Eğitime çekidüzen veren Milli Eğitim Şurası’nda tartışılan konulardan biri de neydi biliyor musunuz? Üniversitelerdeki mezuniyet ve bahar şenliklerinin manevi değerlere uygun olarak yapılması...
Bahar şenliklerinde ne yapar üniversite öğrencisi? Varsa eğer okulun, yoksa en yakın bağ-bahçenin çimlerine yayılır... Vize yorgunluğunu atar, kırda bayırda dolaşır... Sevgilinin elini tutma, çimenlerde kucağına uzanma bölümü ise şura üyelerine göre manevi değerlere uygun olmayan en önemli andır... Bir de konser organize edip bira içmeleri, dans etmeleri var ki, bu çocukların hepsini okuldan atmak lazım! Madem öyle, 2010-2011 eğitim sezonunda üniversitelerde bahar şenlikleri için örnek bir program hazırladım ben:
Üniversite bahçesinde semah gösterisi... Şerbet ikramı, isteyene kefir... Kız öğrencilere özel Endonezya halk dansları topluluğu gösterisi... Erkek öğrencilere özel Cübbeli Ahmet stand-up şovu...
İş sadece bahar şenlikleriyle bitse iyi... Mezuniyet törenlerine de itiraz ediyor eğitim şurası... Diploma törenlerinde cübbelerin giyilmesi, keplerin fırlatılması ecnebi alışkanlıkları, bizden değil... Bizim manevi değerlerimize uygun mu derseniz, hiç değil. Hiçbir şey yaşanmasa kepler havaya fırlatıldıktan sonra, ‘kim kimin kepini kaparsa’ durumu yaşanıyor. Yani kimin eli kimin cebinde belli değil. Mezuniyet balolarında gençlerin yanak yanağa dans etmelerini hiç saymıyorum bile... Bize uymaz bu işler. En iyisi bahar şenliklerini de, mezuniyet törenlerini de manevi değerlere uygun hale getirmek. Milli Eğitim Şurası bunları tartışırken gazetelerin birinci sayfasına hangi fotoğraf yansıdı dersiniz? Başbakan Erdoğan’ın Kosova’da, Priştine Üniversitesi’nden fahri doktora alırken çekilmiş fotoğrafları... Üzerinde cübbesi, başında bordo püsküllü kepi vardı. Ama haberlerde özellikle dikkat ettim, tören sonrasında kepi fırlatmadı...
Bayık gündem
Eurovision’a gidecekler arasında adı geçmeyen bir tek ben kaldım. En son Müslüm Gürses ve Havuç listeye dahil oldu ki, durun bakalım konuyu soracak başka kimi bulacak muhabirler... TRT artık kimin gideceğini belirlese de şu bayık gündemden kurtulsak...
Şimdi moda GS antrenmanları
Şu gözler Ali Sami Yen’de beş sezon Hagi’yi izledi ya bir futbolsever daha ne ister... Öldürücü sol ayağını, baş döndüren çalımlarını, akıl dışı paslarını, müthiş frikiklerini kim unutabilir? Kimi zaman topu ayağına alır dururdu... Oyun dururdu... Sadece tribünde biz değil, saha içinde takım arkadaşı da rakipler de “Şimdi ne yapacak” diye durur Hagi’yi izlerdi. Peki ya Tugay?.. Benim Galatasaray’da en beğendiğim futbolcuydu. Maç öncesi ısınmaya çıkan takım içinde hep en son soyunma odasına dönen o olurdu... Gitmeden de ceza yayı üzerine koyduğu 3-4 topu kale direğine nişanlardı. 3-4 topu peş peşe çatala çarptırdığına şahidim. Seyirciyi çıldırtırdı. Kalmadı böyle futbolcular... En büyük eğlence Sabri’nin üçlü çektirmesi, düşünün işte... Şimdi bu iki büyük topçuyu, Hagi’yle Tugay’ı hem de yan yana izleme şansını yakaladı Galatasaray taraftarı. Etrafımda pek çok taraftar sırf bu ikiliyi ayağında topla sahalarda görmek, belki bir-iki şov yaparlar diye izlemek için Galatasaray antrenmanına gidiyor. Galatasaray antrenmanlarını izlemek moda oldu. Duyduğuma göre Hagi yine klasını konuşturuyormuş, Tugay da yine üst direğe çalışıyormuş. İlk fırsatta efsaneleri izlemeye gideceğim.
Çok güldüm
Geçen gün Ata Demirer, Twitter’a şunu yazdı: “Kurtlar Vadisi’nin saatinde Eyvah Eyvah yayınlanınca insan bi geriliyor. Tam izlerken zil çalar abiler eve gelir... Usta napalım bu şişkoyu...” Handeeynn adlı bir takipçisi anında yanıt verdi: “Dua et öyle olsun, zira aynı saatte Fatmagül de var... Ya o abiler gelirse... İşte o zaman eyvah eyvah...”