Paylaş
Oyunda kadının meta olarak kullanılmasına, cinsellik üzerinden reklam peşinde koşulmasına itiraz ediyormuş...
Yönetmen oyunun ruhuna ihanet ediyormuş.
Bu yüzden yanında yumurta götürüp oyunu protesto etmeye yeltenmiş.
Bu arada oyun sonrası fuayede attığı yumurta eski sevgilisine gelmiş...
Dün Radikal’e gönderdiği mektupta kendini böyle savunuyordu Ali Sürmeli.
Ben bu kadar komik bir savunma görmedim.
Böyle yumurtalı tiyatro eleştirisini de ilk kez gördüm.
Kusura bakma da Ali abi...
Eski sevgilinin oynadığı bir oyuna yaptığın yumurtalı saldırıyı, ‘tiyatro eleştirisi’ diye kimseye yedire-mezsin...
Hele ki o yumurtalar eski sevgiliye geldiyse...
Herkesin aklına tiyatro eleştirisinden önce kadına şiddet gelir.
Radikal’e içinde en ufak bir pişmanlık emaresi olmayan mektup yazıp kendini savunmak yerine keşke çıkıp eski sevgiliden özür dilemeyi becerebilseydin...
Sosyal sorumluluk...
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’yle ilgili ünlülerin çektirdiği fotoğrafları söz birliği etmişçesine bütün yazarlar eleştiriyor.
Herkes ünlüleri yerden yere vurmak için birbiriyle yarışıyor...
Sosyal sorumluluk projesinde yer almazlar...
“Neden taşın altına elinizi koymuyorsunuz” diye eleştirilirler...
Sosyal sorumluluk projesinde yer alırlar...
Bu kez de, “Sıktı artık bu fotoğraf çektirme işleri” diye eleştirilirler...
Ne yapsın bu ünlüler?
Ben de sosyal sorumluluk işinin suyunun çıktığına inananlardanım...
PR’cılar ve şirketler reklam yapmanın son yöntemi olarak görüyorlar sosyal sorumluluk projelerini.
Ama bunda ünlülerin suçu ne? Bundan sonra ünlü isimler hiçbir sosyal sorumluluk projesinde yer almasalar, kadına şiddete, meme kanserine, doğaya, bebekleri emzirmeye, hayvan haklarına, AIDS’e dikkat çekmek için fotoğraf çektirmeseler daha iyi mi olacak?
Sosyal sorumluluk konusunda şirketleri eleştirin...
PR ajanslarını eleştirin...
Ama en son eleştirilecek kişiler, bu kadar işlerinin güçlerinin arasında bu işe zaman ayıran ünlüler olmalı.
Dünya gerçeği...
Bülent Ersoy, Orhan Gencebay, Demet Akalın ve Serdar Ortaç’lı yeni Popstar’ın seçmelerinde uzun kuyruklar oluşmuş.
Milliyet’in Cadde eki de “Türkiye manzarası” başlığıyla duyurdu haberi...
Sabahın erken saatlerinden itibaren yüzlerce insanın kuyruğa girmesini, “Türkiye’yi anlatan kareler” olarak yorumladılar.
Yıllardır bu yarışmalarda benzer sahneler oluşuyor.
Üstelik sadece bizde de değil... Endonezya’dan Amerika’ya, İngiltere’den İsrail’e bu tür yarışmaların seçmelerinde aynı manzaralar var.
Yani bu bize has bir durum değildir...
Batılı ya da doğulu olmakla, modern ya da geri kalmışlıkla ilgisi yoktur.
Bu yüzden bu manzarayı sadece “Türkiye gerçeği” olarak adlandırmak doğru değildir...
Olsa olsa, “dünya gerçeği” olabilir...
Şansal Abi’ye yanıtımdır
Dünkü “Röportaj vermek mecbur mu” yazım üzerine Şansal Büyüka bir mesaj gönderdi.
Şöyle diyor:
“Maç sonu röportaj yayın talimatında var.
Biz kimseden bir şey istemiyoruz, kimseden ekstra bir talebimiz yok.
Biz bu yayın anlaşmasının çok ağır şartlarını eksiksiz yerine getiriyorsak onlar da uysunlar.
Aynı şeyleri yabancı hocalar ve futbolcular niye yapmıyorlar?”
Cevap veriyorum Şansal Abi:
1- Belki onlarda da yapan vardır. Canı sıkkın olup röportajdan kaçan futbolcu ve hoca yabancılar arasında da olabilir. Bütün yabancı karşılaşmaların maç sonu röportajlarını göremediğimiz için bunu bilemiyoruz.
2- Yayın talimatını oluşturan kim? Federasyonla birlikte siz... Yani maç sonu röportaj verme zorunluluğu sizin talebinizle yayın talimatına girmiş bir iş...
3- Ben paranın futbolda her şeyi satın almasına itiraz ediyorum zaten. Röportaj vermeye bile mecbursun... Sadece Lig TV’de değil, dünyada da bu işin zorla olmasına itirazım...
4- İnsanın gözaltında bile konuşmama hakkı varken maç sonrası kameralar karşısında konuşmaya mecbur tutulması düpedüz insan haklarına aykırı bir durumdur.
Paylaş