Paylaş
"Arjantin kadınları güzeldir" iddiası, 100 büyük dünya yalanı listesine mutlaka eklenmeli.
Buralara gelmeden önce kime Arjantin’e gidiyorum desem, "Cennete gidiyorsun" iması yaptılar.
İma da yapmakla kalmadılar, Arjantin kadınlarının ne kadar güzel olduğunu ballandıra ballandıra anlattılar.
Bunu söyleyenlerin çoğu da hayatında Arjantin’i görmemiş, kulaktan dolma bilgiye sahipler.
O yüzden diyorum ya, Arjantin kadınları ne kadar haksız bir ün yapmış diye...
Eğer Arjantin kadınları güzelse, İstanbul’da sokaktan çevirdiğiniz üç kadından biri Cindy Crawford diye podyuma çıkar...
Buenos Aires’te sokaktan geçen 10 kadından 8’i çirkin, ortalama da değil düpedüz çirkin.
Geri kalan onda 2’nin biri bütünlemeye kalarak sınıfı geçer, diğer biri ise güzel kesimi oluşturuyor.
Arjantin kadınlarının bu haksız şöhretinin kaynağı tangodan başka bir şey olamaz...
Çünkü tango çok seksi bir dans.
Derslere binlerce euro ödeyip dansı öğrendiğini sanan Avrupalı arsız turistlerin (bizde de var böyleleri değil mi) yaptıklarından bahsetmiyorum elbette...
Onların yüzlercesi kocaman salonlarda toplaşıp, itişe kakışa eğleniyorlar, ülkelerine döndüklerinde "Buenos Aires’te tango yapmanın tadı da başka şekerim" demek için...
Oysa sokakta dans edenleri izlemek bile yetiyor tangonun anavatanında, dansın ne kadar seksi olduğunu anlamak için...
Dansı yapan kadın çirkinlik abidesi olsa bilse, bir süre sonra figürlerin etkisiyle olağanüstü güzel bir şey zannetmeye başlıyorsunuz.
Bir çeşit hipnoz yani...
İşte o hipnozun etkisinden kurtulamayanlardır, "Arjantin kadınları güzeldir" efsanesini yayanlar.
Güzel çıkınca da İlhan Mansız’a çalım atan Jimena Fernandez ya da Valeria Mazza’ya dönüşüyorlar zaten.
Yaşasın estetik!
Arjantinli kadınları görünce Türk kadınlarının güzellik sıralamasında dünyada hatrı sayılır bir yeri olduğunu bir kez daha anladım.
Rusya’nın dışında Ukrayna ve Slovakya gibi eski Doğu Bloku ülkelerini de çıkarın, geri kalan bütün ülke kadınlarıyla güzellik yarışına girer Türk kadınları.
Elbette şehirli ve genç kuşak Türk kadınlarından bahsediyorum.
Zaten diğer ülke kadınlarının da şehirli ve genç kuşak olanlarını biliyoruz.
Kim gittiği ülkenin taşrasını dolaşıyor ki...
Özellikle 90’larla birlikte kendine bakan, iyi giyinen, dünyayı takip eden bir kuşak yetişti bizde.
Şimdi o kadınlar 30’larını sürüyorlar.
Beğenmedikleri yerlerini de gözlerini kırpmadan düzelttiriyorlar.
Mesela Buenos Aires’li kadınlarda bizdeki gibi estetik yaygın değil, sokakta burnu ya da yüzü yapılı kadın görmek imkansız.
O kadınlar bizde olsa, estetikçilerin kapısında kuyruk oluşurdu...
Bu farkı görünce estetikli güzelliğin neden hálá sorgulandığını bir kez daha anlamadım.
Estetik bu kadar yol almasaydı, etrafta bu kadar güzel kadın olur muydu?
Güzellik uğruna mutasyona uğrayanlardan ya da botoks manyağı olanlardan bahsetmediğimi söylememe gerek yok herhalde...
Messenger iletileri
Şu sıralar fena halde messenger’larda kullanılan kişisel iletilere takmış durumdayım.
İsmin ya da nick name’in yanına yazılan kısa yazılardan bahsediyorum.
Kimi şarkı sözlerine sığınır:
"Artık hayatımdan çıksan diyorum" diye yazarak birilerine mesaj vermeye çalışır.
Kimi özlü söz yazar, kimi şiir, kimi de ruh halini...
Çoğu da aptalcadır!
İşte benim messenger listemdekiler:
"Kocamı çok seviyorum."
"Film izliyorum rahatsız etmeyin."
"Benimle bir yıldır beraber olan bir erkek çıktı."
"Bu gece kafamdan geçenlere içtim."
"Canım sıkılıyor."
"İki büyük var: 70’lik rakı ve Beşiktaş."
"Ayrılıklar zormuş, beni hasret yormuş."
"Caponya kraliyet muhafızı."
Terbiyesizler asıl komik olanlar ama onları yazamıyorum.
Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim derler ya, geçti artık onlar.
Bana messenger’ındaki kişisel iletileri söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.
Paylaş