Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda mart ayında yapılan değişiklikle korsan cd ve dvd’cilerin önü resmen açıldı, artık çok daha rahat çalışacaklar.
Sanatçılar, sinemacılar ne kadar çırpınırsa çırpınsın, Başbakan’a kadar çıkıp şikayetler etsin bu koşullar altında korsanın önünü kesmek artık mümkün değil.
2004 yılında yasada yapılan değişiklikle korsana anında müdahale etme yetkisi polise verilmişti.
Polis de gördüğü yerde korsan dvd-cd satanlara karşı işlem yapabiliyordu.
Mart ayında yapılan değişiklikle eski yasanın verdiği bu yetki polisin elinden alındı.
Yani siz gidip Akmerkez’in önünde korsan CD tezgahı açsanız polisin size müdahale etmesi mümkün değil.
Peki polis ne zaman müdahale edebiliyor?
Ancak bir şikayet olduğu zaman.
Yani sanatçı korsan cd’sinin ya da sinemacı filminin yolda satıldığını gördüğünde, avukatını olay yerine çağıracak, olayı tespit ettirecek, sonra savcılığa şikayette bulunacak.
Polis ancak bu prosedürlerin tamamlanmasından sonra devreye girebilecek ve gidip korsan satıcıyı yakalayacak.
Tabii hálá Akmerkez’in önünde bulabilirse...
Tüm bunlar yasada yapılan ufak bir değişiklikten kaynaklanıyor.
Eski yasada yer alan "Polis bizzat işlem yapar" ibaresi, "Şikayet üzerine işlem yapar" diye değiştirildiği için...
Bu yüzden İstanbul’da korsan CD’lerin depolandığı üç ayrı depoda şu an yer kalmamış durumda.
Hepsi ağzına kadar dolu olduğu için polis operasyon yapsa ele geçirdiği CD’leri koyacak yer yok.
Delil olduğu için imha da edilemiyor, imha için mahkeme kararı gerekiyor.
Yasal süreç ağır işlediği için imha kararları ağır çıkıyor, bu yüzden de İstanbul’daki depolar korsan CD’yle ağzına kadar dolmuş durumda.
Son 4 yılda İstanbul polisinin ele geçirdiği DVD sayısı 20 milyon adet...
25 milyon da VCD var...
Buna milyonlarca müzik CD’sini de ekleyin. Tüm bunların ekonomik hacmi 250 milyon liraya ulaşıyor.
Bu süre içinde hakkında işlem yapılan korsan CD üretici-satıcı sayısı ise 5.289. Bunlar benim ulaştığım gerçek rakamlar...
Ancak bundan sonra bu rakamların hızla düşmesi, korsan CD satıcılarının çok daha rahat üretim ve satış yapması bekleniyor.
Anında internette
Yurtdışından bir arkadaşım geldi geçenlerde, baktım dizileri ezbere biliyor.
Pek çoğunu takip ediyor.
"Nasıl izliyorsun" diye sordum. "Digitürk, D-Smart abonesi misin, uydu mu var evinde"...
- Yok.
"Kaydedip birileri mi gönderiyor sana".
- Yok.
İnternetten izliyormuş.
Özellikle Yaprak Dökümü, Kurtlar Vadisi, Avrupa Yakası gibi çok izlenen dizilerin her bölümü, yayınlandıktan yarım saat sonra internete düşüyormuş.
Bazı yerleri de değil, bölümün başından sonuna tamamı.
Bazen Youtube’a da konuyormuş ama sadece dizi bölümlerini yayınlayan özel siteler varmış.
Vizyona giren sinema filmlerinin kesintisiz internete düşmesi üzerine Hollywood stüdyoları yaptırım uygulamış ve bunu engellemişlerdi.
Bu sözünü ettiğim sitelerde sadece diziler değil yerli filmler de var.
Bizim yapımcılar bunun farkında mı ve herhangi bir işlem yaptılar mı bilmiyorum?
Dizinin yarım saat sonra internete düşmesi de bir başka korsan yöntemi...
En çirkin Mehmet Günsur
Mehmet Günsur ekranın en yakışıklı oyuncularından...
Bıçak Sırtı dizisi bittikten sonra yeniden İtalya’ya döndü.
Dizi çekimleri sırasında ilk kez İtalyan eşi ve oğlunu İstanbul’a getirmişti Günsur, şimdi yeniden İtalya’ya biraz şarap biraz zeytinyağ şeklindeki münzevi hayatına geri döndü...
Hayranlarının elinde de yakışıklı oyuncuyla ilgili kala kala bir tek Head and Shoulders reklamları kaldı.
Ama ne yazık ki en çirkin Mehmet Günsur da bu! Şampuan reklamı olduğu için haliyle Günsür’un saçlarını parlatmışlar, fönleyip volümlü hale getirmişler, ahenkle dalgalanan bir hale sokmuşlar reklamda.
Oysa hayranlarının en sevdiği özelliklerinden biri de Günsur’un biraz da dağınık saçları.
Ne Hamam’da, ne The Italian’da, ne Anlat İstanbul’da, ne Beyaz Gelincik’te ne de Bıçak Sırtı’nda bu kadar suni gözükmemişti Mehmet Günsur.
Reklamı her gördüğümde acaba başka bir formül bulunamaz mıydı diyorum...