Bayramın ikinci gününü Van’daki depremzedelerle kutlamaya karar verdik.
Amacımız hem yapılan yardımları yerinde görmek, hem de çocuklara hediyeler götürmek...
Bir başka amacımız da Van depremini gündemde kalmasını sağlamak.
Okan Bayülgen, Abiş Hopikoğlu, Tayfun Talipoğlu, Önder Açıkbaş, Sabahattin Önkibar, Tarık Bazarbaşı ve Barış Gürkan olmak üzere tamamı TV8 ekibinden oluşuyor bizim kadro...
Van il merkezini, köyleri, Erciş’in sokaklarını, çadır kentleri gezdik, Van Valisi Münir Karaloğlu ve depremzedelerle konuştuk.
Sonra oturup Okan’la birlikte aşağıdaki yazıyı kaleme aldık...
DERİN BİR KAYGI VARÇadır kentte bayramlaşarak yürüyoruz.
Her çadırdan davet alıyoruz.
Sanki hava güzel, insanlar dışarıda evlerinin kapıları açık da bizi evlerine davet ediyorlarmış gibi.
Panik yok... Kargaşa, gözyaşı, yakarış yok...
Ama derin bir hüzün, derin bir kaygı ve umutsuzluk var.
Bir de galiba o umutsuzluğun getirdiği sükunet var çadır kentlerde...
EVDEN DIŞARI ADIMINI ATINCA...
Erciş’te tamamen çöken bir binanın önünde, enkaz kaldıran dozerin yanında tozlar içinde bir adam görüyoruz.
Depremden iki dakika önce evinden çıkmış, kapıdan çıktıktan hemen sonra bina çökmüş.
Arkasına bakıp depremi görüyor.
Eşinin, dört çocuğunun, akraba ve misafirleriyle beraber 15 kişinin yok oluşunu görüyor.
Hâlâ aynı yerde vincin molozları kaldırışını izliyor.
Başın sağ olsun diyoruz, takdiri ilahi diyor.
Kabulleniş mi, umutsuzluk mu, inanç mı...
Ama onun da yüzünde aynı sükunet var.
İNSANLAR NEDEN ÖLDÜ?Erciş’i gezerken deprem yönetmenliğine asgaride uyan binalarda camların bile kırılmadığını gördük.
Bir tarafta yerle bir olmuş bina enkazı dururken hemen yanındaki sağlamdı.
Gözümüzle gördük, elimizle tuttuk. Kullanılan kumun toprak karışımı nehir kumu olması, yivsiz düz demir kullanılması, bir kolonda minimum 16 tane kullanılması gerekirken altı tane 14’lük demir kullanılması korkunç sonu hazırlamış.
Tamamen yıkılmış bir binanın yanındaki büfeden su aldık, büfenin camları bile kırılmamıştı.
Binaların neden yıkıldığını anladıktan sonra 600’den fazla insanı kimin ya da neyin öldürdüğü ortaya çıkmıyor mu?
CANİK YA DA GEDİKBULAK KÖYÜ...Burası aklın durduğu yer.
Briketler üst üste konmuş, çoğu toprak harçlı...
Yapılarda hiçbir kiriş-kolon taşıyıcı sistemi bulunmuyor.
İskambil kağıtlarından ev yapmaktan farkı yok.
Canik Köyü’nde işin iyi yanı Van köylerinin batılı il belediyeleri tarafından paylaşılmış olması.
Beyoğlu Belediyesi de Canik Köyü’ne sahip çıkmış.
Her yerde Beyoğlu Belediyesi çalışanları görüyoruz.
Yemekhane, çamaşırhane kurmuş Beyoğlu Belediyesi, kazanlarla üç öğün yemek kaynatıyorlar...
ŞİMDİ SICAK YUVA GEREKİYOR
Kızılay’ın çadır kentte kurduğu mutfağa girdik, çalışanlarla fotoğraf çektirdik, nasıl şevkle çalıştıklarını gördük.
