Paylaş
Yıllardır ünlü görmek, oyuncuların fotoğrafını çekmek için semte akın eden insanlar zaten vardı.
Gülse Birsel’in “Yalan Dünya”sından sonra bu durum ikiye katlandı.
“Yalan Dünya” izleyicileri plato gezer gibi gezmeye başladı Cihangir’i...
Özellikle hafta sonları akın akın semt dışından Cihangir’i görmeye gelen gençlerle dolu sokaklar.
Zeki Demirkubuz artık Firuzağa Kahve’ye uğramaz oldu.
Havalar ısınınca galiba kafelerde oturacak yer kalmayacak Cihangir’de...
Sonunda Gülse, bizim Ağa Cafe’ye de el atacak diye korkmaya başladım.
Ben, “Ay dışarıdan insanlar geldi semtimiz bozuldu” diyecek kadar sersemlemedim...
Geçici modadır bu işler.
Ama Gülse’nin bir diziyle bizim sokakların kimyasını değiştirdiğini söylemeliyim.
Geceleri ‘kafa bi dünya’ yabancıların sayısı arttı ama kendi adıma şikayetçi değilim bu durumdan.
TL için binlerce öneri alınırken Taksim için neden alınmıyor?
Pazar günü Taksim’deki Gezi Parkı’nda eylem vardı, “Hükümet Taksim’den elini çek” diye bağırıyordu eylemciler.
Dünkü Hürriyet’te “Alternatif Taksim” diye mimar Hakan Kıran’ın hazırladığı proje yayınlandı. Topçu Kışlası ucubesi yok projede, hatta AKM binası bile yok.
Anıt’ın yeri değiştirilmiş.
Dolmabahçe’ye kadar uzanan yeşil alan eklenmiş...
Ben Belediye Meclisi’nin onayladığı projeden çok daha fazla sevdim Kıran’ın projesini... Ancak bu iş ‘ben onu sevdim, bunu sevmedim’le olmaz.
Mimar Hakan Kıran’ın ortaya attığı tek bir alternatif proje bile Taksim’i çok daha fazla tartışmamız gerektiğini gösteriyor. Üzerine çalışılsa daha ne projeler çıkacak demek ki...
TL simgesi için bile binlerce öneri alanlar, vapurları, belediye otobüslerini halkın oylarıyla seçenler Taksim gibi İstanbul’un çehresini değiştirecek bir projede neden uzmanların önerilerini dinlemiyor?
Defileden kız seçmek
Esin Övet, Ivana Sert’in 16 yaşına geldiğinde oğluna kız seçmesi için defile yapma projesini yadırgamamış. Oysa bu işe en fazla tepki göstermesi gereken kadın yazarlar olmalı.
Çünkü kadını ‘eşya’ yerine koyan, aşağılayan bir anlayışın ürünü bu.
Böyle başa böyle tarak!
Ok ve yayla otobanda
İstanbul’un ruh halini sıkışık trafikteki satıcılardan anlamak mümkündür...
Binbir türlü şey satarlar.
Geçen gün E5’te otabanın ortasında sabah sabah okla yay satıyorlardı...
Birader belki işe atla gidiyor olsaydık alırdık da, ne yapacağız senin okla yayını? Sonradan uyandım... Bu olsa olsa “Fetih 1453” filminin etkisidir diye...
Malum, film rekora koşuyor, 4 milyon seyirciyi devirdi. Otobandaki satıcılar da girişimci Türk zekalarını devreye sokup hemen okla yay satmaya başladılar.
Film 5 milyon gişeyi devirdikten sonra Ulubatlı’nın sancağını satarlarsa şaşırmam.
Yerdeki Türk bayrakları
Sözcü gazetesinde dün, “Bayrağa büyük saygısızlık” diye bir manşet vardı... Ak Parti’nin kadın kolları toplantısında Türk bayraklarının yerlere düştüğü, bazı kadınların Türk bayrağının üzerine oturduğu yazıyordu haberde.
Muhalefet yapmak için zorlama bir haber gibi geldi bana.
Sözcü’deki arkadaşları Türk Milli Futbol Takımı’nın ilk maçına davet edeceğim.
Maç öncesi koltukların üzerine konan, ucuz naylon ya da kağıt Türk bayraklarının koyacak yer olmadığı için maç sonuna kadar nasıl yerlere düştüğünü, üzerine oturulduğunu, ayaklar
altında kaldığını fotoğraflamaları için...
Çünkü maç boyu ya o bayrağı sallayacaksınız ya da bir yere bırakacaksınız...
Kimse de 90 dakika bayrak sallamıyor.
O yüzden belki de bu tür parti toplantılarında ve maçlarda bayrak dağıtmayı bırakmak lazım artık. Yerine kırmızı beyaz flamalar hazırlanmalı.
Yoksa bu tür manzaralar kaçınılmaz oluyor.
Paylaş