Fenerbahçe-Galatasaray maçının hakemi Fırat Aydınus, artık hakemlik kariyerini zorlar bir noktaya gelmiş durumda...
Hayır, hayır, bir futbol eleştirisi ya da hakem analizi yapmayacağım.
Fırat Aydınus, kadınlar arasında giderek bir fenomene dönüşmüş durumda...
Hangi maçıydı şimdi hatırlamıyorum, kalabalık gruptan bir kadın kalkıp "Ya yarım saattir bu adama bakıyorum, bu kadar yakışıklı hakem mi olur" demişti...
Fırat Aydınus kendisine özel bir kadın izleyici kitlesi oluşturmayı başardı...
Futbolla ilgilenmeyip, maçları sırf Aydınus yüzünden izleyen kadınlar var. Sahadaki görüntüsüyle giderek daha da sempatik hala dönüşüyor.
Maç sırasında futbolcularla konuşuyor, gülüyor, espriler yapıyor, rahat hareketleriyle puan topluyor.
Cumartesi akşamı Fenerbahçe-Galatasaray maçını kadroda yer almayan Okan Buruk’la birlikte Çeşme’de izledik. "Saha içinde nasıldır Fırat Aydınus" diye sordum Okan’a...
"İyi hakemdir, aynen böyle göründüğü gibi rahattır. Futbolcuyla konuşur, zaten hakemlikte en önemli şey futbolcuyla diyalog kurmaktır" dedi.
Hem saha içinde hem saha dışında görüntüsü ve tavırlarıyla giderek yıldızlaşan bir hakem var.
Kadın dergileri özel çekim yapmak, televizyoncular bu kumaştan bir star çıkarmak için daha ne bekliyor ki?
Okuyucu baskısı
Geçen gün eve aldığım televizyonu anlatırken markasını yazıp yazmama konusunda büyük tereddüt yaşadım.
Sonunda da yazıda markanın ismini vermedim. Oysa ben bu köşede marka da, isim de yazmaktan imtina eden bir yazar değilim.
Fark ettim ki okuyucu baskısı altında kalmışım.
"Bedava televizyonu kaptın, reklamını yapıyorsun" geyiklerine muhatap olmamak için, parasını verip aldığım televizyonun adını yazmaktan çekinmişim.
Ne yazık ki okurda gazetecilere karşı böyle bir önyargı oluştu; Yemek yediğimiz her restoranın, kaldığımız her otelin, gittiğimiz her seyahatin bedava olduğunu sanıyor okuyucular...
Her yazının altında bir çıkar ilişkisi aranır oldu. Bu yüzden çekinip markasını yazamadım televizyonun.
Bazı okurlar maille, hatta telefon açıp markayı sorunca, eş-dost markayı merak edince yanlış yaptığımı iyice anladım.
Bundan sonra da marka ve isim yazarken elim titremeyecek.
Kırmızı taban
Hayrünnisa Gül’ün kırmızı tabanlı ayakkabılarını üreten Nursace’nin patronu Nurettin Sabri Çelik’ten bir e-posta aldım.
"Çakma" eleştirinin markasına yapılmış haksızlık olduğunu söylüyor. "Medyada kırmızı tabanlı ayakkabıyı sadece Christian Louboutin üretir gibi bir hava yaratıldı. Oysa Casadei, Miu Miu, Cesare Paciotti, Gian Marco Lorenzi gibi birçok marka kırmızı taban kullanır. Biz de bu tabanları yıllardır kullanıyoruz" diyor.
Çıraklıktan, ustalığa ve mağazacılığa kadar ayakkabı sektörünün her kademesinde çalışan Nurettin Sabri Çelik, tek hedefinin kaliteli Türk ayakkabıları yaratmak olduğunu da aktardı.
Ligde de haçlı forma
Fenerbahçe maçına beyaz üzerine kırmızı haçlı formayla çıkan Inter, geçen hafta sonu Seria A’da, deplasmanda 2-0 yendiği Fiorentina maçına da aynı formayla çıktı.
Şimdi ortada üç seçenek var;
1- Biz fazla hassas davrandık.
2- Tepkilerden çekinen Inter, "Biz ligde de aynı formayı giyiyoruz" diyerek, olası bir cezadan yırtmak için uyanıklık yaptı.
3- Inter’in resmi sitesinde ve UEFA’nın sitesinde de gözüken, store’larında satışa sunduğu 2007-08 sezonu deplasman forması bu. (Doğru şık 1 ve 3)
Teşhis doğru
TRT’nin yeni Genel Müdürü İbrahim Şahin, Star gazetesine verdiği röportajda kurumdaki 8 bin personelin 5 bine indirileceğini söyledi. Yan gelip yatanlar, maaş almak dışında bir işe yaramayan şişkin kadrolarla dolu TRT. Genel Müdür’ün doğru işler yapacağına inancımızı artıran umut verici bir açıklama... En azından ilk teşhis doğru!