Paylaş
Dünya şirketi böyle olunur işte...
Türk Hava Yolları, bütün dünyanın merakla beklediği, 25 Mart’ta gösterime girecek “Batman v Superman” filminin resmi sponsoru oldu...
Bununla da kalmadı, bu sponsorlukla ilgili hazırladığı iki reklam filmini pazar gecesi bütün dünyanın izlediği Super Bowl finalinde yayınladı...
Amerikan Futbol Ligi’nin (NFL) 50’nci yıl finaliydi...
Denver Broncos’un, Carolina Panthers’i 24-10 yendiği final maçını kesin olmayan rakama göre bu yıl 117 milyon kişinin izlediği tahmin ediliyor.
Geçen yılki finali 114,4 milyon kişi izlemişti...
Finalin Amerikan ekonomisine katkısı 20 milyar dolar...
Şirketler 30 saniyelik reklam filmi için 5 milyon dolar ödedi...
Devre arası şovunda Coldplay, Beyonce ve Bruno Mars sahneye çıktı...
İşte THY böyle bir final gecesinde “Batman v Superman” filmi için hazırladığı iki reklam filmini yayınladı...
THY yeni uçuş noktası olarak Batman’in şehri Gotham City’ye ve Superman’in şehri Metropolis’e uçtuğunu gururla açıkladı...
Çok zekice, harika bir fikir...
THY, olmayan şehirlere, iki büyük çizgi kahramanın yaşadığı hayali şehirlere uçabilecek kadar vizyonunun büyük olduğunu tüm dünyaya gösterdi...
Bayıldım reklam filmlerine...
Batman’i canlandıran Ben Affleck ve Lex Luthor’u oynayan Jesse Eisenberg’in rol alması, filmden ilk kez ortaya çıkan görüntüler olması da cabası...
CBS kanalındaki maç öncesi yorum programına THY’nin sponsor olması da güzeldi...
Bu kampanyada her şey çok iyi düşünülmüş...
Filme sponsor olmak, Super Bowl’da göstermek, her şey çok iyi örtüşmüş ve tam bir uluslararası kampanya olmuş...
Tebrikler THY...
Reklamı, fikri o kadar sevdim ki hemen THY’nin sitesine girip Gotham City’ye bir bilet aldım!
Mazhar’ın evine gitmeye var mısınız?
Mazhar Alanson’un, 2009’da
çıkan ve şarkılarının hikayesini anlattığı, hayatından kesitler aktardığı Mazhar Olmak kitabını çok sevmiştim...
Mehmet Barlas’ın evindeydik ve baskıdan o gün gelen ilk kitabı imzalamıştı bana...
O kitap gibi, Mazhar’ın bu cuma başlayacağı Mazhar Olmak gösterisini de çok seveceğimi düşünüyorum...
Mantık aynı...
Sahnede kendi başına olacak, hem çalacak, hem anlatacak...
Şarkılarının hikayesini, hayatından anekdotları...
Biricik’in tasarladığı lambalar, koltuklar falan olacak sahnede...
Evindeymiş gibi çalacak, söyleyecek...
Sahnede aktaracağı hikayelerin bazılarını anlattı bana, söyleyeceği şarkıları gösterdi...
Heyecandan ölüyordu...
İlk sahnelemesi bu perşembe akşamı Zorlu PSM’de, kaçırmayın derim...
Hangisi doğru?
Berrak Tüzünataç, Til Schweiger’ın oynadığı Alman filminde küçük bir rol üstlendi...
Filmde Schweiger’la bir gecelik ilişki yaşayan bir resepsiyonisti canlandırıyor Berrak...
Bu rolüyle ilgili Alman Bild gazetesine bir röportaj verdi ve “Çok büyük bir mesele değildi. Doğrusunu söylemek gerekirse örtünün altında üzerimde kot pantolon vardı” dedi...
Bild’de yayınlanan bu cümle üzerine millet sosyal medyada kotla sevişme geyiği çevirince Berrak da dayanamadı ve şu açıklamayı yaptı:
“Meraklısı varsa üzülerek söylüyorum ki filmde bir sevişme sahnesi yoktur. Dolayısıyla haberin içeriği tamamen kurgudur...”
Vallahi ben merak ettim sevgili Berrak...
Ama işin detayını değil, söylediğinin hangisinin doğru olduğunu?
Bild’e söylediğin mi, sosyal medyada yazdığın mı?
Yoksa filmde hiç böyle bir sevişme sahnesi yok da tamamen Bild’in uydurduğunu mu söylüyorsun...
Bu gidişle stüdyolara seyirci de alınmayacak!
Beyazıt Öztürk’ten sonra Okan Bayülgen de seyirci protestosuyla karşılaştı canlı yayında... Ben işin “krizi iyi yönetti, kötü yönetti” tarafında değilim...
Beyazıt’ın başına gelenlerden sonra şov programlarında telefon bağlantısı sayısı ciddi oranda düştü...
Kimse canlı yayında yeni bir sürprizle karşılaşmak istemiyor çünkü...
Peki Okan’ın başına gelenden sonra stüdyoya alınan seyirci sayılarında azalma olur mu?
Hiç şaşırmam...
Sonuçta yayın öncesi ne kadar sıkı ararsanız arayın, ne kadar önlem alırsanız alın, canlı yayında sahneye atlayacak bir seyircinin önüne geçemezsiniz...
Bunun tek çözümü stüdyoya seyirci almamak olur... Umarım o günleri de yaşamayız...
Radyolar da para almaya başladı...
Müzik piyasasında ilginç bir gelişme oldu geçen hafta; İstanbul FM piyasaya yeni giren genç sanatçıların şarkılarını radyoda çalmak için para istemeye başladı... Müzik kanallarının bu uygulamasını yıllardır biliyoruz...
Başta Kral TV olmak üzere, yıllarca klip dönmek için sanatçı ve yapımcılardan belli ücret aldılar...
Almaya devam ediyorlar...
Ancak radyolar böyle değildi ve genç sanatçıların şarkılarının tanınması için çok önemli platformlardı...
Şimdi İstanbul FM bu geleneğe ilk baltayı vurdu... Umarım diğer radyolar da peşinden gitmez ve İstanbul FM de bu kararından geri adım atar...
Paylaş