Yakın bir zamana kadar evliliğini, dünyanın en iyi evliliği olarak gören bir arkadaşım geçenlerde boşandı.
7 yıllık evliliği bitti.
Bir kez daha anladım ki, yüzlerimizde maskelerle bir ilişkiyi yürütüyoruz.
O ilişki bittiği anda güleryüzlü maskeler bir kenara bırakılıyor.
Yıllardır görmediğiniz bir yüzle karşılaşıyorsunuz...
7 yıldır eşini çok iyi tanıdığını söyleyen arkadaşım da sonunda itiraf etmek zorunda kaldı; "Tanınmayacak kadar değişti."
Böyle bir durumda duyguların yerini akıl almaya başlıyor!
Arkadaşım yıllardır birlikte oturdukları evi eşine bıraktı.
Kendine ev bulmak için de 1-2 aylık süre istedi.
Bu süre içinde aynı evde iki yabancı olarak yaşadılar.
Arkadaşım gitti kendine bir ev satın aldı ama bu süre içinde 2 aylık süre de bitti!
Bittiği gün kadın dedi ki; "Evden ayrılacağını söylemiştin, artık gelmesen iyi olur."
Arkadaşım eşyalarını toplayıp, arabanın arkasına koydu, bir otel odası bulmaya çalışıyordu ki, bu arada arabasının camı kırılıp eşyaları çalındı!
O gece bende kaldığında burnundan soluyordu!
* * *
Oturduk o gece 21 Gram’ı (Sean Penn, Naomi Watts, Benico Del Toro’nun rol aldığı film) izledik!
İnsan ruhunun 21 gram olduğunu söyleyen, aşkımızın ağırlığı ve intikam duygularımız üzerine muhteşem bir film.
Benico Del Toro arabayla Naomi Watts’ın kocasına çarparak öldürüyor, adamın kalbi Sean Penn’e naklediliyor.
Sean Penn de karısını terk ederek Naomi Watts’a aşık oluyor.
Kadın da ölen kocasının kalbini taşıyan adama karşı kayıtsız kalamıyor.
Biliyorum henüz evinden ayrılmış bir adam için 21 Gram iyi bir film seçeneği değil.
Bir yandan filmi izliyoruz, bir yandan da "İnsan kalbiyle mi sever aklıyla mı" diye tartışıyoruz. Yeni kalbi Sean Penn’i Naomi Watts’a itiyor, Benico Del Toro’dan intikam almaya kadar götürüyor.
Arkadaşım ise kalp nakli yaptırmadan yeni bir hayata başlıyor.
Kalbinin yerini aklı almaya başlıyor.
Yere göğe koyamadığını ilişkisini, -eşyaları da çalındı ya- şimdi yerden yere vuruyor.
Biz bunları konuşurken, "Kaç hayat yaşarız, kaç kere ölürüz" diye bitiyor film...
Google mı, Yahoo mu?
Amerikan hükümetinin çocuk pornosuyla mücadele çerçevesinde, internet kullanıcılarının ziyaret ettiği sitelerin bilgilerini istemesine Google karşı çıktı.
Yahoo ise bu isteği kabul ederek bilgileri hükümete verdi.
Yani Yahoo kullanıyorsanız, belki sizin de bilgileriniz verilmiş olabilir.
Durum sadece çocuk pornosuyla ilgili olsa belki Google da durumu kabul edecek.
Ancak Amerikan hükümetinin son bir ayda en çok aranan konular gibi özel istekleri, Google’ı bu tavrı almaya itmiş.
Rakiplerinin de bu bilgileri öğrenebilme olasılığı Google’ın bu kararı almasında etkili olmuş.
Google’ın müşteri bilgilerini üçüncü şahısla paylaşmama kararı ve haber alma özgürlüğüne gösterdiği saygı son derece cesurca.
Eskiden "Yahoo mu daha iyi arama motoru Alta Vista mı" diye tartışılırdı.
Google’ın ikisinin arasından sıyrılıp artık rakipsiz olmasında demek ki iyi yönetilmesinin çok etkisi var.
TAKSİCİLER MEMNUN
Kar boyunca işe ya taksiyle gittim ya da metroyla...Metronun ne büyük bir medeniyet olduğu böyle havalarda çok daha iyi anlaşılıyor.
Taksiciler ise Büyükşehir Belediyesi’nin karla mücadelesinden memnunlar.
"Belediye geçen yıla göre çok başarılı oldu. Neredeyse bütün ana yollar açıktı ama biraz da yerel belediyeler ara yollar için çalışsalardı fena olmazdı" diyorlar.
Ben de taksicilerle aynı fikirdeyim.
Kadınların futbola ilgisini çekmek için formalar daraldı
İtalyan liginde artık hakem formalarının bile tasarım harikası olduğunu yazınca bir kadın okurum mail atmış;
"Çok haklısınız Cengiz Bey, Roma’nın o maçını izlerken hakemi koluma takıp götüresim geldi" diyor.
Zaten kadınlara bunu söyletmek için formalardaki bu değişiklikler yapılıyormuş.
H. Erhan adlı okurum diyor ki; "İtalyan Milli Takımı’nın formalarını Kappa firması yapıyor, benzerini Trabzonspor da giyiyor. Bu formalar bayanların da futbola ilgisini artırmak için futbolcuların vücut hatlarını ortaya çıkaracak kadar dar tasarlanıyor."