Paylaş
Malum, bütün ünlüler buralardan geçiyor.
Ünlüler gecenin bir yarısı ya da sabahın köründe her halleriyle bu arkadaşların karşısına çıkıyor.
Hadise de geçenlerde kahve içmeye gelmiş.
Kafede görevli arkadaş, “Siz Hadise misiniz?” diye sormuş.
Hadise çocuğu terslemiş; “Hadise olsam sana ne, olmasam sana ne”...
Garson “Kardeşim sizin hayranınız ama ben emin olamadığım için sordum” derken... Hadise’nin koruması devreye girmiş, “Hadise olsa ne yapacaksın” diye çıkışmış.
Bizim garson arkasını dönüp gitmiş.
Bir süre sonra üzülen ve kabalaştıklarını fark eden Hadise, garsonu yanına çağırmış.
“Kardeşin en çok hangi şarkımı seviyor” diye sormuş.
Garsonun adını öğrendikten sonra, “Kardeşin için sana bir hediye göndereceğim” demiş.
Böylece gönlünü almış garsonun Hadise...
Garson arkadaşlarla biz bu muhabbetleri yaparken yavaş yavaş kalabalıklaştık. Havaalanı görevlisi, güvenlik elemanları da lafa karıştı.
Böyle bir ortamı yakalamışım ben, durur muyum...
Havaalanı çalışanları olarak ünlüleri değerlendirin bana dedim...
“Kahve içmeye gelen en mütevazı ünlü kim?” diye sordum.
Halit Ergenç dediler. Her seferinde sıraya girermiş, hâl hatır sorarmış, fotoğraf çektirirmiş. “Eşi Bergüzar Korel’le birlikte kimseyi bir kere terslediklerini görmedik” dediler.
En eğlenceli kim diye sordum?
“Tamer Karadağlı komiktir” dediler... Sürekli şakalaşırmış, çalışanlarla muhabbet edermiş, espriler yaparmış.
Kadın oyunculardan Demet Akbağ’ı tek geçtiler.
“Ata Demirer, günündeyse yıkar geçer” dediler.
“Hep asık suratlı gösteriyorsunuz ama Cem abiyi çok severiz, hiç öyle değildir” dediler. Fark ettim de bir tek Cem Yılmaz için, çok yakın birinden bahseder gibi bahsediyorlar.
En zor soruyu en sona sakladım; “En nemrut kim?” diye sordum.
İsim vermek istemediler. “Genç oyuncular daha burnu havada” dediler.
İsim verin, isim verin diye üsteleyince...
Mesela Merve Boluğur dediler... Nemrut demeyelim ama aksidir biraz diye eklediler.
Özellikle kadın mankenler ve şarkıcılardan hepsi illallah demiş.
Mirgün’den yanıt var
Mirgün aradı dün sabah, önceki günkü yazımla ilgili.
“Lütfen bununla ilgili kısa bir şey yaz” dedim, aşağıdaki metni gönderdi...
“Haberi yapan o muhabiri tehdit etmedim, “seninle görüşeceğiz” lafı da ağzımdan çıkmadı. Gece karanlığında taksi beklerken bir anda kapkaççı gibi önümüze atlayıp fotoğraf çekmesine kızıp söylendim.
O muhabir bana bir gazete için çalıştığını söyledi ama ertesi gün o bir kare fotoğrafı aynı uydurma fotoğraf altıyla o gazete dışında iki gazetenin ekinde gördüm. Belli ki kendi gazetesine girmeyen fotoğrafı küçük bir hikaye uydurup meslektaşlarına servis etmiş.
Tuba’yla gittiğimiz her yerde fotoğrafımız çekiliyor zaten, bundan kaçış olmadığını biliyorum. Görünmek istemediğim yere de gitmiyorum.
İnsanları hayatta tehdit etmem, hele gazeteci tehdit etmek yapacağım en son şey bile değil.”
Bu örnek de bize gösteriyor ki magazinde editoryal süzgeç iyi çalışmalı, önümüze gelen her haber sayfaya aktarılmamalı.
Not: Mirgün Cabas’ın o haberi Kelebek’te girmedi.
Neyse ki bitti
Dünyanın en ünlü golfçülerinin geldiği Antalya’daki milyon dolarlık golf turnuvası;
- Golf Federasyonu Başkanı Ahmet Ağaoğlu’nun, gazeteciye kafa atmasıyla açıldı...
- Yine Başkan’ın golf topuyla yanlışlıkla birini yaralamasıyla devam etti...
- Ne yazık ki Golf Dergisi’nin sahibi Hüseyin Kaplan’ın vefatıyla son buldu...
İyi ki dört günlük bir turnuvaydı bu...
Ya daha uzun olsaydı?
Ahmet Ağaoğlu kurşun mu döktürür, kurban mı kestirir bilemem artık.
Paylaş