Paylaş
En az 1.99 lira vererek Fizy, TTnet Müzik ve Turkcell Müzik gibi online sitelere abone olmak gerekecek.
15 Ağustos’tan itibaren müzik sektöründe böylece yeni bir dönem başlayacak...
Aslında aynı dönemde bir başka devrim daha yaşanacak. Dijital platformlar Kültür Bakanlığı tarafından denetlenecek.
Dijital platformlardaki rakamların ne kadar sağlıklı olduğu yıllardır tartışılan bir konu...
Daha doğrusu bu rakamlarla oynanıp oynanmadığı...
Kimi yapım şirketlerinin çeşitli yazılımlarla şarkıları çok dinlenmiş, çok indirilmiş gibi gösterdiği hep söylenir...
İşte bunun da önü kesilecek artık.
Müzik meslek birlikleri kendi aralarında anlaşarak Kültür Bakanlığı’na başvurdu ve dijital platformların bakanlık tarafından denetime tabi tutulmasını istediler.
Üstelik bu rakamların yazılımlarla şişirilip şişirilmediğinin, böyle bir durum varsa hangi şirketlerin yaptığının açıklanmasını da kabul ettiler. Bu gelişme, sektörde şeffaflık açısından son derece önemli. Dijital platformda rakamları oynayan/şişiren müzik firması varsa, -ki yıllardır kulaktan kulağa olduğu söylenir- afişe edilecek...
Bundan sonra yapılmaması için Bakanlık müfettişleri denetim yapacak.
Yani artık üç günde 100 bin dinlenen şarkılar, üç saatte biner biner artan dinlenmeler ortadan kalkacak.
Hangi şarkının ne kadar dinlediğini gerçek rakamlarıyla öğreneceğiz.
Başkanlar böyleyse...
Türk futbolunun en tepesinde bulunan, söz sahibi olan, futbolumuzu yönlendiren başkanlar daha kendi aralarında toplanıp Kulüpler Birliği Başkanı’nı seçemiyor.
Kavga, kıyamet, küfür, tehdidin bini bir para...
Sonunda aday olan isimlerin bir kısmı adaylıktan çekiliyor, bir kısmı çekilmeye zorlanıyor. Ve en yaşlı üye olduğu için Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav’ın başkan olmasına karar veriliyor. “İdare et bizi abi” modeli...
18 takımın en üst düzey yöneticileri kendi aralarında bir başkanı seçemiyorlar.
Kalkıp Türk futbolunu yönetecekler ha... Ne kadar yönettikleri ortada işte!
Kalpten düşme!
Vallahi şimdi biz yazsak, “Eski defterleri neden
karıştırıyorsun” olur...
“Can yakmaktan hoşlanıyorsun” olur...
“Durup dururken nereden çıktı bu mesele?” olur...
Ama İzzet Çapa soruyor, Ayşe Özyılmazel anlatıyor;
“Selma Ann Desmond’un hasta olduğunu bilsem vallahi yapmazdım” diyor...
“Ali Taran’la keşke tanıştıktan iki hafta sonra evlenmeseydim” diyor...
“Keşke o dönem durup bir soluklansaydım” diye ekliyor...
Bu meseleyi herkes çoktan unutmuşken, Ayşe “Bu konuda konuşmak istemiyorum” demek yerine...
“Geçti gitti” demek yerine...
Durup dururken anlatıyor bunları. Eski defterleri kendisi açıyor...
Biz yapsak vicdansız oluruz!
Aaa pardon durup dururken değil, yeni kitabı çıkmış “Kalpten Düşme” diye...
Onun tanıtım röportajında anlatıyor!
Hayırlı olsun kitabın Ayşe’cim...
Nikâh kıyılsa ne olurdu?
Tam ortalık yatıştı diyoruz; yine gazlar, TOMA’lar sahneye çıkıyor. Gezi Parkı olayları sırasında tanışan iki genç evlenmeye karar vermiş.
Gezi Parkı’nda kıyılacak nikâhları. Polis müsaade etmiyor. Vali Mutlu, Gezi Parkı’nı boşaltıyor, sonrasında İstiklal’e kadar uzanan sulu-gazlı çatışmalar yaşanıyor. Düğüne de izin yok cenazeye de. O nikâh Gezi’de kıyılsa ne olurdu?
Vali buna izin verse ne olurdu? Cevap veriyorum:
Cumartesi yaşanan çatışmalar yaşanmazdı.
Bugüne kadar hep yasaklamayı denediniz, bir de yasak koymamayı deneseniz de hep beraber sonucunu görsek...
Umreye gitmenin haber değeri yok
Sanatçı arkadaşlara hatırlatayım, artık umreye gitme haberleri fena halde demode oldu...
Çünkü gitmeyen kalmadı.
Hatta tekrar tekrar gidenler olduğu için “Umreye gidiyorum” diye haber uçurmalar, fotoğraf vermeler bayat hale dönüştü...
Bundan altı-yedi yıl önce olsa çok konuşulurdu bu haberler.
Ama artık kimse dönüp bakmıyor bile...
Gidiyorsanız gidin; Allah kabul etsin, yolunuz açık olsun...
Bu tür haberler o kadar çok yapıldı ki, umreye kimselere çaktırmadan sessizce gidip gelmek daha makbul artık.
Paylaş