Paylaş
Evlenmeye çalışıyor dediğim parası pulu da yok değil. Boğaz kıyısında düğün yapacak bir yer arıyor, küçük gelen kendi evinden bir kiralık eve taşınacak.
Mobilya falan almaya uğraşıyor, anlayacağınız sıfırdan ev kuracak. Bunlarla uğraşırken gördük ki kriz gerçekten bazı sektörlere teğet geçmiş. Mesela düğün sektöründe mekân kiralayan süsleme yapan şirketlere kriz falan uğramamış. Eskiden olduğu gibi yine havalarda uçuyorlar.
Mobilya sektöründe de öyle...
Ortalamanın biraz üstü kalitede bir şey almaya kalktığınızda fiyatların kriz öncesinden farkı yok.
Ev fiyatları ve kiralar da kriz nedeniyle düştü deniyor değil mi? Arkadaşımın ev baktığı Cihangir’de öyle bir şey yok. Fiyatlar olduğu yerde duruyor, bizimki hâlâ ev arıyor... Başbakan’ın dediği gibi kriz galiba bazılarına gerçekten teğet geçiyor.
Sirkeci garı kapıları...
120 yıllık bir bina Sirkeci tren istasyonu. İlk yapıldığında denize sıfırmış, sonra deniz dolduruldukça bugünkü halini almış...
Cumartesi sabahı tarihi yarımadada yürüyüş yaparken Sirkeci garına da girdim...
Garlar hep hüzünlü gelir bana, buluşmalardan çok ayrılıkları hatırlatır...
120 yıldır ne buluşmalara, ne ayrılıklara tanıklık eden duvarlara baktım.
Üç genç kız profesyonel kamerayla görüntü alıyordu, belki bir kısa film belki bir belgesel için...
Sol tarafta demiryolu müzesi, ilk trenlerden duvara asılı uyarılar; “Tütün mamülleri içmek memnudur” yazıyor.
‘Memnu’ yasak demek, Aşk-ı Memnu (Yasak aşk) gibi...
O zamanlar da sigara içmek yasakmış yani...
Solda 50’lerde 60’larda altın çağını yaşayan Gar Lokantası...
Selahattin Hilav’ın Fethi Naci’nin, Edip Cansever’in Oğuz Atay’ın müdavimi olduğu Gar Lokantası. Şimdiki adı Orient Ekspres... Böyle muhteşem bir binadır Sirkeci garı...
Yapıldığı tarihten sonra Orta Avrupa’daki tüm tren istasyonları tasarımına esin kaynağı olmuştur.
Ünlü Orient Ekspresi’nin son durağıdır.
Hakkında kitaplar yazılmış, filmler çekilmiştir.
Daha geçenlerde Yeni Zelandalı bir milyarder dünyanın dört bir yanından gelen konuklarıyla burada Orient Ekspres konseptiyle doğum gününü kutladı...
Böyle muazzam bir yapının kapıları neden yapılmış biliyor musunuz?
Plastikten... Son 10 yıldır her yerde moda olan plastik çerçevelerden... Çift cam bile değil...
Kapıların bazısı yamulmuş, tamamı pislenmiş...
Böyle tarihi bir binanın girişinde estetik yoksunu bir çirkinlik abidesi...
Tarihe, mimara, gara, orada yaşanan her şeye hakaret bu plastik kapı-pencere...
Tarihe sahip çıkmak adına çok güzel işler yapılıyor İstanbul’da...
Bakın Tophane-i Amire’nin altında yıllardır gecekondu gibi duran ve silah dükkanlarının bulunduğu yerler yıkıldı.
Obama’nın da konuşma yaptığı Tophane-i Amire tüm güzelliğiyle ortaya çıktı.
Sirkeci garında ise 120 yıllık bir tarih plastik kapı pencereyle çerçeveleniyor.
Kaldırın şu kapıları da garın güzelliği çıksın ortaya...
Başka semtin kızı mısın?
Eyşan Özhim’in hafta sonu çıkan röportajlarını okuyorum...
Aptal sarışınları eleştiriyor, estetik yapanlara çakıyor, mankenlere kızıyor?
Neden?
Başka Semtin Çocukları’nda rol aldığı için...
Film Gazi Mahallesi’nden bir hikaye anlatıyor, başka hayatları gözler önüne seriyor, filmin yönetmeni ve oyuncuları da sol tandanslı...
Altın Portakal’da yaptıkları konuşmalar da öyleydi...
Eyşan Özhim böyle bir filmin ikliminden belli ki etkilenmiş, başka bir yere konumlandırıyor kendini...
Gerçekten sarışınlar ve estetik hakkında öyle düşünüyor olsa bile Başka Semtin Çocukları röportajında öne çıkan unsurlar bu olmamalıydı...
Paylaş