Koca kazanlarda pişen pilavın, kavurmanın, kremalı mantar çorbasının tadına baktık. Bu konuda hiçbir eksik yok.
Yiyecek konusunda hiçbir sıkıntı yok.
Battaniye ve giyecek konusunda da...
Özel şirketlerin, kurumların çoğu yardım eli uzatmış buralara...
Yeteri kadar çadır da var ama kış ağır koşullarda bölgeye hızla gelirken bir hafta bile bu çadırlarla geçmez.
Şimdi lazım olan tek bir şey var, insanların hızla eski hayatlarına dönebilmesi.
Çocukların yeniden okula gidebilmesi, ailelerin çadırdan kurtulup başlarını sokacakları sıcak bir mekana hızla kavuşabilmeleri... Bu konuyu da Vali’yle konuşmaya karar verdik.
VALİ: 32 BİN KONTEYNIR EV LAZIMİnsanların hızla sıcak bir yere kavuşmasını sağlamak için hızla 21 metrekarelik, ısı yalıtımlı, Doğu şartlarına göre yapılmış konteynır evler gerekiyor.
Van Valisi Münir Karaloğlu, “Bir konteynır eve sekiz kişi sığdırabiliyoruz. Toplamda şu anda 32 bin konteynır ev ihtiyacı var, bunları ısmarladık” diyor.
“Nakit sıkıntınız var mı” diye soruyoruz.
“Nakit para sorunumuz yok. Türkiye’deki bütün prefabrik üreticileri Van’a çalışıyor. Ama bunları kıştan önce nasıl hızla taşıyacağız asıl problem bu” yanıtını veriyor.
Bir TIR’ın iki adet konteynır taşıyabildiğini öğreniyoruz.
İçimizde en matematikçi Abiş Hopikoğlu, hemen hesabı yapıyor.
32 bin konteynırı taşımak için 16 bin TIR seferine ihtiyaç var. 1000 tane TIR’ı aynı anda bugün yola çıkarsak en az 32 güne ihtiyaç var demektir.
Şu ana kadar 600 konteynır ev köylere kurulmuş. Elde hazır 1400 konteynır var.
Daha 30 bin konteynırın yapımı bitip, nakliyesinin yapılması lazım... Ama bekleyecek zaman yok, kara kış hızla geliyor Van’a...
Köylere daha hızla ve şiddetle geliyor.
“Konteynır evleri ilk olarak köylere veriyoruz. Çünkü köylünün gidip kalacak yeri yok. Şehirdekileri kara kışta en kötü ihtimal kamu binasında konaklatabiliriz” diyor Vali Karaloğlu...
VAN’I UNUTTURMAYIN
Biz oradayken akşam üzeri 4.2 şiddetinde bir artçı deprem daha oldu. Deprem kendini unutturmuyor Van’da...
Bu yüzden kimse evlerine girmeye cesaret edemiyor.
Hem halkın hem de Vali’nin bizden istediği tek bir şey var, depremzedeleri unutmayın, unutturmayın...
Asıl bundan sonra unutulmamaya ihtiyacımız var. Hava soğuyacak gündemden düşmesin Van...
BİR DE DEPREM VURMUŞ...Bir çadırda 1,5 yaşında bir kızın annesiyle konuşuyoruz. Çocuğun kalça ve bacaklarında protez var.
- Geçmiş olsun.
- Depremde olmadı ama... Zaten kalça çıkığı vardı, bir bacağını düzelttiler, diğer bacağına da çare bulunacak inşallah.
Bir başka ailenin çadırına geçiyoruz.
Kadının bütün çocukları engelli, kocası da engelli...
Sonuç: Deprem olmasa da insanlar yoksul, bakımsız, eğitimsiz...
Bütün bunların üzerine deprem eklenmiş Van’da...
Ama çok fazla eklenmiş... Çok fazla...