Paylaş
Ajda Pekkan’la yemek yemek için günler öncesinden randevulaştık, yemekten sonra da başka birileriyle buluşacağız, stüdyoya geçeceğiz falan...
“Yemek organizasyonunu ben yapıyorum, akşam 19.30’da Kanyon’daki Gina’da buluşuyoruz” dedim.
Bir gittik, o da ne?
Benim tamamen aklımdan çıkmış, Şahan’ın yeni filmi “Celal ile Ceren”in galası var Kanyon’da...
Biz yemek için gittiğimiz Gina’da bir anda gala davetinin ortasında kaldık mı? Şahan’dan Ezgi Mola’ya; yönetmeninden film ekibine herkes orada...
Ekibi tebrik etmeye gelen birbirinden ünlü konuklar orada...
Biz de Gina’nın ortasında yemek yiyoruz.
Masaya gelip gidenler, “İçeride görüşürüz” diyorlar...
“Biz 9 numaralı salonda izleyeceğiz, oraya gelin” diyorlar.
Diyemiyorum ki, “Yahu ben bir hıyarlık ettim, galayı unutup Ajda Pekkan’ı yemeğe buraya getirdim, sonra da başkalarıyla randevumuz var, galaya katılamayacağız”...
Herkese “He he” diyoruz...
İşin ilginci Ajda Hanım da davetli galaya, o da benim gibi unutmuş.
Sonra Ajda Hanım, “Şahan’a çok ayıp olacak, sanki inadına buraya gelip galaya katılmamış gibi olacağız, filmi izleyelim” dedi.
Doğru dedim ancak sonraki randevumuzu iptal etmeye kalktık, olmadı... Peki yemek yemeden hemen çıksak? “Ajda Pekkan galayı terk etti diye yarın okursunuz” dedim...
Oturduk yemeği yedik...
Ama yemek mi bizi yedi, biz mi yemeği anlamadık...
Sonunda gala gösterimi başladıktan sonra kalkmaya karar verdik.
Bu sefer de dışarıda gazeteciler var.
“Filmi beğenmediniz de mi çıktınız?” diye soracaklar Ajda Pekkan’a...
“Galaya gelmedim” dese bir dert...
“Biz sadece yemek yedik” dese başka dert.
Sonunda kapanan Harvey Nichols’ı Ajda Hanım için açtılar, arka kapıdan gazetecilere görünmeden çıktık Kanyon’dan...
O gece bir kere daha anladım, 40 ayrı dengeyi düşünmek zorunda olan ünlülerin hayatı gerçekten çok zor...
Karşılaşma anı...
Bizim mesleğin en zor yanlarından biri eleştirdiğin biriyle daha sonra ilk karşı karşıya geldiğin andır... Bazen davalar açılır...
Ama camia küçük, eninde sonunda karşı karşıya gelirsin.
Selam versem mi vermesem mi, samimiyetin dozu ne olmalı, acaba nasıl davranır... Hiçbir şey yokmuş gibi mi davransam... Her iki taraf da bilemez ne yapacağını...
Ajda Pekkan olduğu için Şahan masamıza geldi, biz de mesafeli şekilde el sıkıştık sadece...
“Hayırlı olsun” dedim kendisine...
Hafif bir tebessümle geçiştirdik.
Geçenlerde de benzer bir durumu Berrak Tüzünataç’la yaşadım.
Cihangir’deki Hayat’ta yan yana masalara oturduk.
Berrak beni şaşırtacak kadar içten, samimi ve olgundu...
Velhasıl eleştiri yazıları yazdığın kişilerle ilk karşılaşma anı çok ilginçtir.
Kitap yazacak kadar deneyim sahibi oldum bu konuda...
Ezgi güzeldi, Ata zayıflamış...
Sinema salonuna geçmeden kalburüstü konuklar ve film ekibi Gina’daydı...
Şunlara şahit oldum:
- Ezgi Mola çok güzeldi. Omuzlarını açıkta bırakan bir elbise giymişti. Hiç böyle görmeye alışık değiliz Ezgi’yi...
- Bu gala işi, düğün gibi bir şey. Şahan smokinler içindeydi ve gerçekten az sonra düğüne çıkacak bir damat kadar heyecanlı gözüküyordu. Heyecanlı olmamak imkansız herhalde... Düşünsenize film ilk kez görücüye çıkıyor, beğenecekler mi, beğenmeyecekler mi...
- Hülya Avşar, spor delisi olduğunu bildiği Ajda Pekkan’ı yeni açtığı spor salonuna davet etti. Yukarıdaki anlattığım durumu bir tek Hülya Avşar’la paylaştık, “Aslında biz galaya gelmedik” dedik... “Sizi ben bile kurtaramam” diye takıldı bize...
- Evlilik Ata Demirer’e yaramış gözüküyor. Ciddi şekilde zayıflamış gördüm Ata’yı... Özge Borak’la birlikte çok iyi bir çift olduğu dedikodusunu yaptık bir kez daha masada...
- Hamdi Alkan, galaya kızıyla birlikte geldi. 14 yaşında kocaman bir kız olmuş Elif Zeynep...
- Kerem Çatay’ı da gördüm, evlilik ve baba olmak ona da yaramış görünüyor ama Ajda Hanım’la tanıştırmayı unuttum. Meğer Ajda Pekkan’ın en beğendiği yapımcılardanmış kendisi...
Paylaş