Paylaş
Tanıyan tanımayan herkes bir şeyler yazmış... Ne kadar iyi kalpli olduğundan yaptığı şarkılara kadar...
Türk basını sözleşmişçesine Harun Kolçak’la ilgili tek bir şeyden bahsetmedi:
Bir dönem alkol ve uyuşturucu tedavisi gördüğünden.
Bizde kaybettiğimiz bir ismin ardından bu konuları konuşmak saygısızlık olarak algılanıyor.
Oysa Batı medyası kaybedilen bir sanatçının kariyerinden bahsederken her şeyi dan dan yazıyor.
Çarşamba günü Los Angeles’ta evinde kendini asarak intihar eden Linkin Park’ın solisti Chester Bennington’la ilgili çıkan haberlere bakın...
41 yaşındaki müzisyenin uyuşturucu ve alkol bağımlılığı nedeniyle yıllarca tedavi gördüğü yazıldı her yerde...
Peki Harun Kolçak’ın müzikal yolculuğu alkol ve uyuşturucu görmezden gelinerek yazılabilir mi?
Kaldı ki bu konular sanatçının bir dönem kariyerini ciddi şekilde tepetaklak ettiyse...
Kendisi bile bu konuda konuşurken, zamanında şok itiraflar yaparken medya neden özenle karartma yapmayı tercih ediyor?
Tamam uyuşturucudan ya da alkolden kaybetmedik Harun Kolçak’ı...
Prostat kanserine bağlı oluşan rahatsızlıklardan hayata veda etti.
Geçmişte yaşadığı hayatın ne kadar etkisi vardır, biz bilemeyiz...
Ama medyanın işi bir sanatçının biyografisinde karartmalar yapmak değildir.
Sanatçılar hayattayken alkol ve uyuşturucu tedavilerini sayfa sayfa yazan magazin yazarları, sanatçıyı kaybedince o geçmiş hiç yaşanmamış gibi davranıyor.
Bir hayat tek başına başarılarla yüklü olmuyor...
Hepimizin hayatında inişler, çıkışlar, dibe vuruşlar, tekrar yükselişler var.
Harun Kolçak’ın hayatı da böyleydi...
Yaptığı yanlışlar kendine, bu hayattan geriye bize güzel şarkılar bıraktı.
72’ye “erken gitti” diyoruz artık...
Farkında mısınız 62’ye ‘genç yaş’ diyoruz artık.
Harun Kolçak’ın vefatının ardından herkes aynı şeyi yazdı, “Genç yaşta kaybettiğimiz” diye...
Oysa yakın zamana kadar orta yaş üstü diye bakılıyordu 60’ın üzerine...
Şimdi 62’de ölene genç...
72’de ölene erken ayrıldı...
82’de ölene normal diye bakıyoruz...
92’de ölene iyi yaşadı diyoruz ancak...
Taksiciyle yol muhabbetinin de sonu geldi...
Geçen gün bir taksiye bindim, şoförle konuşuyoruz... Diye başlayan cümleler yakında tarih olacak...
Türk medyasının ‘halkın nabzını tutma’ konusunda en büyük başvuru kaynağıdır ya taksiciler, şimdi ondan da mahrum kalacağız...
Çünkü belediyenin bu ay hizmete sokacağı turkuaz renkli iTaksi’lerde görüntü ve ses kaydı dönemi başlıyor.
Haberi Hürriyet gayet güzel işlemişti dün.
Artık kimse ya başıma bir şey gelirse diye aklındakini istediği gibi soramayacak, kimse taksilerin içinde aklına estiği gibi konuşamayacak.
“Neme lazım kayıt altındayız” diyerek yutkunacak.
Ben taksi, dolmuş, minibüslerde görüntü alınmasından yanayım, terörle bu kadar boğuşurken, güvenlik açısından bu tür önlemler şart.
Ancak ses kaydı işi başka boyutlara götürecek. Taksiciyle yol muhabbetleri son bulacak.
Taksiler sessizliğe gömülecek.
Neden iTaksi
İstanbul’a gelen bir turist, belediyenin bu ay hizmete sunacağı taksilerin üzerindeki “iTaksi” yazısını görse ilk ne düşünür?
Apple’ın hizmeti herhalde bu
demez mi?
Bütün dünyada iPone, iPad, iTunes, iOS gibi Apple’ın ilk harfi küçük ‘i’ ile başlayan markaları varken iTaksi’nin neyi çağrıştıracağını düşünüyorsunuz...
Tamam Belediye İstanbul Taksi’nin kısaltması olarak bulmuş bunu ama o zaman niye i küçük harf...
Yabancılar bunu “Ay Taksi” diye okurken, halk arasında “İt Taksi” geyiklerine neden olursa şaşırmayın...
Ayrıca iTaksi markasıyla, Bitaksi’ye haksızlık yapmıyor mu Belediye...
Yazıklar olsun
Köy takımına da yenilirsin, 2-0 mağlup da olursun, elenirsin de...
Futbolda var bunlar.
Ama iki maçta da yenemezsen, turu geçmek için canla başla çalışmazsan, galibiyet bile alamazsan, hepsini geçtim mücadele etmezsen, futbol oynayamazsan...
Sen Galatasaray olamazsın...
Zaytung’un yazdığı gibi: Gasara... Gatara... Galarasa olursun...
Koskoca Avrupa Şampiyonunu bu hale düşürenlere yazıklar olsun.
Paylaş