Paylaş
‘Halepçe’ dendiğinde akla ilk gelen isimlerden olan gazeteci Ramazan Öztürk itiraz etti bu habere...
Kendisinin Halepçe filmi üzerine yıllardır çalıştığını, Mahsun’un bu filmi çekemeyeceğini söyledi.
Sevgili Ramazan gerçekten de Halepçe katliamıyla özdeşleşen ve bütün dünyanın bildiği fotoğrafı çekmiş gazetecidir.
Bu konuyla ilgili araştırmaları, çalışmaları vardır.
Bana kalırsa Halepçe’nin filmini çekmekte geç bile kaldı.
Şimdi Mahsun ya da bir başka isim Halepçe’yi çekmeye kalkınca Ramazan itiraz ediyor.
Ama haklı bir itiraz değil bence bu...
Halepçe gibi bir konu üzerine ipotek konabilir mi?
Ramazan bu filmi 2020’ye kadar çekemese, o tarihe kadar kimse Halepçe’yi film yapamayacak mı?
Şimdi ben 1 Mayıs 1977’nin filmini çekmeye kalksam, Kazancı Yokuşu’ndaki sembol fotoğrafı çekenlerden izin mi almam gerekiyor?
Beren özür dilesin davayı çekelim
Berlin Kaplanı’nın galasında Murat Tokat’ı gördüm, Mahsun Kırmızıgül’ün iş ortağı...
Mahsun gibi o da eski dosttur, “Sürekli geçiriyorsun bize” dedi...
“Beren Saat’le davayı uzatmak sizin aleyhinize” dedim. “Oradan kazanılacak paranın peşinde değiliz ama biz o konuda haklıyız” dedi Murat.
“Beren’in göğsünün göründüğü fotoğraflar basına servis edildi. Beren de haklı” dedim.
“O fotoları biz servis etmedik. Ayrıca Yavuz Bingöl’ün özür dilemesi de bizi ilgilendirmez. Çünkü biz Yavuz gibi, Beren hakkında kırıcı açıklamalar hiç yapmadık” yanıtını verdi...
“Davayı çekmek sizi yüceltir” dedim.
“Beran Saat galaya gelmediği için bizden değil sektörden özür dilesin, hemen çekelim” dedi...
Velhasıl anlaşamadık...
Müşteri bastırdı, balon bardak geldi
Cipriani’nin şarabı küçük kadehlerde servis etmesini hiç sevmedim. Meğer bütün Cipriani müşterileri aynı dertten muzdaripmiş.
Sonunda İtalya’ya merkeze iletmişler durumu... “Masalar küçük, kadehler devrilir... Ayrıca Fransızlar gibi ritüele gerek yok, şarabı küçük kadehe koyarsın, tak diye içersin. İtalyan usulü budur” yanıtını almışlar.
Türk müşterilerin hiçbirini tatmin etmemiş bu yanıt.
Açıkçası beni de etmez, ille de büyük kadehte içmek isterim şarabı.
Bu kadar itiraza sonunda Cipriani pes etti. İstanbul restoranında bir ilke imza attı ve bu haftadan itibaren büyük kadeh kullanmaya başladı.
Bu arada müşteriler bastırdığı için daha önce mönüye Türk kahvesi ve rakı da koymak zorunda kalmıştı Cipriani... Ünlü İtalyan restoranının bu kadar Türkleşmesi yeter arkadaşlar...
Kötüye kullanım...
Acun Ilıcalı, abisi Dr. Ömer Cenker Ilıcalı’yla açtığı Anotomica Kulak Burun Boğaz Hastanesi’nde alkışlana-cak bir işe imza atıyor. Hastane yönetimi, 0-18 yaşında maddi durumu olmayan işitme engelli çocukların bakımını bedava yapacağını açıkladı. Üstelik hiçbir prosedüre ihtiyaç duymadan. Ailenin “maddi durumumuz yok” demesi yeterli...
Şimdi merak ediyorum... Bu harika projeyi istismar edecek, hastaneyi canından bezdirecek kaç kişi çıkacak...
İhtiyacı olmadığı halde, sırf bedava diye bu hakkı kullanacak kimler olacak? Van’da da aynısını gördük... Yardımlardan en çok ihtiyacı olmayanların faydalandığını...
Bizim insanımız böyle oldu ne yazık ki; hep yardıma ihtiyacı olduğunu düşünür.
Kendisinden daha fazla yardıma ihtiyacı olanları düşünmeden... İnşallah yanılan ben olurum.
Paylaş