Habertürk’ün ölümü...

Güngören’deki patlamada 17 masum vatandaşımızla birlikte, hızlı ve yaratıcı özellikleriyle bilinen bir haber kanalının da ölümüne şahit olduk.

O haber kanalı Habertürk’tü.

Kendisine haber kanalı diyen tüm kanallar patlamayla ilgili bilgileri saniye saniye aktarırken, telefon bağlantıları kurup, olay yerinden canlı yayınlar yaparken Habertürk’te saatler boyu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’le yapılan canlı söyleşiyi yayınladı.

Bakan’a ayıp olmasın diye yayını kesemediler.

Sadece Bakan’ın konuşması üzerine ekranda bir kutu açıp patlama görüntülerini sesiz yayınladılar, alt yazılarla bilgi verdiler.

Oysa aynı sırada CNN International, BBC, Sky News, Al Jezire başta olmak üzere bütün uluslararası haber kanalları yayın akışını kesmiş "breaking news" olarak patlamayı aktarıyordu.

Bütün dünyanın dikkat kesildiği haberi bir tek Habertürk, ’görmezden’ geldi.

Oysa Ufuk Güldemir’in Habertürk’ü şöyle düşünürdü;

n Herkes patlamayı merak ederken ekranda saatlerce enerji konuşmak en başta ölen 17 vatandaşımıza ayıptır.

n 17 kişinin öldüğü saatlerde Bakan’ı başka bir gündemle ekranda tutmak Bakan’a ayıptır.

n En sıcak gündemi takip etmemek de haberciliğe ayıptır.

Oysa Habertürk, Bakan’a durumu izah edip yayını kesse, Hilmi Güler de "Ben de patlamayla ilgili bilgi almak için Vali’yle görüşeceğim" gibi bir açıklama yapsa herkes kurtulacak.

Ama çoktan reflekslerini kaybetmiş bir kuruma dönen Habertürk, Bakan’ı da izleyici gözünde zor durumda bıraktı.

Habertürk istese de o yayını kesemezdi.

Maden yatırımları olan grup için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın ne kadar önemli olduğunu düşündüğünden kesemezdi...

Artık "gücü ögürlüğünde" olmadığından kesemezdi...

Pazar gecesi Ufuk Güldemir’in kemiklerini sızlattılar ki artık iyi bir haber kanalı olmadıklarının yeterli kanıtıdır bu.

Havada çatal bıçak

THY’nin pek çok havayolu şirketine göre çok iyi olduğunu her fırsatta söylüyorum.

Atatürk Havalimanı’nın da keza öyle...

Zagreb’te havaalanını görünce bunun bir kez daha anladık.

Şu kadarını söyleyeyim tek bir restoran var Hırvatistan başkentinin havaalanında.

Orada da yemek yiyebilmek için ciddi bir mücadele vermeniz gerekiyor.

Catering şirketi Do&Co ile birlikte THY uçaklarında verilen yemek kalitesi de iyice arttı. Hatta abartıldı bile...

Her business class yolcusuna yemekle birlikte metal çatal-bıçak seti veriliyor uçakta.

Üç çatal, iki bıçak ve bir tatlı kaşığı...

Ne oluyor?

En pahalısından bir Fransız restoranında mıyız?

Alt tarafı iki-üç saatlik bir Avrupa uçuşu...

Tamam zeytinyağlısı, sıcak yemeği için ayrı çatal-bıçak vermek büyük incelik ama bu kadarı da biraz abartı.

En azından bir çatal-bıçak eksikle aynı yemek yenebilir.

THY bu kadar iyi havayolu işte, diğer havayollarında plastik çatal bıçağa talim ederken bizimkinde hizmetin fazlalığını yazıyoruz.

Ayrılık zordur

Mustafa Altıoklar’la Nehir Erdoğan ayrıldı mı ayrılmadı mı anlamış değilim ama ortaya çıkan tabloya bakınca bir tarafın ayrılığı kabullenmekte zorlandığını görüyorum ben.

Sürekli tek başına görüntülenen, tek başına tatil yapan erkek tarafı ısrarla "ayrılmadık" diyor.

Hatta hafta sonu beraber eğlendikleri fotoğrafları ’tarzı olmamasına rağmen’ basına veriyor. Sürekli tek başına tatil yapan kız tarafı ise konuyla ilgili konuşmayacağını söylüyor.

Buradan ne sonuç çıkarmamız lazım?

Madem ayrılmadılar neden Nehir Erdoğan da, Mustafa Altıoklar gibi yüksek perdeden dile getirmiyor bunu...

Madem ayrılmadılar neden Mustafa Altıoklar sürekli ilişkinin devam ettiğini kanıtlamaya çalışan taraf durumunda...

Altıoklar’a tek tavsiyem, "tarzı olmayan şeyler" yapmaması olur.
Yazarın Tüm Yazıları