İstenmeyen İngiliz

Hayvanseverler ateş püskürüyor, evinin önünde protesto gösterileri yapıyorlar.
“İngiltere’ye dön” diyorlar.
Dün Ömür Gedik yazdı, aynı şeyi bir Türk İngiltere’de yapsa gazeteler günlerce peşini bırakmaz, afişe eder, bütün şeceresini ortaya döker, dünya aleme rezil ederlerdi...
Bizde ise 200 lira verdi (sadece 55 sterlin), olaydan sıyrıldı, Bodrum’da birasını içmeye devam ediyor.
Brayn Cool denilen 48 yaşındaki bu adamın yıllardır Türkiye’de ne iş yaptığını, oturma izninin olup olmadığını, köpeğine daha önce nasıl davrandığını, mesleğinin ne olduğunu merak edip araştıran birileri var mı?
Yoksa 55 sterlini ödeyip elini kolunu sallayarak gezmeye devam mı edecek bu adam?

Masada kadını değil bardağı bırakacaktın

Sinan Çetin, 30 yıldır oturduğu, hatta bir dönem aldığı mülkler yüzünden ‘Sinangir’ olarak anılan Cihangir’den taşındı.
İşyeri, Plato yine Cihangir’de duruyor ama evini Arnavutköy’e taşıdı.
Geçenlerde İstinye Park’ta gördüm Sinan Çetin’i,
“Yahu niye ben yıllarca sıkış tıkış Cihangir’de oturmuşum? Arnavutköy’de çok rahatım, keşke daha önce taşınsaymışım” diye mutlulukla anlattı bana yeni hayatını ve evini...
“Hadi sen de taşın” diye de ikna etmeye çalıştı beni.
Dün Kelebek’in manşetinde, elinde çay bardağıyla Emirgan’da gazetecilerden kaçarken çekilmiş fotoğrafını görünce bir gülme aldı beni...
Bir kadın arkadaşıyla sahilde kahvaltı yaparken gazetecilere yakalanmış, bardağı bile bırakmadan koşarak kaçmış Sinan Çetin.
Heyecandan karıştırmış olmalı...
Masada kadını değil, bardağı bırakacaktın Sinan diye kendi kendime gülerken Cihangir’de kalsaydın bunlar başına gelmezdi dedim...

Çocuklar dinini seçer mi?

Seçmez. Nasıl yetiştirirsen öyle olurlar. Kiliseye götürür, İncil’i öğretirsen Hıristiyan olurlar, camiye götürüp Kuran’ı öğretirsen Müslüman.
Budizmi öğretirsen Budist olurlar.
Hande Ataizi, “Oğlum dinini kendi seçecek” diyerek olaya farklı bir bakış açısı getirdi.
Demek ki çocuğu tanrı-kitap-din kavramlarını sorgulamaya başlayacağı 15-16 yaşına kadar hiçbir dini tercih etmeden büyüyecek.
Hande Ataizi’nin tercihidir, sonuna kadar saygı göstermek gerekiyor.
Ve şunu ekliyor Hande Ataizi; “Ayrıca benim için önemli olan hangi dini seçeceği değil, Allah inancı taşıması.”
İnsanların dini tercihleri tartışılmaz, sorgulanamaz.
İsteyen istediği dine inanmakta, çocuğunu istediği gibi yetiştirmekte özgürdür.
Bu yüzden muhabirlerin Hande Ataizi’ne, “Çocuğunuz hangi dini seçecek?” diye sorması bile başlı başına ayıptır, densizliktir.

4/4’lük Cim Bom

17 Eylül 2013’te Arena’daki maçtaydım, Real Madrid’den 6 yedik...
27 Kasım 2013’te Madrid’deki maçtaydım; Real Madrid’e 4-1 yenildik...
18 Mart 2014’te Londra’daki maçtaydım; Chelsea, Drogba’nın hatırına sadece 2 tane attı...
1 Ekim 2014’te Londra’daki maçtaydım; Arsenal’dan 4 yedik...
22 Ekim 2014’te Arena’daki maçtaydım; Dortmund’dan 4 yedik...
Tam kendimden şüphelenmeye başlamıştım, Cihangir’deki berber Sinan bile “Abi sizin gittiğiniz her Avrupa maçında 4 yiyoruz” diye takılmaya başlamıştı ki, imdadıma Dortmund maçı yetişti.
Gitmediğim, hatta izlemediğim Dortmund maçında da 4 gol yedik, rahatladım!
Demek problem bizde değil...
Son bir yıldır Avrupa maçlarında yemediği kadar gol yiyen 4/4’lük Galatasaray’daymış!
Aferin size!..
İyi ki salı akşamı maç izleyip gecemi heba etmek yerine tiyatroya gitmişim.

Kertenkele meselesi

Şu “Kertenkele” meselesi bile dönüp dolaşıp sonunda paralel yapıya bağlandı!
Sabah yazarları veryansın ediyor, Diyanet’i, din adamlarını diziyi izlemeden eleştirdikleri için yerden yere vuruyorlar.
İstanbul İl Müftülüğü, atv’nin dizilerinin camilerde çekim yapmasına izin vermiyormuş, STV’nin dizilerine izin veriyormuş.
İş oraya vardı...
Yahu alt tarafı bir dizi, siz bununla uğraşacağınıza “Kertenkele”nin reytingini artırmaya çalışsanıza.
Bu gidişle Diyanet’in eleştirilerine falan gerek kalmayacak, dizi düşük reytinginden dolayı kendi kendini bitirecek.
Polemikle uğraşacağınıza, senaryoyla uğraşın...
Bu polemiği uzatmak “Kertenkele”ye yaramaz, benden söylemesi...
Not: Bu arada hatırlatırım, “Kertenkele”nin imam karakterini ilk savunanlardan biri benim. Bu konuda yapılan tartışmada Diyanet’in değil, dizinin yanında ilk duranlardan biri benim. Bkz; 29 Ekim tarihli yazım...