Çok satan gazetelerin birinin sağlık sayfasından bir haber: “Mezuniyet öncesi yeni trend dudak dolgusu” başlığını taşıyor...
Haberin spotu da aynen şöyle; “Lise son sınıfta okuyan genç kızlar için beklenen dönem geldi çattı. Mezuniyete sadece bir ay kaldı. Genç kızlar dudak dolgusu için sıraya girdi”... Lise son sınıftaki bir genç kız kaç yaşındadır; 17-18... Bu yaştaki gençler ne yapacaklar, mezuniyet balosu için elbise seçer gibi estetikçiye gidip dudaklarını şişirtecekler. Daha güzel ve seksi görünmek için... Peki bu yaşta gençleri botoks yaptırmaya özendirmek hangi hipokrat yeminine sığar, hangi gazetecilik anlayışıyla bağdaşır. Estetik lobisi, botoksta ve diğer tüm estetik operasyonlarda yaşı düşürmek için var gücüyle çalışıyor... Yaş düşecek ki müşteri artsın... Kızlar 17 yaşında estetikçiye gitmeye alışacak ki 30’una 40’ına geldiğinde estetikçilerin kapısından ayrılmasın... Medyada bilerek ya da bilmeyerek estetikçilerin bu oyununa alet oluyor. Baksanıza, mezuniyet öncesi dudak dolgusu yaptırmanın trend olduğunu iddia eden başlıklar atılıyor sağlık sayfalarında. Üç gün sonra mezuniyet balosu için göğüs büyütmenin moda olduğunu yazarlarsa şaşırmam... 17’sinde dudağını 18’inde burnunu, 20’sinde göğüslerini yaptıran bir genç kadın, 30’unda 40’ında 50’sinde ne yapacak? Ortalık bu yüzden davul gibi gerilmiş prototip kadınlardan geçilmiyor işte... Estetikçilere sorsanız hiçbiri reşit olmayan bir genç kıza operasyon yapmayacağını söyler. “Ailelerin onayı olsa da 17-18 yaşındakilere müdahale yapmayız” derler. Madem öyle Bağdat Caddesi’ndeki Etiler’deki 17-18’lik estetikli kızlar nereden çıkıyor, tornacı elinden mi?.. Yanlış operasyonlar, ehil ellerden çıkmayan estetikler de cabası... Estetikçiler ne yazık ki işi ayağa düşürdüler. Medya olarak biz de buna çanak tutarsak 10 yıl sonra çocuklarımızı tanıyamaz hale geleceğiz. Not 1: Örnek verdiğim haber önceki gün Sabah’ta yayınlandı ama hepimiz benzer hataları yapıyoruz. Gençleri estetikçilerin kucağına iten haberlere dikkatsizce bütün medya yer veriyor. Not 2: Estetiğe karşı değilim, kadınların genç yaşta yüzleri ve vücutlarıyla oynamasına karşıyım.
Bebek’e gitmesin de nereye gitsin...
Ben de Ahmet Hakan gibi Bebek’in ünlüler tarafından podyum olarak kullanılmasına yeri geldi çok çaktım... Bu pazar ünlü annelerin bebeğini kapıp Bebek’e koşması gözüne çarpmış Ahmet’in... Anneliğin böyle sergilenmesini eleştiriyor. Bu sefer saf değiştiriyor ve ünlülerin yanına geçip Ahmet’e soruyorum; “Bebek’e gitmesin de nereye gitsin bunlar”... İstanbul’da ünlülerin rahatça gezebilecekleri kaç park, bahçe var... Deniz Akkaya’dan, Pınar Altuğ’dan bebeğini alıp Zeytinburnu sahiline çıkmasını beklemiyorsun herhalde. Bebek’te bu kadar ünlü gördüğüne göre pazar günü sen de oraya gitmeyi tercih etmişsin... Bizim gitmeyi sevdiğimiz bir yere, ünlülerin çocuklarıyla gelmemesini beklemek haksızlık değil mi...
Beşiktaş’a minibüs seferleri kalkmalı...
Dün Zincirlikuyu Köprüsü’ndeki yeni trafik problemini yazmıştım, söz o bölgeden açılmışken sorayım; minibüslerin Beşiktaş’a inmesi ne zaman yasaklanacak? Biliyorum bu öneriye yine kızanlar çıkacak. Minibüslerin Taksim’e çıkması yasaklandığında, daha önce Beyazıt’a, Aksaray’a gitmeleri engellendiğinde de büyük tepkiler gösterilmişti. Ama şimdi ne oldu?.. Tarihi yarım adaya yıllardır minibüs giremiyor. Sarıyer-Taksim hattı 2000’de tarih oldu, Sarıyer-Beşiktaş’a dönüştü. Şimdi bir adım daha atmak ve bu hattı Sarıyer-4.Levent olarak kısaltmak gerekiyor. Madem toplu taşımada bu kadar yol kat edildi Sarıyer’den gelen minibüsler 4. Levent’ten aşağıya girememeli. Hatta metro tam işlerlik kazandığında bu hat tamamen kalkmalı. Bu hatta çalışan minibüs sahiplerini bugünden çağırıp, 1-2 yıl sonrasına hattın kapanma tarihini vermeli yetkililer. İstanbul’un Anadolu yakasını da minibüslerden kurtarmak için uzun vadeli bir plana acilen ihtiyaç var.