yok. Ama dikkatinizi çekerim, pasaport kontrolünden geçmiş, pasaportlarına giriş mührü vurulmuş Okan ve Şirin’in, yani Türkiye’ye yasal olarak giriş yapmışlar. Yani aynı kapıdan geri çıkmalarına imkan ve ihtimal yok. Ancak tekrar uçak bileti alarak, harç ödeyerek, pasaportlarına çıkış damgası vurdurarak yasal yoldan çıkabilirler. Oysa Okan ve polisler ne yapıyor? Pasaport kontrolünün yanındaki turnikeden geri çıkıyorlar, ileride bulunan ve her daim kilitli bulunan cam kapının oraya gidiyorlar. Büro amiri elindeki anahtarla cam kapıyı açıyor, Okan ve eşinin yanına bir polis memurunu eskort verip gönderiyor. O cam kapı dış hatlara geçişi sağlayan, geçişin yasak olduğu ve sadece önemli durumlarda açılabilen bir kapı. Büro amiri Okan’ın arkasından cam kapıyı kilitliyor, Okan da ‘yasal olmayarak’ geçtiği dış hatlar bölümünden dışarı çıkıp, havaalanını terk ediyor. Okan’ın bu yaptığını yapmak, havaalanında imkansızdır. Bir keresinde tam uçağa binerken vizemin olmadığını fark etmiştim, ara bölümde kaldım yani, ne uçağa binip gidebiliyorum ne Türkiye’ye yeniden girebiliyorum. Okan’ın elini kolunu sallayarak yaptığını, saatler süren bir ton prosedürden sonra yapabilmiştim. Peki polisler bu ‘kurallara uymayan’ işe nasıl göz yumdular? Okan’ın imtiyaz sevdası ve talebi yüzünden... Polislerden ricacı oldu, gazetecilere gözükmek istemediğini söyledi, yorgun olduğunu söyledi, hasta olduğunu belirtti. Büro amiri de asla yapmaması gereken şeyi yaptı, yasak kapıları açtı Okan için. Sonra polisler gelip bunun haber yapılmamasını rica etti gazetecilerden. “Hasta olduğu için böyle bir şey yaptık” türünden açıklamalar yaptılar, haber olacağını öğrendikten sonra da “Sakın bundan sonra bizden bir şey istemeyin” diyerek gazetecilere göz dağı verdiler. Muhtemelen Okan’ın haberi yoktur, benden öğrensin... Bu istediği ve elde ettiği imtiyazdan dolayı büro amiri ve oradaki polisler hakkında soruşturma açıldı şimdi, savunmaları istendi. Belki de işlerinden, mevkilerinden, yerlerinden olacaklar. Okan Bayülgen bir kare fotoğraf çektirmemek için polisi zor durumda bıraktı. Şimdi tek yapacağı şey, vicdan azabı çekmemek için polislere bir şey olmamasına dua etmek. Bir daha da imtiyaz peşinde koşmamak. Muhtemelen Okan’ın da başı ağrıyacak bu işten sonuçta suçu işleyen polis kadar suça teşvik edenin de sorumluluğu var.
Kaçış kapısı
Madem Okan Bayülgen gazetecilere yakalanmamak için ‘yasak kapılardan’ kaçırılıyor, diğer ünlülerin ne günahı var. Sevgililer, çapkınlar, yeni evliler, yurtdışına aşk kaçamağına gidenler, sevgilisiyle tatilden dönenler her Allahın günü havaalanı muhabirlerine yakalanıyorlar. Kimi bavulunu alırken, kimi pasaport kontrolünden geçerken... Madem yasak kapılar bu kadar kolay açılabiliyor, polis aynı imtiyazı onlara da sağlasın. Madem polis ünlüleri bu kadar seviyor, en iyisi havaalanına onlar için bir kaçış kapısı yapsın, sadece Okan değil hiç kimse gazetecilere yakalanmaz o zaman.
Bir başka TRT
6’ncı kanalını Kürtçe’ye ayırarak hem DTP’nin ezberini bozuyor hem de tarihi bir adım atıyor. Muharrem ayında bir ilki gerçekleştirip ana haber bültenini Karacaahmet Cem Evi’nden gerçekleştiriyor. Hadise’nin kılık kıyafetine karışmayarak yılbaşı gecesinin en seksi kanalı oluyor. Öyleyse? TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ve ekibi bir büyük alkışı hak ediyor.