Paylaş
Benim için tam bir ‘neşeli bayram’ oldu yani...
Filmi iki kez izledikten sonra verdiğim karar şu; Yılmaz’ın filmlerinin büyük bir handikabı var; izlendikçe güzelleşiyor.
Bu bir sinemacı için bir yandan büyük gurur, diğer yandan handikap... Çünkü gişeye doğrudan etkisi olur bunun. Bugün izleyip ‘eli yüzü düzgün film’ dediğimiz filmin kıymetini yıllar sonra anlarız.
Çok iyi hatırlıyorum, “Organize ışler” üzerine tek satır yazmamıştım, yıllar sonra Türkmax’ta izleyince ne güzel film olduğunu yazdım geçenlerde...
“Vizontele”lerde de öyle olmadı mı? ılk başta burun kıvrılan filmler, bugün Türk sinemasının kült filmleri arasına girdi...
“Neşeli Hayat”ın da böyle olacağından şüphem yok.
Hoş şimdiden “Yılmaz’ın en iyi filmi” ilan edildi ama diğer filmleri gibi gerçek değerini yıllar sonra bulacak. şarap gibi yani...
“Neşeli Hayat”a Yılmaz’ın en iyi filmi demek, diğer filmlerine haksızlık ama bu filmde senaryo açısından ustalığa eriştiği kesin. Sıradan insanların hikâyesini hem komik hem de hüzünlü anlatmış...
Hüzünlü ama ağlatmıyor, seyircinin boğazına bir şeyler takılıp kalıyor sadece...
Çok komik ama kaba bir mizah yok...
Her espri çok normal bir cümleymiş gibi çıkıyor oyuncuların ağzından, bu yüzden daha da komik oluyor.
Tek karikatürize tip Cezmi Baskın’ın oynadığı Ali Amca, o da muhteşem zaten... “Ben Demreli Noel Baba’nın, Coca Cola’nın yarattığı kırmızı elbiseli ve sakallı Santa Claus’dan çok Rıza gibi bir adam olduğunu düşünüyorum” diyor Yılmaz Erdoğan. Gerçekten de bizden bir Noel Baba bu...
Yılbaşı filmleri, Hollywood klişelerinden biridir. Her yılbaşında yılbaşı temalı filmler salonları doldurur.
Türk sineması ise ilk kez “Neşeli Hayat”la bu konuya el atıyor...
Yılmaz da bu klişe temadan bambaşka bir hikaye çıkarmış, onun da filminin sonunda kar yağıyor ama içimize...
Yılmaz’ın en
sevdiği röportajı
Pazar günü Hürriyet’te yayınlanan röportaj, Yılmaz Erdoğan’ın en beğendiği röportajı oldu...
Amsterdam’da durup durup kendiyle yaptığı röportajdan bölümler okudu, röportajdaki esprilere güldük durduk...
“Herhalde en beğendiğim röportaj bu olacak! Bugüne kadar verdiğim bütün röportajları ‘eyvah acaba ne çıkacak’ tedirginliğiyle okudum. Bunu ise her şeyi ben yazdığım için huzur ve keyifle okudum” dedi Erdoğan.
Aslında bu röportaj yıllar önce Yılmaz’ın yazıp dosyaladığı bir çalışmasıymış. Kendisiyle sayfalar dolusu bir röportaj yapmış ve kenara kaldırmış.
“Tesadüfe bak, yıllar sonra aynı fikir Ertuğrul Özkök’ün aklına gelmiş. Bana kendimle röportaj yapmamı teklif ettiğinde bu yüzden çok şaşırdım” dedi.
ışte o röportaj Yılmaz’ın yıllar önce yaptığı çalışmadan bir bölümmüş. Üzerinde oynayıp, güncelleyerek Hürriyet’e vermiş röportajını...
Amsterdam’daki Türkler ile Berlin’deki Türkler arasındaki 7 fark
Biz Avrupa’daki Türkler deyip hepsini bir kefeye koyuyoruz ama ülkeden ülkeye bile farklı özellikler taşıdıklarını bu seyahatimde öğrendim.
“Neşeli Hayat”ı hem Berlin’deki Türkler hem de Amsterdam’daki Türkler’le birlikte izlediğim için iki seyirci topluluğunu kıyaslama şansım oldu...
1- Amsterdam’daki Türkler çok daha eğlencelidir, Berlin’deki Türkler daha oturaklı...
2- Amsterdam’daki Türkler’in enerjisi yüksektir, Berlin’dekilerin düşük...
3- Amsterdam ızmir’dir, Berlin Ankara...
4- Amsterdam’daki Türkler’in özgüveni daha yüksektir, Berlin’deki Türkler’in ağırbaşlılığı...
5- Amsterdam’daki Türkler daha özgürlükçüdür, Berlin’dekiler daha tutucu.
6- Amsterdam’daki Türk kızları daha ciks giyinir, Berlin’deki kızlar daha klasik...
7- Amsterdam’daki Türkler dışadönüktür, Berlin’deki Türkler içekapalı...
Paylaş