Paylaş
Vuslat Doğan Sabancı’nın yaptığı konuşma, sadece Hürriyet çalışanları olarak bizim değil, bu ülkede özgür gazetecilik yapmaya çalışan herkesin destek vermesi gereken bir konuşmaydı...
Bir kaç noktanın altını çizelim...
* Hedef göstermeler, baskınlar, saldırılar, taşla sopayla yapılan sindirme girişimleri bizi korkutmaz, korkutamayacak. Korkmuyoruz çünkü korkarak gazetecilik yapılmaz...
* Ülkesini seven ve demokrasiye sahip çıkan tüm vatandaşlarımızı, siyasilerimizi, iş dünyasını, sanatçılarımızı, sivil toplum örgütlerini, milletimizin haber alma hakkına sahip çıkmaya davet ediyoruz...
* Bu mesele üç camın, bir kapının kırılması, bir binaya saldırılması meselesi hiç değildir. Bu, halkın haber alma özgürlüğünün ve bunun için çalışan gazetecilerin susturulmaya çalışılması meselesidir.
* Gazetecilik yapmazsak sizlerden 67 yıllık Hürriyet’inizi almış oluruz. Terör ve şiddetin tırmandığı, çocukların yetim kaldığı, birçoklarımızın yalnız, bıkkın ve umutsuz hissettiği bugünlerde kimsenin sizin elinizden Hürriyetinizi alma hakkı yoktur.
* İlkelerimizden ödün vermeden doğru ve objektif biçimde gazetecilik yapmaya devam edeceğimizi de bir kez daha kararlılıkla belirtiyorum.
Saldırıya uğrayan Hürriyet binası önünde bunları söyledi Vuslat Hanım...
Sadece gazetecilik yapan herkesin altına imza atacağı ve sonuna kadar destekleyeceği mesajlar bunlar...
Ne mutlu ki bunlara sonuna kadar inanmış köklü bir medya geleneğinden gelen bir aile tarafından yönetiliyor Hürriyet...
Türkiye demokrasisi ve Türk medyası adına büyük bir şanstır bu...
Bu yüzden her türlü teröre karşı, ‘#hurriyetbenim’ deme zamanıdır...
İnternette başlığa bakıp yorum yazmak
Geçen gün Sabah gazetesinin web’te yaptığı bir haber internette okuduğunu anlamayan, hatta hiç okumadan yorum yapan kullanıcılarla ilgili çok önemli ipuçları verdi...
Sabah.com.tr’de “Ünlü oyuncudan şok sözler... Bu ülkeden çekip gitmek istiyorum” başlığıyla bir haber aldı...
Haber daha çok okunsun diye oyuncunun yüzü buzlanmıştı, kim olduğu belli olmuyordu...
Okurlara sadece bu başlık bile yetti, başladılar peşpeşe yorum yapmaya:
“Seni tutan mı var, defol git. Bu ülkede durduğun haram...”
“Git, bir pislik eksilsin...”
“Memnun oluruz bir hain azalır...”
“Ulan gitmezsen şerefsizsin, gittin de seni kim durdurdu...”
“Defol git yanında da diğer vatan hainlerini götür...”
Yağdırıyorlar da yağdırıyorlar “ülkeyi terk etmek isteyen ünlü oyuncuya...”
Toplu halde linç ediyorlar...
Kimse de dönüp bakmıyor acaba bu lafı eden hangi ünlü oyuncuymuş diye...
Lafı eden kim biliyor musunuz?
Gerard Depardieu...
Yüksek vergiler yüzünden daha önce Fransa’yı terk edeceğini açıklayan Depardie’nun mallarını satmaya ve Belçika’ya gitmeye hazırlandığını anlatıyordu haber...
Ama haberi tıklayıp okuyan kim...
Sadece başlığa bakıp küfür yağdırıyorlar, başlıkta Gerard Depardieu’nun yüzü buzlu olduğu için de bunu söyleyenin bir Türk oyuncu olduğunu zannediyorlar...
Basıyorlar küfürü...
Traji komik, acınası bir durum...
İnsanların sürü psikolojisiye nasıl hareket ettiğini, internetteki ‘okur-yazar’ kalitesinin çapını gösteren çok çarpıcı bir örnek oldu bu...
Gerad Depardieu, Fransa’yı terk edeceği için Fransızlar’dan bu kadar küfür yemediğini öğrense gülerdi ağlanacak halimize herhalde...
Pal Sokağı Çocukları’nın ülkesi
Suriyeli mültecilere karşı AB ülkelerinin tutumu içinde en çok şaşırdığım ne Almanya oldu ne Fransa ne Hollanda...
Hatta İngiltere bile belli sayıda mülteciye kapılarını açmaya karar verdi sonunda...
Beni en çok şaşırtan ülke Macaristan oldu...
Sırbistan sınırına diktiği tel örgüler, mültecilere karşı tutumu, hayvanlara yapılmayacak muameleleri Suriyelilere reva görmesi Macaristan’ı mülteci krizinde sınıfta bıraktı...
Kadın kameraman bile polisin elinden çocuğuyla kurtulan mülteciye çelme takacak, ufacık çocuklara tekme atacak kadar ülkenin insanlık dışı muamelesinden etkilenmiş işte...
Kadın kameramanın görevine son verildi…
Ama Macaristan, insanlık ayıbının faturasını sadece o kendini bilmez kameramana keserek sıyrılamaz bu utançtan...
Sinemada insanı en etkileyici anlatan Zoltan Fabri’lerin Istvan Szabo’ların ülkesi...
Tuna’nın ayırdığı Buda’yla Peşte’nin güzelliği nasıl bu kadar çirkinliğe izin verdi...
Macar edebiyatının klasiği Pal Sokağı Çocukları’nı da mı okumadın be kendini bilmez kameraman...
Okusan o çelmeyi takar mıydın o mülteci baba-kıza...
Yanındayız Ahmet Hakan...
* Arkadaşımız olduğun için değil...
Meslektaşın bile diyemeyeceğim bir tetikçi tarafından ölümle tehdit edilen bir gazeteci olduğun için...
* Aynı gazetede çalıştığımız için değil...
Açık ölüm tehdidi almana, sinek gibi ezilmekle tehdit edilmene rağmen savcılar, devleti yönetenler ‘Hop noluyor’ diye ayaklanmadığı için...
* Yıllara dayanan hukukumuz olduğu için değil...
Hiç tanımadığımız bir gazeteci de benzer şekilde ölüm tehdidi alsa aynısını yapacağımız için...
Yanındayız Ahmet Hakan...
Paylaş