Paylaş
Nil Burak aradı, meğer yarasına basmışım.
“Beğendiniz mi Sıla’nın yorumunu?” diye sorunca hiç düşünmeden “Beğenmedim” dedi, hatta ekledi:
“Bugüne kadar bu şarkıyı Cem Karaca ve Suavi de dahil olmak üzere 10-12 kişi seslendirdi. Okuyanlar içinde en kötüsü Sıla oldu.”
Nil Burak bu şarkının müziğini yapmış, sözlerini Cem Karaca yazmıştı.
Gerekli izinler için kendisini aramışlar, “Bütün prosedürleri yerine getirdiler, hatta Sıla’nın okuyacağını duyunca çok sevindim” diye anlattı Nil Burak süreci.
Şarkıyı dinlediğinde ise hayal kırıklığı yaşamış.
“Nesini beğenmediniz?” diye sordum Nil Burak’a.
“Sıla çok iyi bir yorumcu, benim de sevdiğim bir isim. Ama her şarkı dura dura, nefes ala ala okunmaz. Sen de Başını Alıp Gitme’yi öyle okumuş Sıla. Şarkımı mahvetti” yanıtını verdi.
Çok daha ağırını söyledi de, ben hafifleterek yazıyorum...
Bu yüzsüzlük nereden çıktı?
Sosyal medya mı bizi bu kadar yüzsüz yaptı, hep böyleydik de sosyal medya sayesinde mi bu durum su yüzüne çıktı bilmiyorum.
Televizyonda bizim programı izleyen bazı arsızlar, Instagram üzerinden mesaj yazıyorlar.
Ceketinizi, gömleğinizi çok sevdim, bana verir misiniz?
Seren’in küpelerine bayıldım, bana gönderir mi?
Gözümdeki numaralı gözlüğü isteyen var, “Çok beğendim sizden alabilir miyim” diyerek.
O da bir şey mi:
Stüdyoda yerdeki halıyı isteyenler var ya, masadaki aksesuvara talip olan var...
Biz çocukluğumuzda başkasından bir şey istemenin ayıp olduğunu öğrenerek büyüdük.
Türk toplumunun genel eğilimi de böyleydi. Kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyen bir kültürden geliyorduk.
Şimdi arsızlık, yüzsüzlük moda oldu.
Hiç utanmadan her şeyi istemek moda.
Okula kitap defter, öğrencilere ayakkabı, kışlık elbise isteyen öğretmenlere, ihtiyaç sahiplerine sonsuz saygım var.
Onlar bir ihtiyacı gidermeye hizmet ediyorlar.
Ama gözümüzdeki gözlüğü, yerdeki halıyı istemek ne demek ya?
3’üncü havalimanının adı Atatürk olmayacak!
Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan, 3. havalimanının ismiyle ilgili halk arasında herhangi bir anket çalışması yapılmayacağını açıkladı.
Bu demek oluyor ki oylama da yapılmayacak.
Havalimanının ismi 29 Ekim’de resmi açılış töreninde açıklanacak.
Daha önce Boğaz tünel geçişi için Atatürk mü, Abdülhamit mi olsun diye sonucu açıklanmayan bir oylama yapılmış ve tartışmalar çıkmıştı.
Ben o tartışmada ne Atatürk ne Abdülhamit, doğru ismin Avrasya Tüneli olacağını söylemiştim.
Şimdi ise bütün veriler bize yeni havalimanın isminin Atatürk olması gerektiğini söylüyor.
1- Yeşilköy’den yeni yerine her şeyiyle taşınan bu havalimanının neden ismi de taşınmasın?
2- New York’a JFK (John Fitzgerald Kennedy) diyen, Paris’e CDG (Charles de Gaulle) diyen dünya insanı İstanbul’un havalimanına neden Atatürk demeye devam etmesin?
Ama resmi açılışta açıklanacak olması, adının Atatürk olmayacağını gösteriyor bize...
Yoksa Bakan, daha şimdiden “Adı değişmeyecek” der, tartışmalara noktayı koyardı.
Umarım yanılıyorumdur...
Ahmet’e bir sesli mesaj tüyosu...
WhatsApp’tan gelen sesli mesajları ya biri duyarsa endişesiyle kalabalıkta açamayan, tedirgince dinleyen Ahmet Hakan’a bir not... Aklında bulunsun...
Play tuşuna bastıktan sonra telefonu konuşun gibi kulağına götürürsen, gelen sesli mesajı senden başkası duyamaz.
O zaman Siirt fıstığı neden pahalı?
Hıncal Uluç, Kilisli olduğu için, Gaziantep şovenizmi yapıyor bana.
Elbette Siirt fıstığını değil, Antep fıstığını sevecek.
Ben bölgeye çok uzak bir Tekirdağlı olarak Siirt fıstığının çok daha lezzetli, çok daha doyurucu ve güzel olduğunu, üstelik daha kolay açıldığını yazdım Peyman’ın Siirt fıstığını paketleyip satmaya başlamasını alkışlayarak.
Hıncal Abi, memleketinin fıstığını savunuyor.
Ben de o zaman soruyorum:
Madem Antep fıstığı daha kaliteli, neden Siirt fıstığının paketi daha pahalı?
Paylaş