Geçen yıl İstanbul’da yapılan Eurovision’dan sonra aynen şöyle yazmışım:
‘Telefonla oy sistemi geçerli olduğu sürece bundan sonra ben bile katılsam Türkiye’nin her yıl ilk 10’da yer alması neredeyse kesindir artık. Şarkınız şovunuz iyiyse gerçekten zirveye oyunuyorsunuz. Kötüyse bile her ülkenin kendine göre garanti alacağı puanlar var. İkisi birden olunca zaten birinci oluyorsunuz’.
Cumartesi gecesi Kiev’de bunun aynen gerçekleştiğini gördük.
Çok kötü bir şarkı, çok kötü bir kostüm, çok kötü bir performansla Türkiye 92 puan aldı ve 13’üncü oldu.
Bu da gösteriyor ki, biz bundan sonra Eurovision’a kimi gönderirsek gönderelim 90-100 puanımız garanti.
Geçen yıl Athena; Almanya, Fransa, Belçika ve Hollanda’dan 12 tam puan almıştı. Fazlasıyla da hak etmişti.
Ama aynı ülkelerden bu yıl da Gülseren hiç hak etmedği halde aynı puanları aldı. Fransa ve Hollanda’dan 12, Almanya ve Belçika’dan 10...
Demek ki Athena’yı da göndersek aynı ülkelerden aynı puanı alıyoruz Gülseren’i de...
Avrupa’da yaşayan Türkler sağolsun, sokaktan çevirdiğimiz adamı göndersek bile bundan sonra her halükárda 100 puan aldıracaklar bize.
Bizim adımıza en sevindirici şey, Kiev’den sonra geçen yıl Abdi İpekçi’deki organizasyonun ne kadar muhteşem olduğunun bir kez daha ortaya çıkmasıydı.
Nerede Abdi İpekçi’deki sahne, nerede Kiev... Işık, dekor, sahne olarak İstanbul organizasyonu Kiev’den kat kat üstündü.
Boksör Vilademir Kardeşler bile sahneye çıktı! Salonun sahibiymişler ya, belli ki ‘Bizi sahneye çıkarmazsanız salonu vermeyiz’ demişler.
Bu yıl Eurovison’a damgasını vuran davul şovlardı. Gülseren de olduğu gibi pek çok ülke sahne performanslarında davul kullandı.
Çoğunlukla da şarkılar İngilizceydi. Benim sayabildiğim sadece altı ülke kendi dilinde söyledi şarkılarını.
Sonuçta TRT inatla Rimi Rimi Ley’i gönderererek, beklenen sonu hazırladı.
Sertab Erener’in birinciliğiyle yıllar sonra yeniden alevlenen Eurovision ateşi, seneye yarı finalde yarışmak zorunda kalmamızla yavaş yavaş düşmeye başlayacaktır.
Reality haberler
İki haftadır Habertürk’te haber genel yayın yönetmenleriyle konuşuyoruz. Önce Alican Değer ve Defne Samyeli Show Haber’i anlattı, geçen perşembe de Yılmaz Özdil, atv Haber’i.
Son anda bir aksilik olmazsa bu perşembe de Fatih Altaylı’yla Kanal D Haber’i konuşup Habertürk’te sezonu noktalayacağız.
Kendilerine ısrarla sorduğum bir konu var, bir kez de burada dile getireyim.
Haber bültenlerinde yabancı kaynaklı reality’leri kullanmak ne kadar haber?
atv Haber, Survivor İtalya’yla bu işin ekmeğini yedi. Şimdi moda Cheaters, Pimp My Car, I Want a Famous Face gibi programlar.
Evet bunların haber değeri vardır. Dünya televizyonlarında neler olup bittiğini haberleştirmek doğru. Ancak bizdeki durum ‘habercilik’ adı altında bu programların tefrika halinde yayınlanmasına döndü.
Yani düpedüz reyting için.
Üstelik bu ‘haberlere’ ulaşmak için herhangi bir çaba da göstermiyor habercilerimiz. Digitürk 83. kanalda yayınlanan Reality TV’yi kaydet, MTV’de her dakika izlediğimiz hip-hop’çı Xzibit’in Pimp My Car’ını al, yayınla...
Dediğim gibi bunlar bir bültende verilip geçilse itirazım yok ama her akşam Amerikalı bir gencin sevgilisi tarafından aldatıldığını izlemek ya da sersem Kaliforniyalı bir kızın Britney Spears’a benzemek için geçirdiği ameliyatlara tanık olmak sıkıcı!
Çünkü bunları görmek için ana haber bültenine ihtiyaç yok, ben bunları Reality TV’de ya da MTV’de izliyorum.
Bunun haber olduğunu kimse iddia edemez. Bu da olsa olsa haberciliğin ‘cheaters’ıdır.
Spor haberleri angarya mı?
Büyük kanallarda ana haber bültenleri sonrasında yayınlanan spor haberleri o kadar baştan savma hazırlanıyor ki...
Süresi kısa olduğu için mi, iş stajyerlere emanet edildiğinden mi bilemem hiçbir kanal önem vermiyor bu bültenlere.
Cumartesi günü ligin en kritik maçları oynanmış, kimin düşüp kimin kalacağı belli olacak. Ligin dibinde son puan sıralaması ne olmuş herkes merak ediyor.
Show’u, atv’yi, Kanal D’yi izledim. Hepsi derbiye kilitlenmiş, hazırlıklardan bahsediyor. İstanbulspor’lu oyuncular ağlıyor, Diyarbakır ateşe düşmüş kimsenin umurumda değil.
Ligin dibindeki son puan durumunu veren bir tek atv’ydi. Kanal D ve Show TV spor servisleri bunda haber değeri görmedi. Show TV sözlü olarak söyledi, Kanal D, İstanbul’un küme düştüğünden bahsetmedi bile. TRT’nin gece yayınlanan spor bülteninde de durum aynıydı.
Madem öyle spor bültenlerini kaldıralım diyeceğim, mümkün değil. Çünkü kanallar spor haberlerini prime time girişinde bir kuşak daha fazla reklam koyabilmek için kullanıyorlar.
Spor merkezleri de bunun rahatlığında herhalde, ‘ne versek gidiyor’ deyip angarya olarak görüyorlar bu işi.
At yarışı kanal arıyor
At yarışları Skytürk’te yayınlanıyordu. Digitürk üzerinden yayınlanan TJK TV’yle aynı anda maçları yayınlayan Skytürk’ün anlaşması bittiği için yarışlar yok artık.
TJK, aylık 35 bin dolar isteyen Skytürk’ün fiyatını yüksek bulmuş.
Şimdi yarışların yayınlanması için yeni bir kanal arayışında.
TJK’nın tek koşulu, kanalın kabloda yayın yapıyor olması. Böyle bir kanal bulunursa at yarışları yeniden canlı yayınlanmaya başlayacak.