İnternetten gelen her türlü maile ve bilgiye temkinli yaklaşırım.
Çünkü piyasada bir takım "internet manyakları" var!
Yalan yanlış bilgi göndermeyi, eline geçen yanlış bilgiyi herkese ulaştırmayı, gazetecileri yanıltmayı marifet sayıyor bunlar.
Alain Delon’un İstanbul Festivali’ne gelmediği günlerde gazeteci Arda Uskan’dan bir mail aldım.
Çok güzel anektodlar vardı, 70’lerde Türk gazetecilere verdiği ilginç demeçlerden bahsediyordu.
Hani balıklama atlanacak türden bir yazı konusu.
Altında Uskan’ın imzası var, mail adresi onun adına kayıtlı...
"Bu bilgileri neden kendi yazmasın" diye şüphelendim ve kullanmadım.
Bir hafta sonra tesadüfen Arda abiyi görüp durumu anlattım.
"Oğlum o bilgiler ben de olsa sana gönderir miyim, kendim yazarım" dedi, gülüştük.
Bu maili şüphelenmeyip kullansam belli ki bir işgüzarın kurbanı olacaktım.
* * *
Geçenlerde Can Dündar da yazdı... Bir süredir mail kutumuza Ege’de çocukların mafya tarafından kaçırıldığı ve böbreklerinin çalındığı mailleri geliyor.
Can Dündar durumu soruşturdu ve maillerde verilen bilgilerin tamamen palavra olduğunu köşesinde yazdı.
Böylece bu maillerin de hayal dünyasında yaşayanlar tarafından gönderildiği ortaya çıktı.
Bu hafta da Bikkini Island adlı bir mail dolanıyor ortada.
Power point bir sunum dosyasında hazırlanan maildeki bilgiye göre, Çubuklu’da pazartesi günü bir plaj açılacak.
Palmiyeler var, Akdeniz sahillerinden özel olarak kum getirilmiş, dekorasyon harika, Miami’yi aratmayacak kadar muhteşem görüntüler.
Ama ne bir adres, ne bir telefon numarası...
Bugüne kadar açılışla ilgili davetiye ya da bilgi alan bir tek gazeteciye de rastlamadım.
Yani görünen o ki, Bikkini diye hayali bir mekandan bahsediliyor.
* * *
Dün Akşam’da Burhan Ayeri’nin köşesinde Yılmaz Erdoğan’ın mailini görünce geldi aklıma bu internet yalanları.
Ayeri’nin köşesinde yer verdiği maile göre Yılmaz Erdoğan, Mehmet Ali Erbil için "TV canlısı" diyor.
Sonra da ekliyor:
"Zihinsel engelli güzel ve temiz ülkem insanlarının etiyle beslenmeye doymuyorlar. Onların cinsel organını bile kullanmaktan yüzü dahi kızarmayan, reyting adı altında servetlerine para üstüne para katanlar var. Bunların komedi adı altında cahil halka dayattıkları ve öğrettikleri bu Sünepe Ti’vi şımarıklığını tartışmaya açmanız ricası ile"...
Bana kalırsa bu sözleri Yılmaz Erdoğan’ın söylemesine zerre ihtimal yok!
Bu tür polemik konularında kameralara ve gazetelere bile uzun süredir konuşmaktan kaçınan Yılmaz Erdoğan’ın, Burhan Ayeri’ye böyle bir mail attığına hiç inanmıyorum.
Zaten BKM’ye de sordum, "Konunun Yılmaz’la hiç alakası yok" dediler. Yani Burhan abi, internetten gelen yalan maillerin son kurbanı oldu!..
Zeliha Sunal’ın sahnesi
Kaç defa Park Orman’a davet etmişlerdi de gidememiştim.
Kısmet pazartesi akşamı Sayfiye’ymiş.
İlk kez izledim Zeliha Sunal’ı sahnede.
Söylenildiği kadar eğlenceliymiş.
Sahnede kostüm değiştiren, eskilerden yenilerden şarkılar söyleyen, sesiyle olduğu kadar şovuyla da seyirciyi avucunun içine alan bir kadın var sahnede...
Sonra da arabada yeni albümünü taktım CD’ye dinledim.
İnanılmaz bir sesi var.
Ama ben Zeliha Sunal’ın sahnesini çok daha fazla sevdim.
Her pazartesi Sayfiye’de, görün derim.
Sting’in gitarını taşıyacak biri yok mu?
Dünyanın en önemli müzisyenleri arasında bulunan Sting, önceki gün İstanbul’a geldi.
Konseri bu akşam Kuruçeşme Arena’da...
Havaalanına geliş fotoğraflarına bakıyorum.
Gördüğüm tek bir şey var; İşine gönülden bağlı, yaptığı işe saygı gösteren bir dünya starı.
Adam gitarını sırtına vurup gelmiş!
Kimseye taşıtmıyor.
Ne yardımcısına vermek ’aklına gelmiş’ ne de etrafında el pençe divan duran insanlar var...
Kendi işini kendi yapıyor.
Bizde starlık ve zenginlik, ilk olarak işlerini başkasını yaptırmak olarak algılanır.
Hemen yardımcılar tutulur, eşyaları başkası taşır, starımızın elini sıcak sudan soğuk suya sokturmayan insanlar etrafında pervane olur.
Bir dünya starı ise sırtında gitarıyla uçaktan iner.
Çünkü Sting’in hem kültürü hem de starlık anlayışı bu.
Peki Sting’in gitarını taşıyacak biri yok mu?
Bu soruyu ilk soran kimse, bilin ki o Türk starıdır.
Elbette yurt dışında da kaprisinden geçilmeyen, gitarını da çantasını da yardımcılarına taşıtan sanatçılar da var.
Ama biz de Sting’in yaptığını yapacak bir tek isim yok!
Kupa heyecanı
Bu yıl Dünya Kupası’nda 64 maçın 64’ünü de izleyeceğim diye yola çıktım.
Bu yazı yazılana kadar oynanan 11 maçın 10’unu izledim, bir tek İtalya’nın maçını kaçırdım.
64 maç hedefini tuturamazsam da iyi gidiyorum...
Grup maçları olduğu için Türk izleyicisinde henüz kupa heyecanı yok.
Ratinglerde de bu görülüyor.
Kanal 1 ise maç yayınlarında genel olarak iyi gidiyor...
Bazı maçlarda spikerlerin yavan anlatımı, sanki stattan anlatmıyormuş izlenimi veriyor.
Kanal 1’in de maçlar ilerledikçe daha iyi olacağını düşünüyorum.