Paylaş
Sonra da açıklama yaptı, “Pişman değilim”.
O kamera ışıklarının insanın üzerinde patladığı anları bilirim.
Işıktan önünüzü göremezsiniz, adım atamazsınız, ısrarlı sorulara karşı çelik gibi iradeyle durmak zordur.
Durulamadığı anlar da vardır işte!
Hande de duramamış, şemsiyeyi indirmiş kafasına.
Gece muhabirlerinin iki taktiği oluştu son yıllarda;
1- Israrlı sorular sor
2- En acayip soruyu sor
Bu iki şıktan birine mikrofonu uzattığın kişi sinirlensin ya küfür etsin ya da saldırsın.
Hangisini yaparsa yapsın haber olur.
Küfür ederse bipleyerek yayınlarsın, saldırırsa uzun uzun ekranda malı yersin...
Muhabirlerin bu taktiği sıkıcı bir noktaya geldi artık.
Israrla soru sormayı kesecekleri noktayı bilmeliler.
Şimdi tam bu noktada okurun kafasının hınzırlığa çalışacağından hiç şüphem yok.
O yüzden siz sormadan ben kendime sorayım;
“Madem o kadar biliyordun sen Sanem Çelik’e neden ısrarla aynı soruyu sordun?”
Birebir diyalogta öyle değildi ama gazetede basılı gördükten sonra Sanem’e de hak verdim ben.
Okurlar ve çevremdekiler de “Çok üzerine gitmişsin, röportajı bırakıp gitmekte haklı” dediler.
Sonra düşündüm.
Hande’nin yerinde ben olsaydım şemsiyeyi kafaya çakardım.
Sanem’in yerinde olsaydım röportajı terk ederdim.
Dolayısıyla Hande de haklıdır, Sanem de...
Ağzında gümüş kaşıkla mı doğdun...
“Born with a silver spoon in the mouth” (ağzında gümüş kaşıkla doğmak) derler aristokrat ailede doğan, doğuştan şanslılar için...
Gülben Ergen’in boynundaki pırlanta kaşık kolyesini görünce ıngilizler’in bu sözü aklıma geldi.
Artık ‘silver spoon’ kesmiyor zaten doğuştan şanslı olmak için, ‘diomand spoon’ lazım.
Tasarımcılar bu sözden esinlenmiş olmalılar çeşit çeşit kaşık kolyeleri var ünlü mücevhercilerde...
1.500 dolardan başlıyor, 25-45 bin dolara kadar gidiyor.
Gülben’in boynundaki hangisi bilemedim.
Gülben Ergen ağzında gümüş kaşıkla doğmadı ama boynunda pırlanta kaşıkla gezmeyi başardı şu hayatta.
Neyse ki Gwen Stefani gibi bebeğine 4000 dolarlık pırlanta kaşıklarla mama vermedi Gülben Ergen...
Yoksa verdi de bizim mi haberimiz yok?..
Sahi ya, sakın boynundaki Atlas’ın pırlanta mama kaşığı olmasın?..
Orhan Alkaya mı haklı, gazete mi
Dün sabah Orhan Alkaya aradı (şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni), Aleviler’in tepkisini çektiği söylenen ve oyunu durdurulan Yedi
Tepeli Aşk’la ilgili konuştuk.
“Gerçekten Aleviler’in tiyatroyu basıp yakmasından korkuyor musunuz” dedim.
“Senin de yazdığın gibi Aleviler’in böyle bir şey yaptığı görülmemiştir. Zaten ben de böyle bir açıklama yapmadım” dedi.
“Aynı açıklamanız bugün de var gazetede” deyince; “Israrla söylemediğim şeyi yazıyorlar” yanıtını verdi.
Bu işte kim haklı bilemedim ama sonuç olarak şehir Tiyatroları “yangına körükle gitmemek için” oyuna ara verdi.
11’e giremeyen hocasını suçluyor
Şu futbol dünyasında Aykut Kocaman da ırkçılıkla suçlandı ya futbolculara güven olmaz artık.
Ankaraspor’un Meksikalı oyuncusu De Nigris, “Kocaman’ı yabancılara karşı sistematik ırkçılık yapmakla” suçlamış.
Meksika dergisi de bunu “Türk usulü ırkçılık” olarak manşet yapmış...
O Aykut Kocaman 95-96 sezonunda attığı son dakika golüyle şampiyonluğu Trabzon’un elinden alıp Fenerbahçe’ye kazandırmıştı.
Sonra da uzatılan mikrofonlara, “Trabzonlu arkadaşlarıma üzülüyorum, hiçbir şey fazla abartılmamalı” demişti.
Bu yüzden de Fenerliler’den ve Ali şen’den tepki çekmiş, sonraki yıllarda takımdan biraz da sol-demokrat görüşleri etkisiyle uzaklaştırılmıştı.
Şimdi bir Meksikalı, Aykut’u ırkçı ilan etmeye çalışıyor.
Son yılların modası da bu oldu.
Kadroya giremeyen oyuncuların ilk işi hocalarını ırkçılıkla suçlamak oluyor.
Paylaş